SAĞLIKLI BİR DÜNYA İÇİN, HERKESE TEMİZ ÜCRETSİZ YETERLİ SU
1992 yılında Birleşmiş Milletler Rio Konferansında 22 Mart tarihi Dünya Su Günü olarak ilan edilmiştir. Yine aynı Birleşmiş Milletler konferansında su, ilk defa ekonomik bir meta olarak tanımlanmıştır.
1996 yılında dünya genelinde suyu yönetecek temel politikaları belirlemek amacıyla bir araya gelen hükümetler, ulusötesi şirketler, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası gibi uluslararası örgütler Dünya Su Konseyi‘ni oluşturmuş, her üç yılda bir düzenlenen Dünya Su Forumları ile suyun ticari bir meta olduğu ve temiz suya erişim sorununun özelleştirmeler ile çözüleceği yinelenmiştir.
Oysa ki, suyun özelleştirildiği ülkelerde suyu satın alamayan halklar; İngiltere‘de kolera, tifo gibi hastalıklar ve bebek ölümleriyle karşılaştılar, Meksika‘da yağmur suyunu toplayıp kullandıkları için hapisle cezalandırıldılar, Nijer‘de günlük bir bardak su ile bütün ihtiyaçlarını karşılamak zorunda bırakıldılar.
En son 2009 yılında İstanbul‘da toplanan Dünya Su Forumu toplantılarında da suyun piyasada fiyatlandırılması, evlere ve tarlalara kontörlü su sayaçlarının takılması, nehirlerin üzerine onlarca baraj inşa edilmesi, yer üstündeki bütün su kaynaklarının depolanabilir hale getirilmesi ve yer altı sularının kullanıma açılması kararlaştırılmış, su ve suya erişimin en temel insan hakkı olduğu göz ardı edilmiştir.
Dünya üzerinde yaşamın kaynağı olan su, insanlık tarihi boyunca da yerleşim merkezlerinin kurulmasında belirleyici bir etken olmuştur. Günümüzde her geçen gün daha fazla kirlilik üreten sanayinin ihtiyaç duyduğu temiz su miktarı da aynı hızla artmaktadır. 1960 yılında tüketilen toplam temiz suyun sadece % 12‘si endüstri, kalanı da evsel kullanım ve tarıma harcanmaktayken, 2000 yılına gelindiğinde endüstrinin toplam su tüketimi içindeki payı % 59‘a yükselmiştir. Yeryüzündeki erişilebilir tatlı su miktarı sadece % 1 iken ve bunun yarısından fazlası sanayi tarafından kullanılırken, neoliberal politikacılar tarafından hala evlerimizde suyu tasarruflu kullanmamız yönünde uyarılar yapılmakta, İstanbul‘da suya sürekli zam yapılması haklı gösterilmeye çalışılmakta, halk sağlıklı bir yaşam için gerekli su tüketim miktarının altında su kullanmaya mahkum edilmektedir.
Dünyada her yıl milyarlarca ton atıksu üretildiğini ve gelişmekte olan ülkelerde yasal ve finansal yoksunluktan dolayı atık suyun yüzde 80‘inin arıtılmadan deşarj edildiği raporlayan Birleşmiş Milletler 2010 yılı için belirlediği "Sağlıklı bir dünya için temiz su" sloganıyla su miktarının yanı sıra su kalitesinin de göz önünde tutulması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçladığını açıklamıştır.
Ülkemizde ise hala "kirleten öder" prensibinin su kaynağını kirlenmeden koruyamayacağı ya da "bırakalım kirlensin nasıl olsa arıtılabilir" anlayışıyla su yönetimi yapılamayacağı anlaşılabilmiş değildir. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından onaylanan 1/100 000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni planı ile Küçükçekmece içmesuyu havzası olmaktan çıkarılmış, Ömerli içmesuyu havza alanı yerleşime açılmış, İstanbul‘un en zengin yer altı su kaynaklarına sahip Silivri‘nin mevcut nüfusunun 12 kat arttırılması hedeflenmiştir.
Odamız, Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu‘nun bir parçası olarak suyun metalaştırılmasının bir insanlık suçu olduğunu, sağlıklı ve temiz suya erişimin ekonomik kaygılardan bağımsız bir hak olduğunu bir kez daha vurgulamaktadır.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu