TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ

 BASIN VE KAMUOYUNUN DİKKATİNE

Tüm canlılar sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir


         Çevre ile ilgili sorunlar, İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya kamuoyunu giderek artan bir şekilde ilgilendirmiştir. Çeşitli uluslar arası toplantılarda çevre sorunları tartışılmış; çözümler oluşturulmaya çalışılmıştır. İlk önemli uluslar arası toplantı 1972 yılında Stockholm konferansı ile gerçekleştirilmiştir. Bu konferanstan sonra  birçok görüşme ve toplantılar düzenlenmiş ve hemen her gün yayın organlarında çevre ile ilgili yazılara, yayınlara rastlanmaktadır.

Çevre konusuna ilginin çok kısa sayılabilecek bir sürede bu kadar artmış olmasının kuşkusuz önemli sebepleri vardır. Bu sebeplerden en önemli ve başlıca olanı çevre kirliliklerinin son 50 yıl içerisinde olağan üstü bir şekilde artmış olmasıdır. Yeryüzünde çevre kirliliklerinin bu denli artışının ilk tohumlarını sanayi devrimi ve akabinde devletlerin sanayileşme ve enerji üretme çabalarının oluşturduğunu söyleyebiliriz.  Sanayi devrimi ile emek gücünün yerine buhar gücünün alması toplumların üretim ve tüketim anlayışlarında dünya da özellikle Avrupa`da birçok değişlikler yaşanmasına neden olmuştur. Sanayi devriminin yanı sıra hızla artan dünya nüfusu çevre kirliliklerinin diğer bir önemli unsurunu oluşturmaktadır. 19. Yüzyıl sonlarında ve 20. Yüzyılın başlarında nüfusun ani artması tüketimi arttırmakta ve temel ihtiyaçların tüketilmesi anlayışı hızlı bir üretim safhasının oluşmasını sağlamıştır. Bu üretim ağı 19. Yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış ve zamanla genişleyerek büyümeye doğru yönelmiştir. Bu büyümeyle birlikte üretim tesislerinde üretim gerçekleştirilirken prosesler sonucunda ortaya çıkan ve çevreyi olumsuz yönde etkileyebilecek bazı son ürünler ortaya çıkmış ve bu kirleticiler doğaya gelişi güzel bırakılarak çevrenin kirlenmesine neden olmuştur.

Ülkemizde ki ilerleme Avrupa`daki gelişmelerden farklı oluşmamıştır. Özellikle son yılarda  hızlı kalkınma politika anlayışıyla yatırımların hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi, çevrenin kalkınmanın yanında göz ardı edilmesine neden olmuştur. 

Günümüzde hem büyürüz, hem çevreyi koruruz!" türünden tutarsız sloganlar çevre sorununu göz ardı eden bir yaklaşımdır.  Bugün çevreyi gözetmeden sağlanacak üretim artışları ve büyüme yakın bir gelecekte beşeri ve doğal kaynaklarda niceliksel ve niteliksel azalmalara neden olacaktır. Paradoks gibi görünen bu durum karşısında "önce büyürüz kalkınırız, sonra çevreyi koruruz!" gibi yanlış bir görüş de ortaya çıkmaktadır. Çevre kirliliği geriye dönülmesi çok güç olan bir süreçtir. Ekolojik dengeler bir kez bozulunca onarılması çok güçtür. Böyle bir sürece girilmesi kısa bir süre sonra değil çevreyi onarmak, istenilen büyüme hızına ulaşılmasını bile engelleyecektir.

  Son yıllarda kalkınma modelleri çerçevesinde  özellikle Mersin‘de yereldeki unsurlar göz ardı edilerek yatırımlar yapılmak istenmektedir. Yıllardan beri süregelen bir nükleer santral yapımı planı olası bir kazada çevre felaketine dönüşe bilecek unsurlar içermektedir.  Mersin ve Adana 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı dahilinde Mersin ili sınırları içerisinde termik santraller, hidroelektrik santralleri, sülfürik asit tesisi, çimento fabrikaları ve atık tesisleri yapılması planlanmakta ve bazı önemli yatırımlarında yapım aşamasında olduğunu gözlemlemekteyiz. Yapılmak istenilen bu yatırımların birçok  çevre kirliliğinin kaynağının oluşturarak, çevre sorunlarına neden olabileceği bilinmektedir. Ayrıca  bu tesislerden bazılarının tarım ve turizm  açısından önemli ve doğal yapısı ile ilgi gören bölgelerde olması, Mersin ‘in turizm açısından değerini kaybettirecek yatırımlar olacaktır. 

           Mersinin ciddi düzeyde bir yatırım sahası olarak görülmesi ve çevre açısından birinci dereceden kirlilik unsuru olan ve çevre ve halk sağlığı problemlerine sebep olabilecek yatırımların yapılmak istenmesi(Nükleer Santral, Termik Santraller, Hidroelektrik Santralleri, Çimento Fabrikaları ve Sülfürik Asit Tesisleri gibi) ileri ki dönemlerde yaşanabilecek olan ‘ekolojik felaketlerin sorumlularının kim olacağı‘ ve ‘ doğal felaketlerin hesabını kim vereceği‘ sorusunu akıllara getirmektedir. Mersinde yaşayan halkın büyük bir tedirginlik içerisinde olması ve yatırımları çaresizce izlemesi ileride yaşanabilecek çevre felaketlerine karşı sosyal problemlere de neden olabileceğini söyleyebiliriz. 

 

Saygılarımızla

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası

Mersin İl Temsilciliği 

05.06.2015 00:00
Okunma Sayısı: 308