DÜNYA SU GÜNÜ
22 Mart`ın Dünya Su Günü olarak ilan edilmesi ilk kez, 1992`de Brezilya`nın Rio de Janeiro kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı`nda (UNCED) gündeme getirilmiş ve 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 22 Mart Dünya Su Günü olarak kabul edilmiştir. 22 Mart 1993`ten bu yana kutlanan Dünya Su Günü`nün 2020 yılı teması "Su ve İklim Değişikliği" olarak belirlenmiştir.
Yaşamın devamının üç vazgeçilmezi hava, toprak ve su ‘dur. Yaşam su ile mümkündür.
İklim değişikliği su döngüsünü etkilemekte
Evrensel sorunlarımızn başında olan iklim değişikliğinin etkileri gün geçtikçe daha da hissedilir olmaktadır. Plansız ve kamusal yararı olmayan kömürlü termik santrallerin, nükleerlerin yanı sıra mega projelerin de ekolojik hayatı olumsuz etkileyeceği öngörülmektedir. Bilim insanlarına göre iklim değişikliğinin en önemli etkilerinden bir tanesi su döngüsünün bozulması ve su kalitesinin değişmesidir. Dünyadaki su kaynaklarının su döngüsü ile birlikte sabit kaldığı söylenebilir, ancak iklim değişikliği nedeniyle su kaynaklarının dünyada bulunduğu yer ve zaman değiştiği için birçok yerde miktar ve kalite açılarından su kaynaklarının yönetimi güçleşecektir.
Kaynaklar Tükenmekte
Su kaynakları giderek azalmaktadır. Bir taraftan nüfus artarken, diğer taraftan su kaynakları hızla kirlenmekte ve tükenmektedir. Dünyada su kaynaklarına olan ihtiyaç gün geçtikçe artarken, sınırlı olan bu kaynaklar üzerindeki kirlilik baskıları da giderek artmaktadır. Endüstriyel ve evsel kirlilikler, bilinçsizce kullanılan gübre ve zirai ilaçlar su kaynaklarına büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Temiz su kaynaklarına ulaşmak giderek zorlaşmaktadır.
Su kıtlığına doğru
Kurumların çalışmaları ve raporlar ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının yaklaşık 1.350 m3 olduğunu bildirmektedir ve ülkemiz bu haliyle su azlığı yaşayan bir ülkedir. Nüfusumuzun 2030 yılında 100 milyonu bulması beklenmektedir. Bu durumda kişi başına düşen su miktarının 1100 m3‘e düşmesi öngörülmekte ve su kıtlığı yaşanabilmesi muhtemel hale gelmektedir.
Su yönetimi
Toplumun sağlıklı, içilebilir suya bedelsiz ulaşması ‘yaşam hakkı` olarak görülerek, suyun ticarileşmesi önlenmelidir. Suyun kullanımında ve planlanmasında toplumsal ihtiyaçların karşılanması odaklı bir anlayış esas alınmalıdır.
Kentlerimizde sağlanan suyun şebekelerdeki yetersizlikler nedeniyle kaybolduğu görülmektedir. Hedefe ulaşmadan kaybolan sular, hem doğaya hem de belediye bütçelerine yük getirmektedir.
Su havzaları korunmalı, kirlenme önlenmeli ve su yönetimi en verimli şekilde yapılarak halkımızın ‘doğal hakkı` olan suya erişimi en uygun şekilde sağlanmalıdır.
Su sağlıktır
Şu anda dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan corona virüsüne karşı yapabileceklerimizin başında bireysel hijyenimizi en üst seviyede tutmamız gerektiği uzmanlar tarafından söylenmektedir. Bunun yolu ise su`dan geçmektedir. Virüsün yayılımını engellemek için alınan önlemlerle doğaya olan olumsuz etkinin azalması su kalitesini arttırmakta özellikle kent içinden geçen yüzey sularında canlılığın yeniden hız kazandığının örneklerini bize sunmaktadır. Doğanın da, insanlığın da ihtiyacı olan sağlıklı ve temiz su`dur.
Su bir kez daha yaşamımız ve sağlığımız için en önemli varlık olduğunu ispatlamıştır.
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
Samsun Şubesi Yönetim Kurulu