TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
22 MART DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

BASINA VE KAMUOYUNA

21 MART DÜNYA SU GÜNÜ

" SU VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA"

Birleşmiş Milletler tarafından; ilk kez 1992 yılında Rio Konferansında kararlaştırılan Dünya Su Günü; İlk kutlamanın yapıldığı 1993 yılından beri her yıl farklı temalarla kutlanıyor. 2011 yılında "Su ve Kentleşme",2012 yılında "Su ve Gıda Güvenliği", 2013Yılında Su Dayanışması, 2014 yılında Su ve Enerji olarak belirlenen Su Günü Teması 2015 yılında " Su ve Sürdürülebilir Kalkınma " olarak belirlenmiştir.

Ancak; Birleşmiş Milletler tarafından yaşamın temel unsuru olan ve artan dünya nüfusu, sanayileşme, yapılaşma, ormansızlaşma, küresel iklim değişikliği gibi nedenlerle daha da kısıtlı hale gelen su kaynaklarının önemine dikkat çekmek için ilan edilen 22 Mart Dünya Su Gününün; aynı zamanda suyun ilk defa "piyasada alımı satımı yapılabilecek bir meta" olarak tanımlandığı yer olarak suyu da bir meta haline getirdiği bir diğer gerçektir.

Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan World Water Development Report 2015" (WWDR2015) su kullanımı konusunda çarpıcı verileri içermektedir. Rapora göre; Dünyada 748 milyon kişi temiz içme suyuna ulaşamıyor. Aşırı kentleşme nedeni ile boyutu büyüyen temiz suya ulaşım sorunu kapsamında; Dünya kentlerinde 20 yıl önce 111 milyon kişi bu olanaktan yoksunken, şimdi bu sayı 149 milyona ulaşmış durumda. Aynı rapora göre; artan nüfus sonucu 9,5 milyar kişiyi barındırmaya çalışan Dünyada 35 yıl içerisinde su talebi % 55,endüstrinin su talebinde 400‘e varan bir artış öngörülüyor. Tarım sektöründe yapılan değerlendirmelerde ise; rapora göre son 50 yıl içinde ekilen araziler yalnızca %12 arttığı halde tarımın kullandığı su %117 artış göstermiştir.

Ülkemizde ise su tüketiminin %70`i tarımsal, %20`si kentsel ve %10`u ise endüstriyel alanda gerçekleşmektedir. Dünyada ve ülkemizde giderek daha kıt bir kaynak olan suyun etkin ve adil bir kullanımı olduğunu söylemek ise mümkün değildir.

Ülkemizde 32 milyar m3`ü tarımda, 7 milyar m3`ü içme kullanmada ve 5 milyar m3`ü ise sanayide olmak üzere yılda 44 milyar m3 su tüketimi gerçekleşmektedir. Yıllık tüketilebilir su potansiyeli ise 112 milyar m3olan ülkemizde kişi başına tüketilebilir su potansiyeli 1.519 m3 civarında olup, bu değer "su azlığı" yaşanan bir ülke olduğumuzu ve bu değerin 2030 yılında 1000m3 olacağı öngörülmekte, "su fakiri" ülkeler sınıfına girebileceğimizi göstermektedir. Küresel iklim değişikliğine ilişkin senaryolar ülkemizin bu süreçten olumsuz yönde etkileneceğini ve su kısıtımızın daha da artacağını ortaya koymaktadır.

Ülkemizde; üretilen atıksuyun ancak %57`si arıtılabilmektedir. İçme kullanma sularının ise ancak  %55 ‘lik bir bölümü arıtılmakta, kalan kısmı ise sadece dezenfekte edilerek şebekeye verilmektedir. Ayrıca şehir şebekelerinde %30`u aşan kaçaklar önemli bir ekonomik kayba yol açmaktadır.

Diğer yandan, gün geçtikçe daha kısıtlı bir kaynak haline gelen suyu ticari bir meta olarak gören anlayış, yurttaşlarımızın sağlıklı, güvenli ve yeterli suya ulaşım hakkı önünde en önemli engeli oluşturmaktadır.

Ülkemizde yapılan değerlendirmelere göre; Kentlerimizde şişelenmiş su talebinde artış dikkat çekici boyutlardadır. 2000 yılında kent halklarının %20‘si şişe suyu kullanırken, bu değer 2005‘te %37‘ye,2010‘da %54‘e ulaşmış.

Bir yanda tarımda, salma sulama gibi 5000 yıl öncesine dayanan sulama teknikleriyle büyük ölçüde su israfı yaşanırken diğer yandan şehir içme suyu şebekelerinde önemli su kayıpları devam etmektedir. Almanya`da % 5, Finlandiya`da %15, İtalya`da %30 mertebesinde olan içme suyu şebekesi kayıpları ülkemizde halen % 40`ın üzerinde mertebesindedir.

İzmir‘de 2014 yılında 298 milyon m3 su arıtılmıştır. Bu miktarın % 98 i ileri biyolojik yöntemlerle arıtılmıştır. İzmir Büyükşehir bünyesinde bulunan 30 ilçeden 26 sında arıtma tesisi bulunurken; sınırların değişmesi ile birlikte Dikili, Beydağ, Kınık, Tire ilçeleri arıtma tesisi proje ve yapım süreçlerinin de en kısa sürede tamamlanması gerekmektedir.

Suyun Sürdürülebilirliğinin önemine dikkat çekilen süreçte; Arıtılmış suların yeniden kullanımının sağlanması, şebekelerde kayıp kaçak oranlarının azaltılması, su yönetimi süreçlerinde yenilenebilir enerji sistemlerinin kullanımı, ileri arıtma teknolojileri, bölgesel ve havza bazlı doğru planlama ve yönetim süreçleri önem kazanmaktadır.

Ege Bölgesinde; Manisa, Balıkesir, Muğla, Aydın İllerinin Büyükşehir olması ile birlikte Kentin su yönetiminde; planlama, yönetim, arıtma, koruma kontrol mekanizmalarında bütüncül yaklaşım süreçlerinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Yasal mevzuat ve düzenlemelerde su kaynakları, havza yönetim süreçlerinin bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi, merkezi ve yerel idare ile birlikte bilim insanları, meslek odaları ve diğer paydaşlarla kamu yararı çerçevesinde düzenlenmesi gerekmektedir. Yapılan uygulamalar ise; su kaynaklarımızın içme suyu havzaları ve sulak alanlarımızın yapılan uygulamalarla yapılaşma, sanayi, ve diğer kirletici etkilere açıldığı ve doğal özelliğini kaybetme riski ile karşı karşıya bırakıldığını göstermektedir. Yeni Su Kanunu taslağında Su Kanalizasyon İdarelerine yer verilmemesi; ülke nüfusunun büyük bölümünün yaşadığı kentlerin karar mekanizmaları dışında tutulması dikkat çekmektedir. Benzer şekilde merkezi idareler tarafından çalışmaları yürütülen Havza Yönetim Planları süreçlerinde yaşanan problemler; Su Kanunu Taslağında ortaya konulan sıkıntılar, Su Yönetimi süreçlerinde Bakanlıklar arasında oluşan yetki karmaşaları, Su kaynaklarımızın giderek daha kirli hale gelmesi Suyu Yönetemediğimiz gerçeğini de ortaya koymaktadır. Ülkemizde; su kaynakları koruma alanlarının mutlak bir şekilde korunması, kirlenmenin önlenmesi, sürdürülebilir, eşit kullanım haklarının temini ve sağlıklı politikalar ile yönetimi gerçekleştirildiğinde suyun sürdürülebilirliğinden bahsetmek mümkün olacaktır.

 

Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak, suyun, canlı tüm yaşam için vazgeçilmez doğal bir hak olduğu unutulmadan, suyun kullanımı ve korunması ile ilgili kararlarda yöre, bölge, ülke insanının yok sayılmadan ivedilikle toplumsal projeler oluşturulması gerektiğinin önemi bilinerek ve hiç akıldan çıkarılmadan; ayrıca suyu "doğal hak" olmaktan çıkarıp, "ticari bir mal" haline getirerek sermayeye, küresel piyasaya açan politikalardan vazgeçilmesini, doğal kaynaklarımızı, halkımızın çıkarlarını ve geleceğini korumak için; kamu mülkiyeti temelinde örgütlenmiş, ulusal planlama çerçevesinde yerel kalkınmayı hedefleyen, her bireyin suya erişimine olanak sağlayan, eşitsizlikleri de ortadan kaldırarak, doğayla barışık yatırımı önemseyen ulusal su politikalarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekliliğini bir kez daha vurguluyor, yurttaşlarımızın esenliğini ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Kamuoyuna Saygıyla Duyurulur.

            TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

23.03.2015 00:00
Okunma Sayısı: 384