TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
SORUN; İSTANBUL DEĞİL, YÖNETEMEYENLER!

Marmara Denizi‘ne taşıdığı kirlilik yükleriyle bilinen, 1. Sınıf tarım arazisi olmasına rağmen 1/100.000 çevre düzeni planı ile imara açılan bölgede bulunan Ayamama Deresi hemen hemen her yıl her defasında bir yıl önce yaşanılan acıları hatırlatan can ve mal kayıplarının kaçınılmaz olduğu taşkınlıklara tanık oluyor. Çünkü doğal ve bilimsel gerçeklere itibar edilmiyor ve milattan önceki tarihlerde bile bilinen "dere yataklarının yerleşim bölgesi olamayacağı" gerçekliği insanların yaşamı pahasına da olsa görmezden geliniyor.    

Yetersiz altyapı ve plansız yerleşimler yine sel felaketine neden oluyor, Tekirdağ, Silivri, Çatalca ve İkitelli‘ de insanlar sele kurban ediliyor, daha önce binlerce kez gördüğümüz kareleri tekrar izliyoruz televizyon ekranlarımızda. Yoksulların korkulu rüyası, sadece yoksul semtleri vuran doğal afet: SEL! 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanan bir kent ve bu uğurda harcanan binlerce dolar, ıslah edilmeyen derelerin ve yatırım eksikliği ile temizliği yapılamamış kanalların taşmasının önüne geçemiyor.

 Bir başka bilimsel gerçeklik birçok ülkenin yaptığı gibi alt yapı sistemlerinde kanalizasyon ve yağmur sularının ayrı toplanmasıdır. Bu sayede şiddetli yağışlar sonucunda kanalizasyon borularına yüksek debili su girişi sonucu boru patlamaları önlenir. Aynı zamanda uygun mazgal ve sokak eğimleri ile birlikte orta şiddetli bir yağış sonucunda bile yollarda oluşan su birikintileri ve bunların yol açtığı trafik tıkanıkları ve kazalar da önlenmiş olur.  Ancak İstanbul‘da su ve kanalizasyon hizmetleri İSKİ‘nin görevleri arasındayken yağmur sularının toplanması belediyelere bırakılmıştır. Hem atık su hem de yağmur suyu aynı borularda toplandığı için alt yapı hizmetinde idari bir karışıklık yaşanmaktadır. Bu alt yapı sistemlerinde bütünsel bir planlama, uygulama ve denetim hizmetinin verilememesi anlamına gelmektedir.         

Her su baskınında adını duymaya alıştığımız yerleşimler senelerdir aynı. Kağıthane, Alibeyköy, İkitelli, Silivri... Bunun nedeni yöneticilerin senelerdir dere yataklarında yapılan konut ve işyerlerine tapu vererek bu bölgelere olan yerleşimi onaylamaları hatta özendirmeleri, alt yapı eksikliklerini tamamlamamaları, dere ıslahı çalışmalarını doğru bilimsel tekniklerle yapmamalarıdır. Yöneticilerin su baskınlarının asıl sebeplerini görmezden gelerek şiddetli yağışlar öncesinde halkın evlerinden çıkmaması veya risk altındaki bölgelerde yaşayanların evlerini boşaltması gerektiği yönündeki uyarıları; ihtiyatsızlıkların, tedbirsizliklerin üzerini örtmekten öteye gidemezken bu sefer meteorolojinin tüm uyarılarına rağmen ne acil durum planı ne de herhangi bir uyarı yapılmıştır.   

Büyükşehir Belediyesi 2006 yılında, İstanbul‘daki toplam 603 km uzunluğunda 68 derenin ıslah çalışmalarının 4 milyar dolar harcanarak 3 yıl içinde tamamlanacağını açıklamış olmasına rağmen, 2008 faaliyet raporunda sadece 38.4 km‘lik dere ıslah çalışmasını tamamlandığı görülmüştür.

 

Bir kent düşünün ki;

-          Taşı toprağı altın diyerek her köşe başı insan yaşamı uğruna ranta kurban verilmiş,

    Bir kent düşünün ki;-     1/100000‘lik imar planları ve rantsal dönüşüm projeleri ile mutlak surette korunması gereken su havzaları yerleşime açılmış,

Bir kent düşünün ki;

-          2000‘li yıllarda altyapı eksikliği ile başa çıkmayı becerememiş,

 

Bir kent düşünün ki;

-          Taşan derelerin veya denizin hemen yanı başında uzayan yollar derenin yatağına dönmesinden sonra bile göl olmuş,

 

Bir kent düşünün ki;

-     Göl olmuş yollarında tek bir iş makinasının kepçesi ile dalgalar yaratarak suyun yanı başındaki dereye gitmesi için uğraşlar verilmiş,

 

Ve düşünün ki bu kent, ülkenin en büyük kenti, dünyanın gözbebeği olsun. Düşünün ki bu kentin her panosunu 2010 Avrupa Kültür Başkenti reklamları süslesin.

 

Bizler, İstanbul‘un, İstanbul‘a yaraşır bir yönetimle, alt ve üst yapısıyla tekrar yapılandırılması, doğa olaylarına doğal afet denmesinin nedenlerinin ortadan kaldırılması, kent insanlarının her doğa olayında acılarla, ölümlerle, yoksulluklarla baş başa bırakılmaması gerektiğine inanıyoruz.

 

Takdiri ilahi denilemeyecek bu olayda yaşamını kaybeden yurttaşlarımızın ailelerinin acılarını paylaşırken, yerel yönetimleri politika ve uygulamalarını düşünmeye bir kez daha davet ediyoruz.

  
Saygılarımızla,  

Ö. Eylem TUNCAELLİ

TMMOB Çevre Mühendisleri Odasıİstanbul Şubesi

Yönetim Kurulu Başkanı 

09.09.2009 00:00
Okunma Sayısı: 674