5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
MERSİNLİLER TEMİZ YURTTAŞ, TEMİZ DUYGU VE TEMİZ BİR ÇEVRE İSTİYOR
Koruma Kullanma Anlayışının Temel Alınmadığı Bir Mersin Yaratıldı
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası olarak, Genel Kurulumuzda alınan karar doğrultusunda, Dünya Çevre Günü, Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası olarak ele alınmakta, ekolojik yıkımın etkileri ve bu yıkıma karşı çözüm önerileri topluma aktarılmaktadır. Kuşkusuz, ülkemizde çevre yönetimi alanında güzel gelişmeler yaşanmakta, düzenli depolama sahalarının, atıksu arıtma tesislerinin sayısı artmakta, alt yapı güçlendirilmekte, ağaçlandırma faaliyetleri de yapılmaktadır. Ancak, bu gelişmelerin yanında, çevre kirliliği halen artmakta, mevcut orman dokusu yok edilmekte, çalışmayan atıksu arıtma ve içmesuyu arıtma tesisleri de bulunmakta, derelerimiz, havamız ve toprağımız kirlenmeye devam etmektedir. Örneğin, Cumhuriyetin ilk yıllarında 44 milyon hektarla ülke yüzölçümünün yüzde %56‟sını oluşturan 2 mera ve çayır alanları, 2014 yılı verilerine göre 14,6 milyon hektara inerek %19‟a gerilemiştir. Buna rağmen çeşitli kanun teklifleri ve mevzuat düzenlemeleri ile bu alanların da azaltılmasına neden olacak adımların önünün açılma potansiyeli yaratılmaktadır. Bizlere düşen görev, sorunları dile getirerek çözüme katkı vermek, toplumda ve kamu yönetiminde farkındalık yaratmaktır. Bu kapsamda, sorun alanlarına yönelik mevcut duruma dair TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Merkezi tarafından hazırlanan görüşlerimiz ve önerilerimizin bir kısmı bu rapor ile derlenmiştir. Raporumuzun devamı süreç içerisinde kamuoyuyla paylaşılacaktır.
Raporumuzda önemle vurgulanan maddeler arasında şu şekilde sıralayabiliriz;
- Yaklaşık 2,1 milyar insan güvenli içme suyu hizmetlerinden yoksundur. Dünya nüfusu hızla artmakta ve 2050 yılına gelindiğinde küresel su ihtiyacının bugün ki su ihtiyacının %30‟undan fazla olacağı belirtilmektedir.
- Yaklaşık 1,9 milyar insan kıtlık bölgesinde yaşamaktadır ve 2050 yılına kadar kıtlık olan bölgelerde yaşayan insan sayısının ise yaklaşık 3 milyara çıkaracağı düşünülmektedir.
- Dünya‟nın su kalitesine bakıldığında, atıksuların %80‟ninden çoğu arıtılamamakta ve yaklaşık 1,8 milyar insanın herhangi bir arıtım görmemiş suyu içme suyu olarak tüketmek durumunda olduğu belirtilmiştir.
- İklim ve çevre başlığı incelendiğinde sellerden etkilenecek insan sayısı yaklaşık 1,2 milyar insandan 2050 yılına kadar dünya nüfusunun %20‟si oranında artarak yaklaşık 1,6 milyar insanın etkileneceği, arazi kaybının hızla artacağı ve insan etkilerinden dolayı 1900‟li yıllardan günümüze kadar doğal sulak alanların yaklaşık %70‟inin ise yok olduğu belirtilmiştir (UNESCO, 2018).
- Türkiye‟de yüzey suları kalite sınıflarına baktığımız zaman genel kimyasal ve fizyokimyasal parametreler açısından sınıflarına göre kalite kriterleri sınıflandırılmış ve 4. Sınıf kalite "Zayıf" su durumunu; başka bir değişle, çok kirlenmiş suyu ifade ettiği belirtilmiştir. Ülkemizdeki yüzey sularının yaklaşık %79‟u kirlenmiştir.
- Haziran 2017 - Haziran 2018 ayları arasında, son bir yılda yaşanan deniz kirliliği olaylarının tespiti için ulusal ve yerel basında yer alan haberler ve içerikleri taranmıştır. Bu kapsamda yapılan incelemede son bir yılda en fazla deniz kirliliği Muğla (5 ), Mersin (4), İstanbul(4) ve İzmir‟de (3) yaşanmıştır.
- Dünya çapında iç ve dış ortam hava kirliliği 7 milyon insanın erken ölümüne sebep oluyor. 2016da iç ortam hava kirliliği 3,8 milyon dış ortam hava kirliliği 3,2 milyon erken ölüme sebep oldu.
- Her 10 insandan 9u yani dünya nüfusunun %90ı kirli hava solumaktadır. Düşük ve orta gelirli ülkelerde nüfusun %97si sağlıksız havaya maruz kalırken, yüksek gelire sahip ülkelerde bu oran %49lara kadar düşüyor (World Healt Organization, 2018).
- Mersin kirli hava soluyor. İnsan sağlığının korunması için yılda sadece 35 gün aşılmasına izin verilen PM10 değerinin Mersin ilinde yer alan ölçüm istasyonu verilerine göre 2017 yılında ülkemiz yönetmeliğindeki sınır değer (70 µg/m³) baz alındığında 127 defa, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)nün belirlediği sınır değer (50 µg/m³) baz alındığında ise 242 defa aşıldığı görülmektedir.
- İklim değişikliği önlenemez bir durum haline gelmiştir. Küresel ortalama yüzey (kara ve okyanus) sıcaklığı verileri, 1901-2012 döneminde yaklaşık 0.9°C‟lik bir artış göstermiştir. Bu dönem boyunca yerkürenin hemen hemen tüm yüzeyi ısınmıştır.
- Dünyada Karbondioksit (CO2), metan (CH4) ve diazotmonoksit (N2O) gazlarının atmosferik birikimleri (konsantrasyonları) bugün itibariyle en azından son 800,000 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye yükselmiştir.
- CO2 birikimleri, temel olarak fosil yakıt yanması ve ikincil olarak net arazi kullanımı değişikliğinden kaynaklanan salımlar nedeniyle, sanayi öncesi döneme göre % 40 oranında artmıştır. Mersinde gerek fosil yakıtların kullanımı gerekse tarım arazilerinin imara (yapılaşmaya) açılması son derece kritik ve ele alınması gereken bir sorundur. Mersinin en önemli çevre sorunlarından birisi tarım arazilerinin yapılaşmaya açılmasıdır.
- 1986-2005 dönemine göre 2016-2035 dönemindeki küresel ortalama yüzey sıcaklığı değişikliği, olasılıkla 0.3°C ile 0.7°C aralığında olacaktır. Doğal içsel değişkenliğe göreyse, mevsimlik ortalama ve yıllık ortalama sıcaklıklardaki kısa süreli artışların tropikal ve subtropikal kuşaklarda orta enlemlerden daha büyük olması beklenmektedir (yüksek güvenirlik).
- Ülkemizde evsel atıklar toplam oluşan atıkların %42,8‟ini oluşturmaktadır. Evsel atıklardan sonra en çok atık enerji sektörü kaynaklıdır. Bu şekilde imalat, inşaat ve yıkım ile oluşan atık miktarları verilmemiştir. Kentsel dönüşüm ve kentleşmenin artmasıyla çok fazla inşaat ve yıkım atığı oluşmaktadır.
- Türkiye‟de toplam 8 milyon 612 bin ton plastik tüketilmektedir. 1.800.000 ton plastik ambalaj piyasa sürülmekte ve bunun sadece 384.000 tonu toplanmaktadır. Plastik atıklarımızın toplanması, geri kazanılması sürecinin sağlıklı olmadığı sayılarla da ortaya çıkmaktadır. Bu plastikler topraklarımızda, derelerimizde, denizlerimizde birikmekte ve sağlığımızı tehdit etmekte, ekosisteme zarar vermektedir.
- TÜDAM Değerlendirilebilir Atık Malzemeler Sanayicileri Derneği tarafından yapılan 2018 yılındaki çalışmaya göre, 2011 yılında 55 bin ton mertebesinde olan plastik atık ithalatı, 2017 yılında gelmiş geçmiş en yüksek miktar olan 205 bin ton seviyesine ulaşmıştır. 2018 yılının ilk iki ayında, geçen yılın neredeyse 1/3‟ü kadar plastik ithalatı yapılmıştır. Son 5 yıl içerisinde sadece atık plastik özelinde dış ticaret açığı toplamımız 128 milyon EURO‟ya ulaşmıştır. İthal edilen karışık plastik atıkların %30-35‟i ise geri dönüştürülebilecek nitelikte olmayıp bertaraf edilmesi gereken atık niteliğindedir. Kendi ülkemizde kaynakta ayrı toplayamadığımız atıkları yurt dışından ithal ederek ekonomik bir döngü sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu durum yurttaşlarımızı, yetkilendirmiş kuruluşları, lisanslı firmaları ve kamu kuruluşlarımızı hantal bir yapıya sürükleyip ambalaj atıklarının yerellerde kaynakta ayrı toplayıp geri kazanmak yerine tonlarca miktardaki atıkları ithal ederek çevre ekonomisine ve yönetimine ciddi zararlar verildiğini söyleyebiliriz. Çevre ekonomisi açısından da değerlendirilmesi gereken bu durum hem çevresel hem de ekonomik anlamda ülkemize zarar vermektedir. Bu durum nedeniyle toplanması gereken plastik toplanmamakta, plastik atıklarımızın geri dönüşüme gönderilme oranları azalmaktadır.
- Benzer bir durum atık kağıt alanında da olmaktadır. 2011 yılında 70 bin ton mertebesinde olan atık kağıt ithalatı, 2017 yılında gelmiş geçmiş en yüksek miktar olan 750 bin ton seviyesine çıkmıştır. Ekim ayını takiben 5 aylık periyotta ise atık kağıt ithalatımız 400 bin tonu bulmuştur. Son 5 yıl içerisinde sadece atık kağıt özelinde dış ticaret açığı toplamımız 236 milyon EURO‟ya ulaşmıştır. Eylül 2017‟den itibaren hurda karton fiyatlarında %50 fiyat düşüşü yaşanmıştır.
- Türkiye‟de 24.000 toprak kirliliği konusunda şüpheli saha bulunmaktadır. Bu sahaların tamamı bir an önce incelenerek sonuçları paylaşılmalı, rehabilitasyon çalışmaları yapılmalıdır. Mersin de sanayi bölgesi çevresi, kazanlı Karaduvar bölgesi, tarım arazilerinin yapılaşmaya açılması ve tarım arazilerinde kimyasal ilaç kullanımı gibi sebeplerden dolayı toprak kirliliğinin son derece problem olan bir bölge olduğunu söyleyebiliriz.
- Mersin Sanayi Kaynaklı Atık boşaltımı nedeniyle toprak kirliliğinin en önemli birincil faktörü olduğu bilimsel ve teknik veriler sonucu ortaya konmuştur.
- Toprak kirliliğinin önlenmesi için plansız kentleşmenin ve oluşan düzensiz depolamanın önüne geçilmesi gerekmektedir. Atıkların bertaraf edilmesi yerine geri kazanımı, tekrar kullanımına önem verilmelidir. Son olarak uygun şekilde bertaraf yöntemi tercih edilmelidir.
Sonuç olarak, Ülkemizde, entegre çevre yönetimi yaklaşımı uygulanmalıdır. Yatırım yapan ile denetleyen, izin veren aynı kurum olmamalıdır. Kent nüfusunun artışını özendiren, kentler arası rekabete dayalı kamu yatırımlarından vazgeçilerek; kentsel göç ile kentler arası göçün önüne geçen temel politikalar benimsenmeli. Ketsel ve kırsal yaşamda kamusal anlayış egemen olmalıdır. Koruma kullanma anlayışının temel alınmadığı her yaklaşım ve proje çevrenin ve doğal yaşamın sürdürülebilirliğini olumsuz olarak etkileyecektir. Bu gerçekten hareketle; koruma kullanma yaklaşımını esas alan, şeffaf, halkın katılımını sağlayan kanalların açık tutulduğu bir anlayışın kamu yönetiminde esas alınması tartışmasız olarak hayata geçirilmelidir.
Çevre adına tüm bu olumsuz gidişata rağmen geleceğe umutla bakıp her bireyin üzerine düşen görevi yerine getirerek temiz toplum temiz çevre için el ele verip kirliliklere karşı mücadele edeceği günler adına tüm yurttaşlarımızın ve tüm mersinimizin Dünya Çevre Gününü Kutlarız.
Sinan CAN
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Mersin Şube Yönetim Kurulu Başkanı