TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
22 MART DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI YAŞAMI VE SUYU KORUMAK İÇİN MÜCADELEYE DEVAM EDİYORUZ.
1992 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmesinden bu yana, her yıl farklı temalarla değerlendirilen 22 Mart Dünya Su Günü’nde Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak her yıl hazırladığımız İzmir Su Raporları ile kentimizde su yönetimine ilişkin veriler ile birlikte, kentlerimizde su yönetimine ilişkin görüş ve önerilerimizi de paylaşıyor, suyun yaşamsal önemine dikkat çekiyoruz.
Ülkemizdeki siyasal ve toplumsal gündem içinde, temel hak ve hürriyetlerin, hukuk güvenliğinin tartışıldığı bir ortamda su raporumuz ve teknik değerlendirmelerimizi daha sonraki günlerde paylaşmayı uygun görüyoruz.
Ancak anayasal güvence altındaki sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkımızın korunamadığını; suyun metalaştırılması ile temel bir insan hakkı olarak tanımlanan temiz suya erişim hakkımızın da ihlal edildiğini vurgulamak istiyoruz.
Ülkemizde yürütülen kullanma öncelikli politikalar ve mevzuat değişiklikleri, tarım alanları, orman alanları, meralar, sulak alanlar, su havzaları ve diğer korunması gereken alanlarda yapılaşma ve rant baskısını arttırmaktadır. Yeterli ve temiz suya ulaşamama sadece içme ve kullanma suyunu değil; gıda, tarım hayvancılık gibi sektörler ile temel yaşam kalitemizi etkilemektedir. Nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme, doğal varlıkların kontrolsüz tüketimi, ormansızlaşma ile birlikte ve buna bağlı olarak ortaya çıkan iklim değişikliği süreçlerinin getirdiği baskılar nedeni ile su kısıtlılığının artması, kaynakların tükenmesi, kirlilik, aşırı doğa olayları Dünyada ve ülkemizde yaşam için tehdit oluşturmaktadır.
Ülkemizde kişi başına tüketilebilir su potansiyeli 1.313 m3 civarındadır ve bu değer "su stresi" yaşanan bir ülke olduğumuzu göstermektedir. İzmir için kişi başına yıllık kullanılabilir su miktarı 1.000 m3 civarındadır. Su kıtlığını işaret eden bu miktar İzmir’de su yönetiminin önemini ortaya koymaktadır. İzmir için mevcut su kaynaklarının miktar ve kalite açısından korunması ile birlikte temiz su ihtiyacını karşılamak üzere akılcı yatırımlar ve yeni su kaynaklarının araştırılması yaşamsal bir öneme sahiptir.
Yeterli suya sahip olamadığı için kilometrelerce ötedeki Gördes Barajı’ndan yüksek maliyet ve işgücü harcanarak su temin etmeye çalışan İzmir; gelecekteki su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında altın madenciliğinin getirdiği kirlilik riski ile karşı karşıyadır. Efemçukuru maden işletmesinin mevcut hali ile yarattığı kirlilik mahkeme kararları ve bilirkişi raporları ile ortaya konmasına rağmen kapasitesini arttırarak çalışmaya devam etmektedir.
Kentimizde ise içme suyu arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfus %74,3, atıksu arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfus %100 olarak verilmektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde gerekli içme ve kullanma suyu, barajlar ve yeraltı suyu kuyularından sağlanmaktadır. İZSU Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2024 yılında temin edilen suyun yaklaşık %47,8 ’i yeraltı, yaklaşık %52,2 si yüzeysel su kaynaklarından sağlanmıştır. İzmir Kentinin su ihtiyacını karşılayan kaynakların miktar ve kalite olarak sürdürülebilirliğinin sağlanması, korunması büyük öneme sahiptir. Yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarımızın bulunduğu bölgelerde alan kullanımına yönelik baskılar ve kirlilik tehdidinin yanında iklim değişikliğinin getireceği ek yüklere de kentin hazır olması gerekmektedir.
2024 yılı nüfus verilerine göre nüfusu yaklaşık 4.493.242 ‘ye ulaşan İzmir`de, İZSU Genel Müdürlüğü tarafından atıksu arıtma hizmetleri kapsamında 2024 yılında 34 tanesi biyolojik, 6 tanesi doğal ve 25 tanesi ileri biyolojik atıksu arıtma yöntemi ile arıtım yapan ve günlük toplam kapasitesi 965.161,30 m3 olan toplam 65 atıksu arıtma tesisi faaliyet göstermiştir. Atıksu arıtma tesislerinde arıtılan atıksuyun %97’si ise Avrupa standartlarında arıtım yapan ileri biyolojik atıksu arıtma tesislerinde arıtılmış, kalan yaklaşık yüzde 3’ü biyolojik ve doğal arıtma tesislerinde arıtılmıştır.
Bir kıyı kenti olan İzmir’de kent merkezinde kıyı alanlarındaki doğal yapının bozulması, ulaşım altyapısı ve yapılar nedeni ile deniz ve kıyı alanları kentlinin yıl boyu faydalanabileceği yaşam alanı olmaktan çıkmıştır. Yeterince arıtılmamış evsel ve endüstriyel atıksu deşarjları, taşınan kirleticiler, körfezdeki gemi trafiği, gemi söküm tesisleri, endüstriyel tesisler, balık çiftlikleri gibi kirletici kaynaklar deniz suyu kalitesini olumsuz etkileyen faktörlerdir. Yaz aylarında yaşanan balık ölümleri İzmir Körfezi’nin nasıl kritik bir eşikte olduğunun göstergesi olmuştur. Kirletici kaynakların etkin kontrol ve denetimi sağlanmalı, çevresel altyapı yatırımları tamamlanmalıdır.
Bölgemizde; Efemçukuru Altın Madeni İzmir’in su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında, Çukuralan Altın Madenin Balıkesir’in su kaynağı olan Madra Barajı Havzasında, Gördes Nikel Madeni İzmir ve Manisa’nın su kaynağı olan Gördes Havzasında, Çaldağ'da Nikel Madeni Gediz Havzasında, Kışladağ Altın Madeni Uşak’ta çevresel riskler yaratmaktadır.
Verimli tarım arazilerimiz, su havzalarımız, ormanlarımız, korunması gereken doğal alanlarımız; mevcut ve açılması planlanan çevresel riski son derece yüksek olan tesislerin baskısı altındadır.
Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak yaşamımızı, suyumuzu korumak için mesleki ve kamusal sorumluluğumuz içinde mücadeleye devam ediyor ve tekrarlıyoruz.
· Su, tüm canlıların yaşamı için vazgeçilmez doğal bir hak olduğu unutulmamalıdır.
· Suyu "doğal hak" olmaktan çıkarıp, "ticari bir mal" haline getirerek sermayeye, küresel piyasaya açan politikalardan vazgeçilmelidir.
· Betona ve ranta dayalı kentleşme ve büyüme politikaları terk edilmelidir.
· Kentlerimiz doğayla ve iklimle uyumlu, afetlere dirençli hale dönüştürülmelidir.
· Su havzalarının korunması sürecinde kentleşme, sanayi, tarım, madencilik ve diğer faaliyetlerde alan kullanımlarının değişmesi, ormansızlaşma ve bu faaliyetlerin getirdiği çevresel risklerin de yönetilmesi gerekmektedir.
· Kentleşme, sanayi, madencilik ve diğer faaliyetlerin alan seçimi planlanması ve denetim süreçleri de en önemli bileşenlerdendir. Planlama, yönetim ve denetim sürecine ilave olarak, suyu en çok kullanan tarım ve sanayi sektöründe de kontrolsüz tüketimin önüne geçilmesi, ürün ve üretim deseninin su ihtiyacına göre planlanması, suyun yeniden kullanımı, proseste dönüşüm, arıtılmış atıksuların geri kazanım/yeniden kullanım ile değerlendirilmesine yönelik süreçlerin göz önüne alınması, yapılar ve planlamalar ölçeğinde su tüketimini azaltacak tedbirler ile birlikte, yağmur suyu hasadı gibi yöntemler ile suyun verimli kullanımına yönelik çalışmalar geliştirilmelidir.
· Kamu mülkiyeti temelinde örgütlenmiş, ulusal planlama çerçevesinde yerel kalkınmayı hedefleyen, her bireyin suya erişimine olanak sağlayan, eşitsizlikleri de ortadan kaldırarak, doğayla barışık yatırımı önemseyen ulusal su politikaları hayata geçirilmelidir.
· İçme suyu, kanalizasyon, yağmur suyu şebekelerinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar tamamlanmalıdır.
· Atıksu arıtma tesislerinin revizyonları, kapasite artışları ve yeni tesislerle ilgili çalışmalar tamamlanmalıdır.
· Deniz suyu kalitesinin izlenmesi ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar geliştirilmelidir.
· Sahil ilçelerinde plajların ve kıyıların halk tarafından kullanımını engelleyen kıyı işgalleri, özel tahsisler yolu ile yapılaşmanın önünü açan uygulamalara son verilmeli, etkin denetim sağlanmalıdır.
· Suyun yönetiminden sorumlu kurumlar koordinasyon ve iş birliği içerisinde çalışmalıdır.
· Tüm kurumlarda; Çevre Mühendisliği mesleği başta olmak üzere ilgili diğer meslek disiplinlerinden oluşan liyakatli kadrolar ile bilim ve mühendislik temelinde proje ve uygulamalar geliştirilmelidir.
Yurttaşlarımızın esenliğini ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlığımızı bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
24.03.2025 10:33
Okunma Sayısı: 12
Fotoğraf Galerisi