Adıyaman ve Şanlıurfa’da meydana gelen “sel” hakkında açıklama
Adıyaman ve Şanlıurfa’da meydana gelen “sel” hakkında açıklama
6 Şubat2023 tarihinde yedisi büyükşehir olmak üzere toplam 10 ilde meydana gelen depremlerin etkisi Afet’e dönüşürken, 15 Mart 2023 tarihinde meydana gelene aşırı yağışlar; Adıyaman ve Şanlıurfa’da yeni bir Afet meydana getirmiştir. Bu “Afetler” çözümsüzlük ve çaresizliğin göstergesi olup, bilimsel yaklaşımlardan uzaklaşmış ranta dayalı politikaların sonucudur.
Yağışlarla meydana gelene yüzey akışının önünde engel oluşturan yapılar; su taşkınları, selleri meydana getirmektedir. Sular tarihsel süreçlerde, tekrar eden yağışlarla en uygun akış yatağını meydan getirerek sınırlarını belirlerken, bu sınırların ihlal edilerek yapılaşmaya açılması Afet sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
23 Ekim 2007 Tarihli “Avrupa Birliği Taşkın Direktifinde” “Taşkınlar, engellenemeyen doğal olaylardır. Buna rağmen, bazı beşerî aktiviteler (yerleşim alanların genişlemesi, taşkın bölgelerinde ekonomik yatırımlar ve arazi kullanımı yüzünden su tutulmasındaki azalma gibi) ve iklim değişikliği, taşkınların oluşma riskinin ve yarattığı olumsuz etkilerin artmasına sebep olmaktadır.” tanımı yapılmaktadır. Direktif özetinde, arazide su akışını engelleyen yapılaşma taşkınların en önemli nedeni olarak belirtilmektedir.
15 Mart 2023 tarihinde Şanlıurfa’da meydana gelen taşkın ile ilgili için 2021 yılın da hazırlanan “İl Afet Risk Azaltma Planı” Drenaj ve Sel Kontrolü bölümünde “Şanlıurfa ili sınırları dâhilinde 6 akarsu, 13 sulama göleti ve 4 baraj bulunmaktadır. İlde sel baskını afetinden etkilenmiş kayıtlı 73 yerleşim birimi bulunmaktadır. Sel baskınından etkilenmiş veya etkilenmesi muhtemel alanların tespiti DSİ GAP 15. Bölge Müdürlüğünce yapılarak, dere yatakları üzerinde taşkın tesisleri yapılarak ve dere yataklarında temizlik yapılarak taşkın zararlarının önlenmesi sağlanmıştır. Ancak 2010/5 Başbakanlık Genelgesi gereği DSİ tarafından dere yataklarında ıslah çalışmalarının yapılabilmesi için ihtilafsız bir şekilde yer tesliminin ilgili kurumlar tarafından yapılması gerektiğinden mevcut durumda yer teslimi yapılmayan derelerde ıslah çalışması yapılamamaktadır. Hatta yapım ihalesi yapıldığı halde yer teslimi yapılmamasından dolayı tasfiye edilmiş olan çok sayıda ihaleli işler bulunmaktadır” açıklaması ölümlerin ve yıkımın nedenini ortaya koymaktadır.
Aynı raporda Şanlıurfa taşkınların başlıca nedenleri arasında; “Uzun sureli sağanak yağışlar, Dere Yatağı ve sanat yapılarının kapasitelerinin yetersizliği, Yerleşim yeri girişindeki menfez ve köprülerin tıkanması ve kesitlerinin daraltılması, Dere yataklarına yapılan müdahaleler ve bilinçsiz yapılaşma, Rüsubat birikimi sebebiyle oluşan tıkanmalar “olduğu belirtilmektedir.
Olabilecek su taşkınlarının nedenleri ve yıkım etkisi bütün raporlarda belirtilirken, hiçbir önlem almayan, su yataklarını rant alanına çeviren yönetimler, sonucu “Asrın yağışı” “Asrın felaketi “şeklinde sorumluluğu doğaya yüklemektedir
Su taşkınları Mühendislik olarak, öngörülebilir ve hesaplanabilir doğa olaylarıdır. 50 yılda, 100 yılda ve 500 yılda tekrar eden yağışlar dikkate alınarak yapılan mühendislik hesaplamaları ile su yataklarının taşkın riskleri belirlenebilmektedir. Su akış yatakları sınırlarına yapılan müdahaleler yıkım sonuçlarını meydana getirmektedir. Bilimsel çözümlerden uzak rantçı yönetimler sorumluğu kadere bağlamaktadır, bu asla kabul edilmeyecek bir yaklaşımdır.
Doğa düşmanı rantçı planlamaların sonucu bugün afetler olarak ortaya çıkmakta ve ölümlere neden olmaktadır. Bu yıkımlar sonucu yaşam mücadelesi veren halk dahada yoksullaşarak çaresiz hale gelmektedir.
Rantçı politikalardan uzak, bilimsel mühendislik esaslarına dayalı projeler ile yaşam alanlarının oluşturulmasının tek çözüm olduğu anlaşılmaktadır.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
16/03/2023