‘TBMM‘NİN ÇEVRE POLİTİKALARI VE YÖNETİMİ ALGISI‘ ADLI PANELİMİZ GERÇEKLEŞTİ!
‘TBMM‘nin Çevre Politikaları ve Yönetimi Algısı‘ adlı panelimiz gerçekleşti!
Odamız tarafından düzenlenen TBMM‘nin Çevre Politikaları ve Yönetimi Algısı adlı panelimiz Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi‘nde gerçekleştirildi. Oturum Başkanlığını Yönetim Kurulu Üyemiz Saime Yeşer ASLANOĞLU‘nun yaptığı panelimizde konuşmacı olarak Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Erol KAYA, Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Emre KÖPRÜLÜ, Milliyetçi Hareket Partisi İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Ahmet Kenan TANRIKULU ve Barış ve Demokrasi Partisi Mardin Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Erol DORA katıldı.
Başkanımız Baran BOZOĞLU meslektaşlarımızın sorunlarına ve çevre sorunlarına dair temel eleştirilerini konuşmasında dile getirdi.
Başkanımız Baran BOZOĞLU konuşmasında Odamızın 20 yıllık örgütlenme sürecine değinirken, ÇMO‘nun tarihsel, sosyal ve ekonomik rolünde kamu yararının her şeyin önünde olduğunu vurguladı. Bu amaçla düzenlenen panelin ülkemiz genelinde mesleğimize, çevre politikalarına ve çevre yönetimine dair ortak algının anlaşılması için paylaşım ve tartışmaların önemini bir kez daha anımsattı.
Başkanımız, ülkemizde Kanun Hükmünde Kararname yöntemiyle oluşan çevre yönetiminin varlığının üzüntü ve kaygı verici olduğunu vurgularken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nda merkez ve taşra teşkilatlarının sürekli ve yeniden düzenlenmesinin temel sorunsal olduğunu belirtti. En başta çevre yönetiminin "bütünsel" ve "bilimsel" olgulara ters; iki bakanlık yetkisi ile yönetilmeye çalışıldığını, yetki konusunda yaşanan karmaşa aynı zamanda çevre konusunda yetişmiş personelin sıkıntılarını da artırdığını söyledi.
Çevre yönetiminde durumun bu kadar sıkıntılı olmasına rağmen istihdam ile ilgili yayımlanan mevzuatta KPSS sınavının bertaraf edildiğinin ve bu durumun bir adaletsizlik yaratacağını ve sözleşmeli personel olarak istihdam edilecek meslektaşlarımızın gelecek kaygısı ve diğer baskılar ile çevre yönetiminde sıkıntılar yaşanacağını belirtti.
Nükleer Enerji üretiminde yıllardır süren ısrarın yeniden canlanmasının doğru olmadığına değinirken, "Nükleer enerji tesislerinin;tehlike riski yüksek, atıkları yönetilemeyen ve teknolojisi geri bir enerji üretim biçimidir" dedi.
. Benzer sıkıntıların ormanlarımızda, havzalarımızda ve kentlerimizde devam ettiğini belirtirken, çevreyi bütünsel algılayan, bilimsel yöntemle yaklaşan, insanı merkeze alan ve kamu yararı güden ‘Çevre Bakanlığı‘nın hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
İktidar Partisi Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Erol KAYA, çevre ile ilgili algılarımız ve icraatlar üzerine sunu gerçekleştirdi.
Erol KAYA konuşmasında çevre konusunda "parlamentonun hükümete hukuki yönlendirmeler ile bir düzenleme yapması söz konusudur" dedi. Gelişmiş ülke anayasalarından değerlendirmede bulunan KAYA, çevrenin "hak" ve "ödev" olarak tanımlandığının altını çizerken, ülkemizde "ödev" olarak algılanmadığını söyledi.
5 Haziran Dünya Çevre Günü olgusuna baktığımızda ‘biz 250 yıllık bir sorunu konuşuyoruz‘ dedi. Mevcut durumun sanayileşme olgusu ile ortaya çıktığını, bugün bu problemi en fazla dile getiren ülkelerin en fazla çevreye zarar vermiş gelişmiş ülkeler olduğunu söyledi. Yapay ve doğal afetlere dair değinilerde bulanan KAYA, dünya genelinde yaşanan felaketlere ve kayıplara değindi.
Çevre Algısı‘na dair Türkiyenin de sorunlu bir durumda olduğunu değerlendiren Erol KAYA, çevre bilinci konusunda algımızın problemli olduğunu söyledi. "Karşılaştırmalı çevre algısı değerlendirmesi yaparken, sonuçları sebep gibi gören bir toplumuz var" dedi. Toplumun çevreden kaynaklı yükümlülüklerden kaçtığını ve "ödev" olarak görmediğini söyledi.
Adalet ve Kalkınma Patisinin çevre algısını "ödev" olarak gördüğünü belirten Erol KAYA, "TBMM Çevre Komisyonu, Çevre Mühendisleri Odasından farklı olarak sorunlu bir tarihe sahiptir" dedi. Buna ek olarak, Yasama denetimi yapmakla mükellef olduklarını ve onun dışında bir çalışma gerçekleştirmelerinin mümkün olmadığını söyledi.
Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ Milletvekili Emre KÖPRÜLÜ "elini taşın altına koymak kolay değildir!" dedi.
KHK ile yasallaştırılan iki bakanlığın kuruluşundan kaynaklı aksaklıkları eleştiren KÖPRÜLÜ, yasamanın görevine ve yasama sürecine dair bilgilendirme yaparak, "kanun tasarı ve tekliflerin mecliste görüşülmesi önemlidir" dedi. "Yasalaşma sürecinde katılımcı bir yan olmalıdır" diye mevcut durumu eleştiren Emre KÖPRÜLÜ, KHK ile çevre yönetiminin yapılıyor olmasının doğru bir yöntem olmadığının altını çizdi.
"Afet Yasası" özelinde bakanlıkların ve iktidarın korumaktan çok ele geçirme üzerine kurulu bir politika ürettiğini söyledi. Yale üniversitesinin yaptığı araştırmaya değinen Emre KÖPRÜLÜ, söz konusu araştırmaya göre çevre konusunda Türkiye‘nin gerilediğini vurguladı. Sorumluluk ve politikaların paylaşımdan uzak bir yöntemle yapıldığını söyledi.
Yargı denetimine dahi yolları kapatan bir idari uygulamalar yöntemi geliştiren son düzenlemelerin, keyfi ve farklı uygulamalara yol açacağını söyledi. Niteliği ne olursa olsun her türlü araziyi imara açan yasaların konuşuluyor olması, çevre konusunda çevre mevzuatının engelleyici hükümlerini bertaraf etmek düşüncesi ile hareket edilmesinden kaynaklandığını söyledi.
Emre KÖPRÜLÜ, CHP‘nin "kentsel dönüşüme" karşı olmadığını ve tüm aktörler ile bu çalışmaların yapılması gerektiğini söylerken, katılımcı bir yapının oluşturulması gerekliliğini vurguladı. KÖPRÜLÜ, "Önemli olan katılımcılığı ve diyalogu artırmaktır" diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Milliyetçi Hareket Partisi İzmir Milletvekili "Ahmet Kenan TANRIKULU " çevre algısı ve politikası özelinde "merkez ve yerel" yapıya değindi.
Türkiye‘de çevre politikalarının varlığı ve çevre algısı, çevre ile ilgili kurumların kurulduğundan beri gündemimizde olduğunu söyleyen Ahmet Kenan TANRIKULU, esasında çevre olgusunun kültürel ve diğer etkenler tarafından da şekillendirildiğinin altını çizdi.
TANRIKULU, "Türkiye kalkınma planları içersinde 1973 yılında 3. Plan ile başlayan çevre konusu, özellikle 6. Kalkınma planı içersinde çok geniş bir yer edinmiştir ve bu durum Rio Sözleşmesi ve Gündem21 ile tamamen gündemimize alınması ile ilgilidir" dedi. Bu iki toplantılardan çok etkilenilmiştir diyen TANRIKULU, 7. Plan ile artık ulusal çevre planına sahip olduğumuzun altını çizdi. TANRIKULU planlı ekonomi dönemini ve AB sürecini beraber değerlendirirken, çevreye dair atıfların artığını söyledi.
Ahmet Kenan TARIKULU "çevre ve çevresel olgu kurumsallaşmadan geçmektedir, fakat bizim ülkemizde bu konuda halen daha bir politika geliştirilememiştir" ve "çevre mühendisliği istihdamı konusunda TBMM Çevre Komisyonunca çalışma yapılması gerektiğine" değinerek önemli iki sorunsalı dile getirdi.
Barış ve Demokrasi Partisi Mardin Milletvekili "Erol DORA" "dünyanın çevre konusunda verdiği sınavda başarısız" diyerek sözlerine başladı.
5 Haziran Dünya Çevre Günü‘ne değinen DORA, 40 yıldır kutlanan çevre gününe rağmen halen dünya açgözlülük ve hırslarımıza feda ediliyor dedi. Bu durumun devam etmesi halinde dünyanın önemli bilim adamlarının da altını çizdiği; iklim deşikliği, kuraklık, ormansızlaşma, canlı türlerinin yok oluşu ve çevreyle ilgili krizin geri dönülmez noktaya gelmek üzere olduğunu yeniledi.
Erol DORA yaşanılabilir bir dünyanın böyle bir gidişle mümkün olmayacağını söyledi. Dünyada devam eden çevresel tahribatın ve mevcut durumun dünyanın bozulmasını getireceğini söylerken, önlemler alınması gerektiğini vurguladı. Pek çok canlı ve varlığın iklim değişiklikleri neticesinde yok olma tehlikesiyle yüz yüze olduklarını vurguladı.
Sorunlu kentleşme ve gelişme politikalarının son yıllarda insanı ve dünyayı birlikte düşünmek gerektiğini belirten DORA, Türkiye‘de çevresel tahribat ve yıkım bir anayasal suçtur dedi. Türkiye‘nin ekolojik bir anayasa ile daha önemli önlemler alabilir diyen DORA, sera gazı gibi konularda dahi duyarlı davranılmamaktadır dedi.
Yenilenebilir enerji kaynakları ile karbon yoğun santrallerden ve atık sorunu olan Nükleer Santralden daha çok tercih edilmelidir ve o yönde politikalar üretilmelidir dedi. Ekolojik yaşam ve bakış ile insan kendi yaşamını üretmelidir. Ekolojik yaşam endüstriyel yaklaşımın tam karşısındadır. Çevre Bilinci siyasetler üstü bir duyarlılıkla geliştirilmelidir diyerek sözlerini sonlandırdı.
Panelimizde konuşma yapan katılımcılar hem kendi, hem TBMM Çevre Komisyonu özelinde hem de partileri adına Çevre Politikalarını ve Çevre Yönetimi Algısını değerlendirdiler.