TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
20 MART 2012 BAŞBAKANLIK GENELGESİ HAKKINDA ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASININ GÖRÜŞLERİ

 

Dört paragraf halinde kamuoyuna sunulan Başbakanlık Genelgesinde "Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi" hakkında gerekli işlem ve koordinasyonun "ivedilikle" ilgili kurumlarca sonuçlandırılması istenmiştir. Dört paragrafın her birinde yer alan konular uzun uzun tartışılması gereken başlıkları kapsamaktadır. Bunlar kısaca "Enerji Piyasası", "Enerji Yönetimi ve Politikaları", "Antlaşma ve Tarafları" ve "İlgili Kurumlar" olarak sıralanabilir.  

İlk paragrafta, "arz güvenliği",  "sürekli olarak yüksek oranda artan elektrik enerji talebi", "ithal enerji kaynaklarına bağımlılık", "cari açık", "yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının maksimum kullanımı", "enerji verimliliğinin arttırılması" ve "enerji yoğunluğunun azaltılması" gibi kavramların kullanılması dikkat çekicidir. Aslında, enerji alanında "piyasalaştırmanın" gerekliliğini alttan alta veren bu kavramlar, gelecek için 4628 sayılı kanunla muştulanan piyasalaştırmanın uygulaması olacaktır. Söz konusu kanunda "elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanmasıdır." Mali açıdan güçlü olanın bu gücünü daha fazla çevre ve emek sömürüsünden aldığı su götürmez bir ekonomik gerçekliktir.

Bu bağlamda;  "arz güvenliği" denilen bu kavram  "yatırım", "üretim" ve "tüketim" kavramlarıyla birlikte tartışılmalıdır. Neo- Liberal politikalar ile her alanı piyasalaştıran Hükümet, tez elden gerçekleştirmek istediği bu kararı ile enerji ihtiyacı bahanesini de kullanarak insan ve doğanın geleceğini ve şimdisini tahribata uğratmaktadır. Toplumun çevre ve tüketimde duyarlı hale getirilmesi, mevcut yatırımların tam kapasite kullanılması böyle bir tartışmayı sonlandıracağı kanaatini taşımaktayız. 

"İthal enerji kaynaklarına bağımlılık" nükleer santral ile azaltılacak gibi bir vurgunun kendisi bir aldatmacadır. İşlenmiş Uranyumun dışarıdan daha maliyeti yüksek ithal edileceği gerçekliğini korumaktadır. Enerji Politikası yurtdışı kararlar doğrultusunda yönlendirilen Türkiye`nin ivedilikle "kendi" imkânları ile enerji politika ve yönetimini gerçekleştirmesi gerekmektedir. "Her köşe de milyoner" yaratma düşüncesinden gelenlerin, bu milyonerleri çevre ve emek tahribatı ile yaratmaya çalıştıkları ayan beyan ortadadır.

"Yerli ve yenilenebilir enerji" kaynaklarının maksimum kullanımına kısaca değinen genelge "nükleerin" ne yerli ne de yenilenebilir bir enerji türüdür. Biz diyoruz ki;Türkiye`nin enerji sorunu doğru tespit ve planlama ile çözülecektir. Arz, talep ve enerji verimliği gibi söylemlerden ziyade nüfus planlaması, yurttaş duyarlılığı ve öngörüsü ile tartışılmalıdır. Bu gün projesi bitmiş Hidro Elektrik Santrallerinde (HES) dahi tam kapasite üretim yapılmamaktadır. Bu durumun yegâne nedeni "enerji ihtiyacı" söylemini kamuda sürekli canlı tutmak, bu sayede her türlü enerji yatırımları ile sermaye aktarımını desteklemek gibi görünmektedir. İlk paragrafın son cümlesinde yer alan "nükleer enerjinin arz portföyüne katılması" tam anlamıyla bir "enerji borsası" habercisidir. Artık "enerji" tüccarlarının ve tefecilerin aracı olduğu daha pahalı enerjinin gelecek günlerde bize satılacağının farkında olunmalıdır. 

İkinci paragrafta değinilen konuların tamamı "nükleer" alanın Türkiye Enerji piyasasında yer edinme amaçlarına dairdir. 9. Kalkınma Planına değinerek Nükleer`de "sağlıklı çeşitlendirme" gayesine değinmektedir. Bu kapsamda sorulacak sorunun son yıllarda dünya genelinde artan nükleer enerji karşıtlarının "felaketlerden" kaçınmak için daha da artığını görüyoruz. "Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi" ile ön görülen ve planlanan eylemlerin bir nevi özeti durumunda olan genelge de ivedilikle yapılacakların geri dönüşü olamayacak bir şekilde sosyal, ekonomik ve çevre tahribatına neden olma ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. 

Üçüncü paragrafta genelgenin dayanaklarına değinen metin, aslında söylemek istediğini son paragrafta "ivedilikle" ile bitirmiştir.

Sorularımız;

 

  • Kurulacak Nükleer Enerji Santralinin rutin atıklarının hava, su ve toprakta ortaya çıkartacağı etkilere dair her hangi bir modelleme gerçekleştirildi mi?
  • Bu modelleme ile ortaya çıkan mekân ve alanın ölçeklendirilmesinde yatırımın ÇED sürecinin sadece yatırım yapılacak iller bazında düşünülmesi sakıncalı değil midir?
  • Enerji Piyasasının kalkınma ve cari açık ekseninde övülen yanının Çevre ve Sosyal Etkideki maliyetine dair hükümetin nasıl bir öngörüsü vardır?
  • Enerji Arzı Güvenliğini sağlamak adına her alana yapılan Enerji Yatırımlarının üretme ve tüketme potansiyeli düşen gelişmiş memleketlerde olduğu gibi işlevsiz olup olmayacağına dair bir çalışma yapılmış mıdır?

 

Enerji Üretimin risklerinden kaçan gelişmiş ülkeler danışmanlığında Enerji Piyasası oluşturmak yerel ve doğal kaynaklarımızı onların ihtiyaçları doğrultusunda tahribata uğranmak değildir de nedir? 

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası

11. Dönem Yönetim Kurulu

 

 

05.04.2012 00:00
Okunma Sayısı: 1050
Fotoğraf Galerisi