HİROŞİMANIN YILDÖNÜMÜNDE NÜKLEER SANTRAL MACERASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR.
HİROŞİMA`NIN YILDÖNÜMÜNDE
NÜKLEER SANTRAL MACERASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR.
İkinci Dünya Savaşı sürerken ABDnin 6 Ağustos`ta Japonyanın Hiroşima, 9 Ağustosta da Nagazaki kentlerine atom bombası atmasının üzerinden 75 yıl geçmiştir. 1,5 kilometre çapındaki alanda her yeri dümdüz eden atom bombası Hiroşimanın yüzde 70ini yok ederken ilk aşamada 80 bin ve 1945 sonuna dek ise 140 bin kişinin ölümüne yol açmıştır. Nagazaki`de ise ilk aşamada 80 bine yakın kişi ölmüş ve Nagazakinin yarısı yok olmuştur. Radyasyonun etkileri yıllarca sürmüş, milyonlarca insanın sakat, hastalıklı, yoksul yaşamasına, daha sonraki nesiller bile sağlıksız ve sakat doğmuştur. Hiroşima katliamının 75`inci yıldönümünde nükleer tehlike, halen başımızın üzerinde tüm dehşetiyle durmaktadır. Nükleer silahlar oluşan dehşet dengesi nedeniyle kullanılamamaktadır. Ancak nükleer tehlike Nükleer Güç Santralleri ve Radyoaktif atıklarla varlığını sürdürmektedir.
Nükleer katliamın üzerinden geçen 75 yılda dünya, birçok nükleer kazaya maruz kalmıştır. Felaketlerin boyutları, kamuyu ile tam paylaşılmadan yaşanmaya devam etmiştir. Çernobil ve Fukuşima nükleer felaketleriyle yıkımın büyüdüğü süreçlerde dünya nükleer teknolojiyi tartışmaya başlarken, ülkemiz tüm bu felaketlerden uzakta nükleer kontrolsüzce nükleer santral kurma çalışmalarına devam ediyor.
Ülkemiz Mersin Akkuyu ve Sinop İnceburun`da devam eden Nükleer Santral Yapım süreçleri ile büyük çevresel ve yaşamsal risklere itiliyor. Santrallerin ÇED Raporlarının yetersizliğine yönelik hukuki süreçler ve itirazlar dikkate alınmadan devam eden yapım sürecinde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan eksiklikler riskin boyutunu da büyütmektedir.
Nükleer atıkların nasıl bertaraf edileceğinin cevabı bulunmamakla birlikte Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından ülkemizin farklı bölgelerinde nükleer atık bertaraf alanları oluşturulmasına yönelik çalışmaların yürütüldüğü bilinmektedir.
Diğer taraftan Kentimizde, Gaziemir`de 1940 lı yıllarda kurulan Aslan Kurşun Fabrikası sahasında 2007 yılında tespit edilen tehlikeli ve radyoaktif atıklar ile ilgili 7 yıl önce tarihin en büyük çevre cezasının kesildiği süreçte 13 yıllık zaman dilimi sonunda atıklar hala sahada bertaraf edilmeyi beklerken İzmir Halkı radyoaktif atıklarla birlikte yaşamaya devam ediyor.
Dönemin Çevre Bakanlığı tarafından Geri Dönüşüm tesisi olarak lisans almış olan ve denetimleri gerçekleştirilen bir firmanın bahçesinde bulunan atıklar ile ilgili olarak; atıklarımızı mevzuatlarımıza uygun olarak bertaraf etmekle yükümlü olan lisanslı ve denetim altındaki tesislerde bile bu süreci yaşıyorsak; atıklarımızı doğru yönettiğimizi söylemek mümkün müdür?..
Nükleer santralleri mutfak tüpünden daha az tehlikeli gören, Nükleer Santraller ile ilgili süreçleri hızlı bir şekilde işleten, ÇED süreçlerini halkın katılımını engelleyen yönetimlerin kentimizdeki atıklarla ilgili süreçteki gösterdikleri tutum; ülkemizde ve kentimizde yaşamlarımızın nasıl hiçe sayıldığının önemli bir göstergesidir. Radyoaktif atıkların nasıl İzmire geldiği ve bu alanda gömüldüğü konularında ise bugüne kadar herhangi bir açıklama ya da işlem yapıldığı bilgisi kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Bu sorumluluk; merkezi ve yerel idarelerin tamamına aittir. Bu örneklerin bir daha yaşanmaması adına, bu sürecin doğru şekilde yönetilmesi ve sorumluları ile ilgili süreçlerin gerçekleştirilmesi noktasında tüm kararlılığımızla mücadeleye devam edeceğiz.
Ülkemizi nükleer santral macerasına kontrolsüz bir şekilde hızlandıran yönetimler; 13 yıldır İzmir Kentinin ortasında bulunan radyoaktif atıkların nasıl kimin tarafından geldiğini açıklayamadığı gibi alanını temizlenmesine yönelik hiçbir çalışma yapamamıştır. İzmir`deki radyoaktif atık sorununu 13 yıldır çözemeyen yetkililer Nükleer santrallerin geri dönüşü olmayan risklerini nasıl yöneteceklerdir sorusuna cevap bekliyoruz.
Virüs salgını nedeni ile yaşadığımız süreç; sağlıklı yaşayabilmek için çevre sağlığının önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Salgın ile mücadele sürecinde kişisel koruyucu malzeme, ekipman temininde ve atık yönetiminde yaşanan sıkıntılar kamuoyunda her gün paylaşılmıştır. Bu noktada nükleer santral sürecinde olası bir kaza riski ve nükleer atıklara yönelik acil durumlarda müdahale, maske, iyot tableti vb. koruyucu ekipman temini ve yaşamı koruma şansı var mıdır?
Hiroşima, Çernobil Nükleer Faciası, Fukuşima felaketi ve sonrasında yaşananlar ve son olarak 4 Nisan Tarihinde yaşanan yangın ile ortaya çıkan riskler ile birlikte Kentimizde Gaziemir`de yaşadığımız radyoaktif atıklar süreci bir kez daha göstermiştir ki; Nükleer Santral macerasından vazgeçilmelidir.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak; ülkemizde ve kentlerimizde doğal varlıklarımızın korunarak geliştirilmesini yaşamsal bir olgu olarak değerlendirdiğimizi bir kez daha tekrarlıyoruz. Bu süreçte taraf olduğumuzu; Yaşamın ve Kamu Yararı tarafında olduğumuzu, Nükleer Santrallerin Durdurulması çağrımızı ve kararlılığımızı bir kez daha paylaşıyoruz...
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi