3. HAVALİMANI ACİL KAMULAŞTIRMA KARARI YAYIMLANDI ZAMANLAMA "MANİDAR"!!!
3. HAVALİMANI ACİL KAMULAŞTIRMA KARARI YAYIMLANDI
ZAMANLAMA "MANİDAR"!!!
Bugün resmi gazetede, 3. Havalimanı projesi kapsamındaki tüm taşınmazların "acilen" kamulaştırılması kararı yayımlanmıştır. Kararın ekinde bulunan harita ile 6172 hektarı orman alanı (yaklaşık 20.000 futbol sahası) olmak üzere 7650 hektar alan kamulaştırılmıştır.
%80i orman alanı (2 milyon 513 bin ağaç, ÇED raporu sürecinde belirtilmişti), 70i aşkın sulak alan, Alibeyköy barajını besleyen 3 dere yok edilecektir. Yeniköy, Toyakadın, Akpınar bölgelerinde bulunan madenlerin tamamı kapatılacak ve devletin parası ile kamulaştırılacaktır. Bölgede ayrıca birçok rüzgar enerji santrali için lisansların verildiği bilinmektedir, bu lisanslarda yine devletin bütçesinden karşılanarak iptal edilecektir. Ağaçlı köyü tahliye edilecek, 120 metreye varan beton dolguların bu ormanlık ve sulak alana yapılması sağlanacaktır. Proje kapsamında Karadenize ayrıca dolgu yapılacaktır.
Bilindiği üzere söz konusu proje İstanbulun Avrupa yakasına su veren Terkos Gölüne sadece 2,5 km uzaklıktadır. Terkos gölünden 3 metre genişliğinde borularla şehir merkezine su taşınmaktadır. Bu boruların da güzergahlarında değişiklik söz konusu olacaktır.
YOLSUZLUK, RÜŞVET OPERASYONU SÜRECİNDE KARAR "MANİDARDIR"
17 Aralıkta başlayan birçok yolsuzluk operasyonu ile 3. Havalimanı ihalesini kazanan bazı firmaların sahiplerinin mallarına tedbir kararı konmuş, ardından hakim, savcı ve polislerin yerlerinin değiştirilmesi ile tedbir kararlarının kalktığı basında yayımlanmıştır.
Söz konusu "acil" kamulaştırma kararının tıpkı ihale sürecinde olduğu gibi "yangından mal kaçırırcasına" alınmış olması oldukça "manidardır".
ACELE KAMULAŞTIRMA KOŞULU; YURT SAVUNMASI!!!
Olağan kamulaştırma sürecinden kaçınılmaktadır. Acele kamulaştırma kararları, Milli Müdafaa Mükellefiyetleri Kanunu kapsamında alınabilmektedir. Yani savaş hallerinde... Acele kamulaştırma ile birlikte, tüm mallara el konulabilmekte, taşınmaz değerleme çalışmaları daha sonra yapılabilmektedir. Bu durumda, yurttaşların mülkiyet hakları ellerinden alınmakta ve ülke maddi olarak zarara uğrayabilmektedir. Yani eski Bakan Sayın Binali YILDIRIMın "çukur verdik, 90 milyar aldık" cümleleri gerçek dışıdır. Ülkemiz tüm bu kamulaştırmalar (maden ocakları, köyler, özel mülkiyet alanları, enerji santrali lisansları, orman alanları v.b.) ile zarara uğratılmakta, ciddi maddi yükler bizlerin vergileri ile karşılanmaktadır. Olağanüstü hallerde olması gereken acele kamulaştırma kavramı da ne yazık ki hükümet tarafından 12 yıldır olağanlaştırılmaya çalışılmıştır...
İSTANBUL SU KRİZİYLE KARŞI KARŞIYAYKEN BU PROJE NEDEN?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan ÇED Raporunda; "Proje inşaat aşamasında bu yapay geçici su birikintilerinin suları, kullanma ve sulama suyu olarak kullanılacaktır. Daha sonra hafriyat ve dolgu malzemesi ile doldurulacaktır. Dolayısıyla sulak alan vasfını yitirecektir. Bu alanlar ve yakınlarındaki sucul yaşam ve canlı yaşam yok olacaktır." denilmektedir.
İstanbulun ve ülkemizin su fakiri olduğu bilimsel verilerle birçok defa ortaya konulmuştur. Melenden, başka havzalardan, yüzlerce kilometre uzaktan su getirilmesi için çalışmalar yapılırken, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul gibi tam anlamıyla "çılgınlık" olan projelerle, mevcut su kaynakları yok edilecektir. Ergene havzasına dair 12 yıldır somut bir çalışma yapmayan, son dönemeçte arıtma tesisi yapmak gibi parlak bir fikir (!) ile ortaya çıkan hükümetin, İstanbulu ve ülkemizi daha ciddi su krizlerine sürükleyecek bir proje için alelacele, hukuki süreçler devam ederken kamulaştırma kararı alması "manidar"dır.
HUKUKİ SÜREÇ DEVAM EDERKEN, ACİL KAMULAŞTIRMA KARARI ALINMASI "MANİDARDIR"
Bilindiği üzere, Çevre Kanununun 10. Maddesi ve ÇED Yönetmeliğinin 6. Maddesinde ÇED Raporu için olumlu kararı verilmeden ihale yapılamayacağı açıkça belirtilmektedir. 3. Havalimanı projesinin ÇED raporu 22 Nisan 2013 tarihinde halkın görüşüne açılmış ve ÇED yönetmeliğinin 14. Maddesine göre 10 iş günü boyunca görüşlere açık tutulmamış, 10 iş günü süresi dolmadan ve ÇED olumlu kararı dahi verilmeden 3 Mayıs 2013 tarihinde ihalesi "alelacele", "yangından mal kaçırırcasına" gerçekleştirilmiştir.
Söz konusu projenin Çevre Etki Değerlendirme Raporu "olumlu" kararı 21 Mayıs 2013 tarihinde yayımlanmıştır.
İhale yapılmadan önce ilgili kurumlar uyarılmış ve çevre mevzuatının yok sayılmaması açıkça vurgulanmıştır. Tüm bu uyarılara ve itirazlara rağmen, eski Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, "çukur verdik, 90 milyar aldık" demiş ve 2,5 milyon ağacın, 70i aşkın sulak alanın olduğu bir bölgeyi yani İstanbula, ülkemize hayat veren bir bölgeyi "para" ile tanımlamıştı.
Gerek Çevre Kanunu gerekse ÇED yönetmeliğine açıkça aykırı olan ihalenin; yapılmadan önce yürütmesinin durdurulması ve yapıldıktan sonra iptal edilmesi için ayrı ayrı iki dava ve ÇED raporu olumlu kararının iptal edilmesi içinde ayrı bir dava açtığımızı daha önce kamuoyuna duyurmuştuk.
Söz konusu davalarda ne kadar haklı olduğumuz son dönemde gündemde olan konularda da açıkça görülmektedir. Siyasi iktidar, rant kapısı olarak doğanın yok edilmesini görmektedir. Arsa spekülatörleri, emlak alım satımlarındaki hareketlilikler, imar planlarındaki değişiklikler, bu değişikliklerde gündeme getirilen parasal döngüler 3. Havalimanı projesinde de şaibeler yaratmaktadır. ÇED olumlu kararını bile beklemeden (sadece 20-30 gün) , tüm uyarılara kulak tıkayarak, hukuku, kanunları ve yönetmelikleri yok sayarak "yangından mal kaçırırcasına, alelacele" yapılan bu ihale, imar planları, çevre düzeni planları, kamulaştırma çalışmaları bu şaibeleri güçlendirmektedir.
MAHKEMELER KORKUYOR MU?
Söz konusu 3 davaya dair yaşanan süreç ve geciktirme çabaları ise, günümüzdeki tartışmalarla ne yazık ki örtüşür niteliktedir.
· İhalenin yürütmesinin durdurulması yönelik olarak Ankarada açtığımız dava Ankara 11. İdare Mahkemesi 2013/760 sayılı karar ile kendisinin yetkili olmadığına karar vererek, davayı İstanbul 7. İdare Mahkemesine göndermiştir. İstanbul 7. İdare Mahkemesi de aylar sonra kendisinin bu davaya bakamayacağına kanaat getirerek davayı 2013/1814 sayılı karar ile Danıştay Başkanlığına göndermiştir.
· İhalenin hukuksuz olması nedeniyle iptali için açtığımız dava ise yine Ankaradaki mahkeme tarafından yetkisizlik kararı verilmiş ve İstanbula gönderilmiştir. Aynı idare mahkemesi tarafından bakıldığı için bu davanın da Danıştaya iletilme ihtimali bulunmaktadır.
· ÇED Olumlu kararının iptali için açtığımız davada da benzer bir süreç işlemiş ve İstanbul 7. İdare Mahkemesi kendisinin bu davaya bakamayacağını belirterek davayı Ankaraya gönderdiğini belirtmiştir.
Uzun zamandır tartışması süren, bağımsız yargı, bağımsız savcı ve yargıçlar var mı yok mu konusu, geniş bir coğrafyayı ve nüfusu etkileyen, holdingleri, şirketleri etkileyen bu davalarda verilen kararlarda da irdelenebilmektedir.
3. HAVALİMANI PROJESİ DURDURULMALI VE ACİLEN TÜM SÜREÇLERİ VE İLGİLİ KİŞİLER MAHKEMELERCE İNCELENMELİDİR!
Tartışma, ülkemize havalimanı yapılsın yapılmasın tartışması değil, yer seçiminin kamu yararından uzaklığı ve hukuksuzluklarla rantla örülü bir projenin irdelenmesi sürecidir.
Bu nedenle, tüm şaibeleri nedeniyle ve ülkemizin ekolojik dengesini altüst edeceği için, proje acilen durdurulmalı, bu projeye dair planlanmasından ihale sürecine, ÇED raporunun hazırlanmasından onaylanmasına kadar tüm kişi ve kurumlar incelenmelidir.
HERKESİ BU HUKUK GARABETİNİ TAKİP ETMEYE ÇAĞIRIYORUZ!
- İhalenin açıkça Çevre Kanununu ve ÇED Yönetmeliğini göz ardı ederek "alelacele, yangından mal kaçırırcasına" yapılması,
- 6172 hektarlık orman alanının, 2,5 milyon ağacın kesileceği, 70i aşkın sulak alanın yok edilmesi,
- "Proje inşaat aşamasında bu yapay geçici su birikintilerinin suları, kullanma ve sulama suyu olarak kullanılacaktır. Daha sonra hafriyat ve dolgu malzemesi ile doldurulacaktır. Dolayısıyla sulak alan vasfını yitirecektir. Bu alanlar ve yakınlarındaki sucul yaşam ve canlı yaşam yok olacaktır." ÇED raporunda geçen bu tüyler ürperten cümlelerin (ve başka birçok doğayı yok eden cümlelerin) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından uygun görülmüş olması,
- Bu projeyle İstanbulun su krizinin daha da perçinlenmesi,
- İmar Planlarında, Çevre Düzeni Planlarında usulsüzlüklerin gündemde yer alması,
- Mahkemelerin davaya bakmamak için süreci sürüncemede bırakması,
- Yalnızca savaş hallerinde yurt savunması için yapılması gereken "ACELE" kamulaştırma kararı ile 3. Havalimanında kamulaştırmaların gerçekleştirilmesi,
tüm siyasetçilerin, halkımızın, medyanın bu projeye dair açılan meşru davaları ciddiyetle takip etmesini gerekli kılmaktadır!
Baran BOZOĞLU
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı