5 HAZİRAN "DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ" BASIN AÇIKLAMASI
Birleşmiş Milletler Örgütünün, 1972 yılında İsveçin başkenti olan Stockholmde 133 ülkenin katılımı ile düzenlediği zirvede, 5 Haziran tarihinin "Dünya Çevre Günü" olması oybirliği ile kabul edilmiştir. İlgili tarihten bu yana çevre sorunlarına kamuoyunun dikkatini çekmek, tüm çevresel sorunlara halkın katılımını sağlayabilmek ve politik ilgiyi artırmak üzere dünya genelinde çeşitli etkinliklerle "Dünya Çevre Günü" kutlanmaktadır.
Dünya Çevre Günü "Sadece bir Dünya var." sloganı temeline dayanmaktadır.
Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler Örgütünün 2010 yılını "Biyolojik Çeşitlilik Yılı" ilan etmesi üzerine dünya üzerindeki biyoçeşitliliğin korunmasına dikkat çekmek üzere 2010 yılında Dünya Çevre Gününün konusu "Birçok Tür, Bir Tek Gezegen, Bir Tek Gelecek" olarak belirlenmiştir.
Geçmişten günümüze dünyamızın, çevre problemleri artmış ve su kirliliği, toprak kirliliği, hava kirliliği ve atıklar, hatta neticesinde iklim değişikliği gibi birçok önemli konuyu beraberinde getirmiştir. Söz konusu kirlilikler/kirleticiler; başta insanoğlu olmak üzere tüm çevreyi, tüm doğayı ölümle tehdit etmiş, yaşamın eşik değerlerini dahi yükselterek nefes alabildiğimiz alanları daraltmıştır.
Türkiyede çoğu şehirde bu etkilenmenin hissedilmesi gibi Başkentimizde de olumsuz etkilenmeler başlamış, başta Çevre Kanunu olmak üzere Kanun kapsamında çıkarılan diğer mevzuatları tehdit altına alarak daha doğru, daha hassas, daha çok çevreyi koruyan/koruyacak mevzuatların yürürlüğe girmesini zorunlu kılmıştır.
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Ankara Şubesi olarak Ankaranın çevre sorunlarına ana başlıklar halinde güncel sayısal veriler ile göz atmak, tabiri caizse masaya yatırmak istiyoruz.
Başkent nüfusu, Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİKin) 2016 verilerine göre 5 milyon 346 bin olarak belirlenmiştir. Belediye atık projeksiyonu değerlendirmelerine göre ise günlük kişi başı üretilen katı atık miktarı 1,10 kgdır. Bu hesapla, günde yaklaşık olarak 6000 ton atığın oluşacağını ve bunun mutlak surette yönetilmesi, bertarafı ve mümkünse geridönüşümünün sağlanması gerektiği ortaya çıkıyor.
Ankarada geri dönüşümlü atıklar, oluşan/oluşacak tüm atıkların ağırlıkça %20sini, hacimce ise %50sini oluşturmaktadır. Bu atıkların yönetimi, İlçe Belediyelerindedir. Bu noktada yerel yönetimler geri dönüşümlü atıkları ayrı ve etkin bir şekilde yöneterek halk arasında "çöp" diye nitelendirdiğimiz kısmı özellikle hacimce azaltarak yönetimin ilk evresini başarıyla tamamlayabilmektedir. Dolayısıyla İlimize bağlı ilçelerden "Mamak ve Sincan"da bölgesel olarak depolamayı gerçekleştirebilmek amacıyla işletilen geri dönüşüm atık tesislerine, daha az atık teslim ederek hem depolama alanlarının ömrü uzatılabilecek hem de çöp toplama araçlarının sayısı ve işçi maliyeti azaltılarak bölgesel ekonomiye katkı sağlanabilecektir.
Ankara merkezindeki Mamak ve Sincan geri dönüşüm atık tesislerine, çöpünü/atığını sırf mesafeden dolayı ulaştıramayan pek çok kuruluş maalesef ki Ankaranın kırsal bölgelerinde düzensiz depolama yaparak çevre ve insan sağlığını tehdit eden alanlar yaratmakta olup bu alanlar gün geçtikçe pek çok çevresel hatta sağlık sorunlarına gebe kalmıştır.
Alanların rehabilitasyonu ve ıslah çalışmalarında yaşanan aksaklık ve plansızlık ise sağlık sorunlarını kalıcı kılarak yöresel etkilenmeleri artırmıştır. Bu durumun önüne geçmek adına Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından iki ana tesise uzak diğer belediyeler için aktarma merkezleri (ara istasyonlar) kurulmuş ve atıklar bu merkezlere ulaştırılabilmiştir. Henüz "Bala, Çubuk, Kahramankazan, Polatlı, Kızılcahamam, Nallıhan ve Beypazarı Belediyeleri"nde aktif olan bu uygulama ile aktarma merkezlerine gelen atıklar, Büyükşehir Belediyesi tarafından teslim alınmakta ve ana tesislere aktarılarak bertarafları sağlanmaktadır. Kalecik, Haymana, Güdül, Ayaş ve Çamlıdere Belediyeleri tarafından ise aynı şekilde atıkların bertarafını gerçekleştirebilmek amacıyla hazırlıklar sürdürülmektedir.
Atıksu yönetimi konusunda ülkemizde önemli çalışmalar yürütülmektedir. Atıksu arıtma tesisi sayısında ve altyapı inşaatında büyük gelişmeler sağlanmıştır. Ancak, arıtma tesislerinin yönetilmesi, atıksuyun alıcı ortamın kirlilik yükünü gözeterek arıtılması ve deşarjında halen ciddi sorunlar yaşanmakta hatta çoğu atıksu yönetmelik sınır değerlerine göre arıtılmadan doğrudan alıcı ortama verilmektedir. Bu nedenle fütursuz tahliye ve deşarjın; derelerimizde, denizlerimizde, içme ve kullanma suyu kaynaklarımızda kirlilik yükünü artırarak ciddi sağlık ve yaşam sorunları yaratmaktadır. Örneğin; Türkiyenin mirası olan Tuz Gölüne atıksular hala arıtılmadan deşarj edilmektedir.
Ülkemizde artık tekil problemlere tekil çözüm üretilmesinden uzaklaşılmalıdır. Örneğin, Ankara Atıksu Arıtma Tesisinden çıkan suyun Sakarya Nehrine yani İstanbulların içmesuyu kaynağına döküldüğü unutulmamalıdır. Kurak zamanlarda bu durumun ciddi sağlık sorunları yaratacağı su götürmez bir gerçektir. Söz konusu bertaraf bir ilin sularını arıttığı gibi diğer ilin yaşamında pek çok soruna zemin hazırlamaktadır. Kümülatif değerlendirmeler; havza bazlı çalışmalar, girdi-çıktı ilişkilerinin hatta ve hatta yeraltı suyu dahil su kaynaklarının hidrojeolojik olarak irdelenmesini gerektirmelidir.
Özellikle Türkiye genelinde büyük kentlerde içmesuyu sorunu, temiz hava sahasının oluşturulmasının ardından gelen ikinci büyük sorundur. Ankarada damacana ve/veya paket su kullanmayan hane neredeyse yok denecek kadar azdır. Belediyelerin yapmış olduğu açıklamalarda Ankara çeşme suyunun her ne kadar temiz olduğu savunulsa da suyun yönetiminden ve halk sağlığından sorumlu olan (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı v.b.) kurumlarda dahi musluk suyu yerine damacana ve paket su tercih edilmektedir. Bu ciddi bir tezatlıktır. Herkesin gönül rahatlığıyla çeşmelerinden temiz su içmesi sağlanarak damacana ve paket su gibi kanserojen ve kontrolsüz tüketiminin önüne geçilmelidir.
Ankaranın hava kalitesi durumuna bakıldığında ise taşıt trafiğinin özellikle yoğun olduğu bölgeler olan "Sıhhiye, Cebeci, Dikmen, Demetevler, Sincan, Kayaş, Keçiören ve Bahçelievler"de hava kirliliğinin insan sağlığını tehdit edecek sınır değerlere yaklaştığı hava kalitesi ölçüm istasyonu verilerinden görülecektir. Örneğin; Dünya Sağlık Örgütü sınır değeri olan 50 mg/µ3 ün Sıhhiye ölçüm istasyonundan alınan bilgilere göre 2015 yılında 206 defa aşıldığı değerler, 2016 yılında tam 245 gün yani bir yılın yaklaşık %70 inde aşıldığı görülmektedir. Benzer şekilde Keçiörende yılda 178 defa aşıldığı görülmektedir. Keçiören için bu rakam 2015 yılında 113 olarak belirlenmiştir. Aradaki 65 defalık aşım ciddi sağlık sorunlarını doğurabilecek niteliktedir.
Son olarak genel bir çerçeveden bakarak geleceğimiz için önerilerde bulunmak yerinde olacaktır. Çevre denetimlerinin, literatür ortamında mevzuatlar doğrultusunda irdelenerek mahallinde yapılması denetimlerin sıklaştırılması iş ve işlemlerine ciddi ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kapsamda Çevre Mühendislerinin denetimden sorumlu kurumlarda (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Belediyelerde) işinin ehli olan ÇEVRE MÜHENDİSİ istihdamı arttırmalıdır.
Sanayicinin de yükümlülüklerini zamanında ve eksiksiz yerine getirmesi, tesis prosesini iyi tanımlayarak proses sonucu oluşacak atığın tespiti ile atık miktarını en aza indirebilecek yöntemlere teşviklerinin sağlanması da Şubemiz tarafından ele alınan çalışma alanımızdır. Ülkemizde vatandaşın evinde barındırmak istemediği ve kapı önlerine koyduğu atıkları dünyanın en pahalı akaryakıtı ile toplayıp ülkemiz ekonomisi için değerlendirmek de bir yöntemdir. Bu konuda toplama, taşıma, geri dönüşüm, geri kazanım ve bertaraf yapan tesislerin ilk yatırımına özel KDV muafiyetleri getirilmeli ve bu tesislerde çalışan işçi kardeşlerimizin sigortaları devlet tarafından ödenmelidir. Enerji ve su maliyetleri maksimumda olan bu firmalara enerji teşviki sağlanmalı, yatırımcı ile birlikte tüm bu hususlar için istişarede bulunulmalıdır.
Şubemiz çalışmaları içerisine Milli Eğitim Bakanlığının taslak müfredatına uygun olacak şekilde "Çevre ve Doğa" dersinin de eklenmesi önerisinde bulunuldu. Ders notlarında; "atık tanımları, atıkların türleri ve atıkların geri dönüşümü" konularına yer verdik. Biliyoruz ki bizden sonraki nesillerin atıksız ya da planlı, iyi yönetilmiş bir atık yönetim planına sahip çevrede yaşaması ancak onları bilinçlendirmek ile mümkün olacaktır.
Son olarak, çevresel konulara artık siyasi iradelerin sahip çıkmasını istiyoruz. Bu konuları dert eden kişilerin bu alana özel politikalar geliştirip vatandaşa kadar etki ederek bir dalga şeklinde yayılım sağlamasına yardımcı olmak, doğayı, çevreyi, toprağı, havayı, suyu birlikte yöneterek, birlikte koruyarak gelecek nesillere sorunsuz, planlı, düzenli bir altyapı oluşturmak istiyoruz. Hiçbir şey için geç kalınmış değildir, bizler bir olursak evimizi, çevremizi, doğamızı, Ankaramızı, Türkiyemizi ve dünyamızı yaşanılabilir bir yer haline getirebiliriz.
Ülkemizi ilgilendiren çevre sorunlarına hep birlikte çözüm arayacağımızı umut ederek gelecek nesillere temiz hava, temiz toprak, temiz su bırakmanın vatandaşlık görevi olduğunu hatırlatmak isteriz.
5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Ankara Şubesi