TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
KENTLERİ YAĞMA ALANINA DÖNÜŞTÜRENLER, YAĞMURU DA FELAKETE DÖNÜŞTÜRMÜŞTÜR

Sayın Basın emekçileri, değerli katılımcılar; Ne yazık ki yine hep birlikte yaşadığımız bir felâketin sonrasında 31 insanımızı yitirdik, 9 da kayıbımız var.  Ek olarak, doğal ve kentsel yaşamın zenginliğini ve gücünü yaratan hayvanlarımızın ve bitkilerimizin, en verimli tarım topraklarımızın en verimli tabakalarının, ürettiğimiz, inşa ettiğimiz konutlarımızın, iş alanlarımızın, depolarımızın, araçlarımızın, yollarımızın, eşyalarımızın, yani toplumsal zenginliğimizin bir bölümünü sele verdik.  

 

Her ne kadar Başbakan tarafından "izahı adeta mümkün olmayan büyük felâket" olarak tanımlansa da açıkça belirtmeliyiz ki bu felâket kaçınılmaz, zorunlu, önce katlanılması ardından yaraların sarılması gereken bir felâket değildir. Ülkemizde çoktan beridir, hemen tüm doğa olayları önce afete, afetler de hemen felâkete dönüşmektedir.  Ve yine açıkça ve en baştan belirtmeliyiz ki bu dönüşüm sürecinin yani hemen her bir doğa olayının afete ve felâkete dönüşmesinin nedeni ve sorumlusu merkezi ve yerel yönetimlerdir. 

 

 

 

 Ve çok doğal olarak yaşanan felâketlerin sorumluları tarafından izahları "adeta" değil gerçekten mümkün değildir. Onlar ister istemez önce olayın büyüklüğünü vurgulayacak, ardından kenti ve kent insanını suçlayacak, yönetimlerin işbirliği ve koordinasyon halinde ellerinden geleni yaptıklarını, yaraları sarmak için olanakları seferber ettiklerini belirtecek, ölenlere rahmet, kalanlara sabır ve baş sağlığı dileyecek, geçmiş olsun mesajları verecektir. Internet üzerinden kolaylıkla erişilebilir olan ve basın açıklamamızın ekinde bilginize sunduğumuz TMMOB ve Bağlı Odalarının Basın Açıklamaları bu nedenlerin genel çerçevesini çok yönlü olarak çizmektedir. 

Bu açıklamalarda da vurgulandığı gibi,Yoksulluk, sağlıksız kentleşme, altyapı eksikliği, barınma, yıllardan beri gelen, çözülmediği için büyüyerek bugünlere taşınan sorunlar arasındadır. Bugün yaşam alanlarımızda, kentlerimizde; altyapıdan, sosyal donatı alanlarından, yeşil alandan, dere ıslah çalışmalarından, imar çalışmalarından, kentsel arsa üretiminden söz etmek mümkün değildir.  Kentler, üretilen rantların, genel olarak her türlü sermayenin ve iktidar yandaşlarının talanına sunulduğu bir yağma alanı olarak görüldüğü sürece bu durum değişmeyecektir.

Son dönemde ard arda yaşadığımız Batman, Bartın, Hatay, Giresun, Doğu Karadeniz Bölgesi, Trakya ve İstanbul sel felaketlerinin tümü dere yatakları, su havzaları, düz ova ve tarımsal alanlar ile kıyı bölgelerinde olmuştur. Oysa bu alanlar planlama ilkeleri açısından kentsel gelişmeye açılmaması gereken yerlerdir.

Oysaki İstanbul‘un anayasası olan 1/100.000 ölçekli planı bütün bu alanlardaki yapılaşmaları engellemesi gerekirken var olanı da meşrulaştırmış ve TOKİ eliyle de ekolojik açıdan sakıncalı bütün alanları yapılaşmaya açmaya devam etmektedir.

TMMOB ve bağlı Odaları, mühendis, mimar ve şehir plancıları meslek alanlarından edindikleri bilgi, birikim ve deneyim ile şimdiye dek olduğu gibi, yaptıkları etkinliklerle kamuoyunu bilgilendirmeye, açtıkları davalarla kentli haklarını korumaya, bu talan sürecinin karşısına dikilen tüm toplumsal dinamiklerle birlikte muhalefetini sürdürmeye devam edecektir.Fakat, yaşadığımız İstanbul felaketi, bu genel yaklaşımın ve konumlanışın ötesinde ihmallerle doludur ve bu ihmaller sel olup, insanlarımızın ölmesine ve milyarlarca liralık kayba neden olmuştur.Değerli basın emekçileriMeterolojinin günlerdir yaptığı uyarılara rağmen hem

Tekirdağ‘da hem de İkitelli‘de afet öncesi uyarı sistemleri çalışmamıştır. AKOM yurttaşlara basın aracılığıyla "Uyanık Olmalarını" söylemekten öteye geçmeyerek" gemisini kurtaran kaptan" zihniyetini afet yönetim zihniyetleri olarak bir kere daha tescil ettirmiştir.Afet zaten tanımı gereği olağanüstü bir durum olup çok nadir ortaya çıkan bir durumdur, ancak bilimsel yöntemler kullanılarak tedbirler almak mümkündür. Bu anlamda görevlendirilen AKOM yetkilileri "100 yılda bir olacak bir afet" deyimini kullanarak afet yönetiminden bihaber olduklarını göstermektedirler.Afet bir yana neredeyse yağmur çiselemesi ile taşan ve geçmiş yıllarda da birçok kayba neden olan Ayamama deresi yatağında, yeni adıyla Basın Ekspres yolunda şimdiye dek yaşanan taşkınlara karşın herhangi bir iyileştirme yapılmamıştır. Suyun toplanmasının muhtemel olduğu ve önceki tecrübelerle sabitlendiği ana arter yollar ve yerleşim yerlerinde trafik, yerleşim bölgelerindeki yurttaşların tasviyesi vb. hiçbir tedbir alınmamıştır. 

Esasen; derelerin su toplama alanlarındaki yapılaşmanın ve bu konudaki yağma plan kararları politikaların hızına hiçbir dere ıslah çalışması yetişemeyecektir. Sorun sadece dere ıslahı ile geçiştirilemez açılan sistemin ıslahı gerekmektedir.Yağmurların şiddetli yağmaya başlamasından itibaren, sel oluşmasını takip eden süreçte dahi bölgeye hiçbir kamu aracı ve kurtarma ekibi ulaşmadığı gibi trafik yönetimi anlamında da selin ilk etkileri geçene kadar hiçbir müdahalede bulunulmamıştır.Afete müdahale konusunda gelişmiş ülkelerde de afetin yarattığı yıkımları önlemek çok kolay değildir ancak afet nedeniyle insan sağlığının riske girmesi kabul edilebilir değildir.

Bu amaçla afet bölgesinin boşaltılması ve can güvenliğinin sağlanması konusunda hiçbir tedbir alınmamıştır. Kamu yetkilileri olayları medyadan takip ettikleri itirafında bulunmuşlardır.

AKOM, Valilik ve Yerel Yönetim yetkilileri insanların canını kurtarmayı bir yana bırakıp, afetin etkilerini en aza indirecek koordinasyonu sağlamak yerine siyasi eleştirilere cevap vermeyi görev bilmişlerdir.Yurttaşların afet anında yapmaları gerekenler anlamında ciddi bir eğitim boşluğu olduğu da bir kere daha görülmüş hatta afetten korunmak yerine afet anında oluşan enkazlardan yağmalamalar yapılmıştır. Değerli basın mensupları;Bu yaşanan felaketler sonrasında, yine kalıcı hiçbir tedbir alınmayacak, yurttaşların ve kamunun zararını karşılamak üzere yeni yöntemler yine devreye sokulmayacak, zamanın yaraları sarması ve belleğimizden silinmesi beklenecektir. 10 yıllardır olduğu gibi uzmanların tüm uyarılarına rağmen bilimsel verileri ve önerileri dikkate almadan yurttaşlarımızın ölmesi kadere bağlanacaktır.Başta TMMOB ve bağlı Odaları olmak üzere,  uzman kamu kurumları ve gönüllü kuruluşların bundan sonraki süreçte yapılacak iyileştirmeler adına planlama ve icra aşamalarında sürece katılmaları sağlanmayacaktır.

TMMOB‘ye bağlı Odalar olarak;Afet öncesi, anında ve sonrasındaki süreçlerden sorumlu olan tüm yetkilileri yaşanan can kayıplarındaki ve oluşan maddi zarardaki paylarına dair özeleştirilerini verip, istifa etmeye;İhlali olanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı belirtirken;Başta yurttaşlarımız olmak üzere tüm toplumsal dinamikleri; bilime yaslanan, insanı ve doğayı  çalışmalarının merkezine koyan, kamu yararı gözeten politikalarda birleşerek bir yandan kentleri yağmaya ve talana açan diğer yandan kaderciliği ve çaresizliği pompalayan bu toplumsal zihniyete karşı mücadele etmeye çağırıyoruz.

Saygılarımızla,

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

11.09.2009 00:00
Okunma Sayısı: 728