NÜKLEER SANTRAL MACERASINDAN VAZ GEÇİN
NÜKLEER SANTRAL MACERASINDAN VAZ GEÇİN
Japonya`da 2011 yılında meydana gelen depremin yol açtığı tsunaminin Fukushima
Daiçi Nükleer Santrali`nde soğutma sistemini devre dışı bırakması nedeniyle nükleer
felakete yol açmasının üzerinden 5 yıl geçti.
Felaket sonrasında, Tokyo Elektrik Şirketi ve Uluslararası Atom Enerji Ajansı tarafından;
atmosfere, okyanusa ve toprağa bulaşan radyoaktif izotoplar hakkında sağlıklı bir
açıklama gerçekleştirilememiştir. Kazanın boyutlarını gizlemek için büyük gayret
gösterilmesine rağmen bağımsız araştırmacıların çabalarıyla gerçekler ortaya
çıkarılabilmiştir. Patlama sonucu yayılan radyoaktif maddeler Kuzey Amerika`nın batı
kıyılarına, Avrupa kıtasına, Pasifik okyanusuna, Kuzey yarımkürenin büyük kısmına
yayılmış durumdadır.
Ülkemizde nükleer enerji santralı kurma macerası; Akkuyu için Rusyayla, Sinop için
Japonyayla ve en son gündeme gelen İğneada için Fransızlarla, ortaklaşılarak
sürdürülmeye çalışılmaktadır. Çok büyük maliyetlerle yapılabilen nükleer santralların
ülkemizdeki uygulamalarının maliyet hesabı ise kamuoyuyla asla paylaşılmamaktadır.
Yetkililerin kanunları çiğnemek pahasına ve bölge halkının direnişine karşın Akkuyu
projesinin yapılması için gösterdikleri çaba; Uluslararası Atom Enerji Kurumu tarafından
da hazırlanan raporun bakanlık eliyle "devlet sırrı" gerekçesiyle gizlenmesine kadar
varmıştır.
Akkkuyu nükleer santrali için Rusya devleti ile yapılan anlaşma gereği;
- Santralin tüm işletmesi, yakıt tedariki, atık yönetimi ihalesiz yüzde 100
Rusyaya teslim edilmiştir.
- Rus tarafına kilo vaat saat başına (Kwh) 12.35 dolar sent ile 15.5 sent arasında
fahiş bir satın alma garantisi verilmiştir. Söz konusu alım garantisi yenilenebilir
enerji kaynaklara uygulanan teşviğin çok üstündedir. Bu durum ülkemizde
yenilenebilir kaynaklara yapılan yatırımlara da engel teşkil etmektedir.
- Önerilen VVER 1200 modeli reaktör, bugüne kadar hiç işletmeye alınmamış ve
bu nedenle de Rusya`da bile işletme performansı denenmemiş bir reaktör tipi
ilk defa ülkemizde denenecektir.
- Anlaşmada "görünmeyen" ve kimin yükleneceği muğlak olan maliyetleri vardır.
- Bu amaçla kurulan Akkuyu Nükleer AŞnin yüzde 51 hissesinin Rusya tarafında
olması, çalışmaların denetlenmesine engel olacaktır.
Entegre bir tesis olarak ele alınması gereken projenin yalnız belirli bir bölümü Çevresel
Etki Değerlendirme (ÇED) sürecine dahil edilmiştir. Akkuyuya bağlantı sağlayacak enerji
iletim hatları ve trafo merkezlerinin ve atık sahalarının çevresel etki değerlendirme
süreçleri, ÇED Raporu dışında bırakılmıştır.
Radyoaktif çubukların soğuması için gerekli süre olan en az 7 yıl boyunca radyoaktif
atıklar Akkuyu`da depolanacaktır. Bu 7 yılın sonunda Rusya`nın atıkları alıp almayacağı,
alsa dahi hangi yollarla ülkemizden çıkaracağı belirsizliğini korumaktadır. Ülkemizde
radyoaktif atıklardan sorumlu olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu`nun, Çekmece
Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi bünyesinde lisanslı Radyoaktif Atık İşleme
Tesisinin kapasitesinin ancak önümüzdeki birkaç on yıl yetebileceği ifade edilmektedir.
Tesisin kapasitesi ile ilgili elimizde somut bilgi bulunmamakla birlilikte, nükleer
santrallerin kurulması halinde tesisin kapasitesinin yetersiz kalması söz konusu
olacaktır.
Olası kaza riskleri küçümseyen yönetim anlayışı bırakın nükleer bir kazayı, Gaziemirde
ortaya çıkan radyoaktif atıklar için bile çözüm bulamamıştır. Gaziemir`deki kurşun
fabrikasında ortaya çıkartılan nükleer atıkların uluslararası yasalarla men edilmesine
karşın ticaretinin nasıl gerçekleştiği ve ülkemize nasıl girdiği ilgili bakanlıklar tarafından
henüz açıklanamamıştır. Benzeri bir felaketin bir daha yaşanmaması için bakanlıklar
tarafından alınmış ve kamuoyuyla paylaşılmış önlemler bulunmamaktadır. 2007 yılında
tespit edilen 2012 yılında bir gazete haberi ile öğrendiğimiz radyoaktif atıklar 2016 yılı
itibari ile hala temizlenebilmiş değildir.
Aliağa gemi söküm tesislerinin denetlenmemesi nedeniyle geçen sene tartışılan Kuito
gemisinin radyasyonlu olmadığına 3 saatlik incelemeyle karar veren bakanlık
görevlilerine rağmen, gemi sökümü tamamlandıktan sonra mahkeme; "içerdiği
radyasyon seviyesi nedeni ile sökülemez" kararı verebildi.
Manisa Köprübaşı ve Aydın Kisir köylerinde denetimsiz olarak çalıştırılmış uranyum
madenlerinden çıkartılan uranyum işlenerek yurtdışına sevk edilmiş ve daha sonra bu
madenler kontrol edilmeden, güvenlik önlemleri alınmadan terk edilmiştir. Bu
madenler halkın sağlığını tehdit etmeye devam etmektedir.
Bölgemizde karşılaştığımız, nükleer santralle karşılaştırıldığında radyoaktivite yönünden
çok daha az risk oluşturacak tesislerin bile denetlenememiş olması endişelerimizi
arttırmıştır. Nükleer santral kazaları ve kazaların yarattığı büyük tahribat nükleer
santrallerden vazgeçilmesi için ciddi bir uyarı niteliğindedir. Nükleer santral karşıtları
olarak Çernobil`de yaşanan felaketlerin olumsuz etkileri hala sürerken, Fukuşima`nın
yıldönümünde ülkemizde nükleer santral istemiyoruz.
Nükleere İnat Yaşasın Hayat
Nükleer Karşıtı Platform İzmir Bileşenleri