TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ DOLAYISIYLA SAMSUN İKK İLE BİRLİKTE YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI

5 HaziranDünya Çevre Günü`nde;

 

·         Kentimizde; Çatalçam Sahilinden başlayarak Kızılırmak Deltasına kadar varan, kıyı ve deniz katliamı dersleri,

·         Dünyada; Hayalet Çernobil`den Dondurulmuş Fukuşima`ya "nükleer güvensizlik" dersleri,

 

Stockholm`de 5-16 Haziran 1972 tarihlerinde gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı`nın ardından 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir.  Aradan geçen 42 yılda dünyamız her yıl biraz daha kirletilmekte, tüketim çılgınlığı ve kar hırsı, insanlığın tükenişiyle paralel bir dünya yıkımını getirmektedir. Çernobil ve Fukuşima büyük nükleer felaketleri de en büyük çevre katliamlarındandır. 

41 yıldır kutlanan 5 Haziran Dünya Çevre Günü`ne geldiğimizde Ülkemiz açısından; ovalarımızda termikler, derelerimizde plansız programsız kurulan HES`ler, ÇED süreçleri devre dışı bırakılarak yapılan projeler, Sinop`ta ve Mersin`de atıklarının ne olacağı konusunda bir bilgi sahibi olmadığımız nükleer santraller, 2B ile ormanlarımızın tahribatı gündemimizde hala yer almaktadır.

 

Kentimiz Açısından Durum;

Samsun Büyükşehir Belediyesi`nin rekreasyon çalışması olarak tanıttığı, ÇatalçamSahilinden başlayarak Kızılırmak Deltasına kadar varan, kıyıyı ve denizi molozlarla ve kayalarla doldurarak yapılan sahil yolu çalışması doğru bir uygulama örneği sergilememektedir.Her deniz dolgusu, az ya da çok deniz canlılarının yaşam ortamlarını yok etmekte "doğayı tahrip" etmektedir. Bu tahribat, canlılığın göreceli olarak daha az olduğu yerlerde daha az, deniz ekosistemin zengin (tür sayısı ve birey miktarı, koruma statüsündeki türlerin varlığı gibi nedenlerle) olduğu kıyılardaysa çok daha yüksek olmaktadır.

Doğal zenginliklerimizin bu derece umarsızca, bilimsel değerlerden uzak ve hiçbir açıdan çevresel etkileri değerlendirilmeden yok edilmesi, ülkemizin yaşadığı geriye dönüşsüz yıkımlara sebep olmaktadır.

 

Dünyada ve Ülkemizde Nükleer Tehdit Açısından Durum;

Hayalet Çernobil`den, Dondurulmuş Fukuşima`ya

Nükleer santral facialarının olduğu bölgeler, "girilmez" hale gelmiş, canlı yaşamına kapatılmıştır. Bugün Fukuşima`nın daha fazla çevre zararına yol açmasını engelleyebilmek için santral ve çevresindeki alanların dondurulması planından söz edilmektedir. "Hayalet kent"Çernobil`in ardından, "dondurulmuş kent" kavramının gündemimize gireceği anlaşılmaktadır.

Tüm dünya nükleer santralları sorgularken, ülkemizde nükleer güvenlik kriterlerini "tüpgaz"a indirgeyebilen bir cehalet içerisinde nükleer santral kurulmak istenmektedir.  Böyle bir ortamda ülkemizde ihalesiz yapılan anlaşmalarla Akkuyu ve Sinop`ta nükleer santral hazırlıkları yürütülmektedir.

 

Nükleerde AKP`ci Güvenlik Anlayışı

AKP iktidarı Akkuyu ve Sinop için anlaşmalar yaptıktan yıllar sonra Nükleer Enerji Kanun Tasarı Taslağı hazırlayabilmiştir. Henüz taslak aşamasında olan bu düzenleme girişiminin bu kadar gecikmiş olması bile AKP iktidarının nükleer gibi tehlikeli bir konudaki güvenlik anlayışının zaafiyetini açıkça ortaya koymaktadır.

Nükleer santral için 2010 yılında Rusya ile bir anlaşma imzalanmış, anlaşmanın imzalanmasından dört yıl sonra nükleer güvenlikle ilgili ulusal yasa taslağı hazırlanmış ve Rusya`yla yapılan anlaşma hükümleri ulusal mevzuatın kapsamı dışında bırakılmıştır. Hazırlanan taslağın içeriği de aynı ciddiyetsizliğin bir yansımasıdır. Radyoaktif atık, işletmeden çıkarma ve kapatma konusu "mümkün ve makul olan" gibi ne olduğu bilimsel olarak açıklanamayan muğlak ifadelere bağlanmıştır:

 

 

Manisa Soma faciasının acısı yüreklerdeyken;

Türkiye Avrupa‘nın iş kazalarında ilk sırada, dünyada ise üçüncü sırada yer alan, her gün dört işçinin yaşamını yitirdiği bir ülke. Biz kendi nükleer santralımızı ne inşa edecek ne de işletebilecek seviyede bir birikime sahibiz. Risk yönetimi nedir bilmiyor ve uygulayamıyoruz; işyeri riskleri, deprem riskleri, trafik riskleri, doğal afet riskleri hiçbir biçimde yönetilememekte ülkemizde. Yıllar boyunca kaybettiğimiz binlerce can bunun delilidir.

 

 

Nükleerde Temel Yasa: Belirsizlik

Taslağa göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın belirleyeceği üyelerden oluşacak olan Nükleer Düzenleme Kurulu`nun görevleri arasında "Nükleer tesislere ve radyoaktif atık tesislerine yer seçimi, inşaat, işletme ve işletmeden çıkarma ile ilgili verilecek lisans veya iznin teknik, hukuki, idari ve mali kapsam ve şartlarını belirlemek ve değiştirmek" sayılmaktadır. Dolayısıyla nükleer santrallarla ilgili hiçbir temel ölçüt yasayla öngörülmemekte, Başbakan`a bağlı olacak kurula bırakılmaktadır.

Yine AKP iktidarınca nükleer santrallar, çevre etki değerlendirme süreçlerinden muaf tutulmak istenmiştir. Ulusal ve uluslararası kamuoyundan gelen ve gelecek olan tepkiler dikkate alınarak göstermelik bir ÇED süreci işletilmektedir.

Hiçbir rapor ya da açıklama, Akkuyu`da ya da Sinop`ta kurulacak nükleer santralın neden olabileceği felaketlerin üzerini kapatamaz.

 

 

Pazarlamada Son Nokta: Çevreci Nükleer

5 Haziran Dünya Çevre Günü`nde üzerinde durulması gereken önemli bir nokta; nükleer enerji lobisinin dünyada artan çevre duyarlılığını kendine malzeme yapma arayışıdır. Nükleer sızıntı nedeniyle dünyanın belli bölgeleri girilmez hale gelirken, nükleer santralların kömür ve doğalgaz kullanan termik santrallar gibi atmosfere salınım yapmadığı gerekçesiyle çevreci olduğu ileri sürülebilmektedir. Ağaçlar, çimenler ve çiçeklerle çevrilmiş maket görüntüleri eşliğinde  "çevreci" gömleği giydirilmeye çalışılan nükleer santrallar, atmosfere hiç salınım yapmadıkları gerekçesiyle çevreci enerji üretim teknolojisi olarak pazarlanmaktadır. Bu büyük bir kandırmacadır. İklim değişikliği ve sera gazının yarattığı çevre kirliliğine karşı nükleerle dünyayı yaşanmaz hale getirmek gibi bir seçeneksizlik "çevrecilik" olarak yutturulamaz. Bugünlerin moda söylemi olan belli çıkar gruplarını kapsayan  "kazan kazan" değil, gerçekte hepimizin kaybedeceği bu kirli oyunlara insanların çevreci duyarlılıklarının alet edilmesine izin verilmemelidir.

 

 

Bizler,

Ülkemizde nükleer santral kurma girişimlerine son verilmesini, yapılan anlaşmaların iptal edilmesini talep ediyor,  nükleer santral karşıtı uyarıların yetkililerce dikkate alınmasını bekliyoruz.

Kentsel dönüşümün kentsel ranta dönüşmediği, kentlerimizin dokusuna uygun projelerin gerçekleştirildiği, yeşilin onur, mavinin gurur, çevrenin hayat kabul edildiği bir ülke umut ediyoruz.

Beraberce ve kardeşçe daha temiz bir dünyada yaşama arzusu içinde olan, ilimizde ve ülkemizin birçok ilinde demokratik haklarını kullanan, bu uğurda mücadele edenlere selamlarımızı gönderiyor, doğayı ve yaşama hakkını savunmak için canını veren dostlarımızı da saygıyla anıyoruz.

 

 

TÜRK MİMAR MÜHENDİS ODALAR BİRLİĞİ

SAMSUN İL KOORDİNASYON KURULU SEKRETERLİĞİ

 

 

10.06.2014 00:00
Okunma Sayısı: 709