TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
`ANKARA`DA EN KİRLİ HAVA SIHHİYE`DE`

 

Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Başkanı İlkim Yiğit, Başkent Ankara‘da hava kirliliğinin en yoğun olduğu bölgenin Sıhhiye olduğunu açıkladı. Cumhuriyet‘in sağlık projesinin örnek mekânı olarak tasarlanan Sıhhiye semti, taşıt trafiği yüzünden Ankara‘da sağlık bulmaya giden vatandaşlara kirli bir hava sunuyor.
Röportaj: Uğur Duyan
Yiğit, Ankara‘da hava kalitesinin son yıllarda giderek tehlikeli bir noktaya ulaştığını belirterek, "Taşıt trafiğinin en yoğun olduğu bölgelerde hava kalitesinin düşmekte olduğunu görüyoruz" dedi. Yiğit; Sıhhiye, Cebeci, Dikmen, Sincan, Demetevler, Kayaş, Keçiören ve Bahçelievler‘de hava kirliliğinin insan sağlığını tehdit edecek sınır değerlere yaklaştığını belirterek, "Dünya Sağlık Örgütünün sınır değeri olarak belirlenen oranın Sıhhiye‘de 2015 yılında 206 gün, 2016 yılında ise bir yılda tam 245 gün bu oranı aşmış, yani bir yılın yüzde 70‘inde bu rakam geçilmiş" dedi.

Ankara‘nın en kalabalık ikinci ilçesi olan Keçiören‘de de durumun pek farklı olmadığını kaydeden İlkim Yiğit, "Bu oranın Keçiören‘de yılda 178 defa aşıldığını görmekteyiz. Bu rakam 2015 yılında, 113 olarak verilmiş, aradaki 65 günlük aşım farkı ciddi sağlık sorunları doğurabilecek niteliktedir" dedi. Yiğit, Başkent‘in hava kalitesinin taşıt trafiğinin yoğunluğu yüzünden her geçen gün daha kötüye gittiğini, bireysel taşıt kullanımın bu konuda en önemli etken olduğunu, insanların toplu taşımaya özendirilmesinin gerekli olduğunu ifade etti. Toplu taşımada çevre dostu taşıtların kullanılmasına öncelik verilmesinin bir zorunluluk haline geldiğini belirten İlkim Yiğit, Çin ve Japonya gibi sanayileşmiş ülkelerde hane halkı için taşıt alımına sınırlanma getirildiğini, bunun artık Türkiye için de konuşulabilir olduğunu söyledi. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Başkanı İlkim Yiğit, Ankara‘nın çevre sorunlarını ve Türkiye‘de çevre duyarlılığını geldiği aşamayı Başkent Gazetesi‘ne anlattı.

Çevre Mühendisliği mesleğinin ilgi alanlarını kısaca anlatarak başlayalım isterseniz?

Biz eğitimimizi temelde çevre ve insan sağlığına etki edebilecek sorunları araştırmak ve bu sorunları çözebilmek üstüne alıyoruz. Genelde, bir işletmenin bir fabrikanın faaliyetlerini denetlemek gibi bir işlevi olan bir meslek diyebiliriz. Örneğin, bir bölgedeki çevre sorunlarını inceleyen Çevresel Etki Raporu dediğimiz ÇED Raporlarını hazırlıyor pek çok meslektaşımız. Bunun dışında çevre kirliliği konusunda eğitim alan bir mühendislik dalı. Çevresel kirliliğin nasıl oluştuğunu, nasıl engellenebileceğini, oluşum aşamasında neler yapılacağına dair bir eğitim de alıyoruz.

Peki, Çevre Mühendisleri Odası‘nın çalışmalarından bahsedebilir misiniz?

Yaygın bir mezun ağımız var. Odamızında yaklaşık 15 bin üyesi var. Şuan için hepsi aktif çalışan 13 tane şubemiz var. Şubemizin olmadığı illerde de temsilciliklerle ilerliyoruz. Çalışmalarımız doğrultusunda da temsilciliklerimizi şubeleştiriyoruz. Diğer odalar gibi sadece üye aidatı gelirleri ve eğitim gelirleri ile ayakta duruyoruz. Gelir-gider açısından bakıldığında, giderlerimiz daha fazla. Yeni mezun çevre mühendislerinin daha iyi bir noktaya gelmesi için eğitimler düzenliyoruz. Çevre çok geniş bir konu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı her ay üç-dört yönetmelik çıkartıyor. Bu yönetmelikler ile ilgileniyoruz. Örneğin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ‘Çevre görevlisi‘ diye bir kavram çıkardı. Maalesef bu mesleğimizi olumsuz yönde etkiledi. Ancak, odamızın çalışmaları ile şuan çevre mühendisi olmayan kişiler, ‘çevre görevlisi‘ yapılmıyor.

Yine bizler oda olarak, Meclis‘teki yeni kanun düzenlemelerini de takip ediyoruz. Bu bağlamda, herhangi bir siyasi parti gözetmeksizin hepsiyle çevre sorunlarını görüşüyoruz.

GREENPEACE KÖTÜ ALGILANIYOR

Türkiye‘de siyasi partilerin çevre sorunlarına bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zamanında öyle bir algı oluşturulmuş ki, çevre konuları hep uç sorunların içerisinde yer alan, her şeye muhalefet eden bir kesim olarak görülüyor. Malum, Greenpeace adında bir örgüt var, kendileri çevre açısından önemli şeyler yapıyor olabilir ama eylemleri, bu algıyı olumsuz beslemiş. O yüzden de "çevreciler asi olur" gibi bir algı yerleşti. Geçmişteki derneklerin, örgütlerin yaşadığı sıkıntıları da biliyoruz. Biz bu algının değiştiğini düşünüyoruz. Yakın zamanda, tüm siyasi partilerin bir araya geldiği organizasyonlar yapıldı. Hükümet sıfır atık çalışmasını başlattı. Artık, Türkiye‘nin bu konudan kaçışı yok. Çevre sorunu önümüzdeki yılların en temel sorunu haline gelecek. Şuanda da öyle ama görmezden geliyoruz. Bu artık çok belirgin oldu. Mesela, su sorunu. Türkiye su fakiri bir ülke, şuandan itibaren tasarrufa gitmek gibi ülke bazında önlemler almamız gerekiyor. Halen bunları yeterince önemsemiyoruz. Tabii ki bakanlıkların bu konularda çalışmaları var ama öncelikli konu değil. Şuan için öncelikli konu inşaat sektörü mesela.

Artık, Ankara konusuna girebiliriz. Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Ankara‘da yaşanan çevre sorunlarını çözmek için projeler hazırlıyor mu? Bu konudaki çalışmaları nelerdir?

Ankara‘nın ciddi bir çevre sorunu var. Bir kere tespitler çok önemli. Bizler teknik insanlarız. Mühendislik eğitimi aldık. O yüzden bu tespitleri doğru okumamız gerekiyor. Bütün şehirlerdeki en ciddi sıkıntı hava kirliliği. Ankara‘nın da ciddi anlamda hava kirliliği sorunu var. Ankara‘yı bölgelere ayırarak bir çalışma yaptık. Ankara‘da hava kalitesinin en düşük olduğu bölgeler, Cebeci, Dikmen, Sincan, Demetevler, Kayaş, Keçiören ve Bahçelievler. Bu bölgelerde, hava kirliliğinin insan sağlığını tehdit eden boyutlara ulaştığını gözlemledik. Dünya Sağlık Örgütü sınır değerleri var. Biz bu sınır değerleri baz alıyoruz. Dünya Sağlık Örgütünün sınır değeri olarak belirlenen oranın Sıhhiye‘de 2015 yılında 206 gün, 2016 yılında ise bir yılda tam 245 gün bu oranı aşmış, yani bir yılın yüzde 70‘inde bu rakam geçilmiş. İnsanlar Sıhhiye‘ye sağlık bulmak için gidiyorlar ama sağlıklarından oluyorlar aslında.

Aynı şekilde Keçiören trafiğe bağlı bir kirlilik, tamamen egzoz gazı. Bu oranın Keçiören‘de yılda 178 gün aşıldığını görmekteyiz. Bu rakam 2015 yılında, 113 olarak verilmiş, aradaki 65 defalık aşım farkı ciddi sağlık sorunları doğurabilecek niteliktedir.

METRO AĞI GENİŞLETİLMELİ

Sorunun çözümü için neler yapılabilir?

Çözülmesi yönünde aslında pek çok şey yapılabilir. Beklenti sorunun çözülmesi yönünde malum Büyükşehir Belediye Başkanımız da değişti. Bir kere trafiğe bağlı bir çevre sorunu var ve kesinlikle toplu ulaşımın özendirilmesi lazım. İnsanları görüyoruz sabah tek başlarına arabalarında işlerine ve evlerine gidiyorlar. Üstelik benzinin en pahalı olduğu ülkeyiz. Çok pahalı olan akaryakıt ile bir yerden bir yere yalnız başımıza gidiyoruz. Özellikle yer altı metro ağının genişletilmesi gerekiyor. İnsanların bu türden toplu taşımaya teşvik edilmesi, hem insan hem çevre sağlığı açısından çok önemli.

Ankara‘da çevre yolları önce ODTÜ Ormanı‘ndan geçirildi. Böylece, bu orman hem insan atığına hem de egzoz gazına maruz kaldı. Bunun çevre ve insan sağlığına etkisi ne yönde olacaktadır?

Yetmiş bir ağaç, -cinsi çok önemli değil- 1 kilo karbondioksiti emebiliyor, sindirip insan sağlığı açısından tehlikesini yok edebiliyor. Bir tane ağaç havanın kirlenmesini önemli anlamda engelleyebiliyor. Yeni yollar yapmak için ODTܑde ne kadar çok ağaç kesildi. Ben Ankara‘da doğdum büyüdüm, benim çocukluğumda Ankara‘da ne kadar fazla ağaç vardı hatırlıyorum. Şimdi kentsel dönüşümle birlikte şehrin içerisindeki ağaçları da kaybettik.

Sizin ağaçlandırma konusunda bir çalışmanız oldu mu?

Ankara Orman Çevre Müdürlüğü bize bir yer gösterdi. Biz de Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi olarak üyelerimizle birlikte o alana ağaç diktik. Bu büyük yetişkin bir ağaç olana kadar 25-30 yıl geçecek ama biz de çocuklarımız için bir şey yapmış oluyoruz.

BİREYSEL ARAÇ KULLANIMI AZALTILMALI

Sizin bir de bireysel araç kullanımına yönelik bir eleştiriniz var.!

Bu tabi yapılması çok güç bir şey. Artık, her bir hanede araç alımı kısıtlanmalı bence. Özellikle İstanbul gibi işkence haline gelmiş yerlerde olabilir. Ben iş için gidiyorum. Bir an önce Ankara‘ya dönmek için uğraşıyorum. Bu dediğimiz mümkün olur mu bilemiyorum ama bunu yapan ülkeler var. Çin ve Japonya‘da araç alımı kısıtlandı. Her hanenin belki bir tane aracı olabilecek gibi. Böyle uygulamaların da artık Türkiye içinde yapılması gerekiyor. Bu noktada dikey yapılaşmada yaşanan sorunlardan biri. Herkes merkeze taşınmak istiyor doğal olarak. Bu da dikey yapılaşmanın bir nedeni oluyor. Bu türden konutların yapılması için bazı yasal düzenlemeleri yapmamız gerekiyor.

Özellikle İstanbul‘da Belgrad ve Kuzey ormanlarında ya da Şile ve Beykoz‘da ormanın içerisine yapılan lüks konutlar ile oralarda konutlaşma başlattı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Tabi İstanbul‘un Kuzey Ormanları‘ndaki tek sıkıntı yapılaşma değil, başta havalimanı inşaatı olmak üzere, taş ocakları, fabrikalar bunun birer etkeni oldu. Bizler ağaç kesip ev yaptığımız sürece, İstanbul‘un atık sorunu, su sorunu, hava kirliliği sorunları da devam edecektir. Bu türden çevre sorunlarının çözülmesi için, kentlerin ana planları hazırlanırken hem yerel yönetimlerin hem de merkezdeki yöneticilerin dikkatli davranması gerekiyor.

SAĞLIKLI BİR ÇEVREDE YAŞAMAK HERKESİN HAKKI

Bunun bir benzeri Ankara‘da Kızılcahamam‘da yapılan lüks oteller olarak karşımıza çıkıyor.

Bu durum, Kızılcahamam‘da ve Gölbaşı‘nda var. Mogan‘ın kenarına lüks villalar yapıldı. Bununla ilgili biz de mücadele verdik. Ankara‘da şehrin içinde ağaç kalmadı, ağaçlık alanlarına da şehri götürmeye çalışıyoruz. İnsan temiz hava alabilmek için ağaçların kesildiğinin farkına varmıyorlar. Buradan baktığımızda bir ironi var aslında.

Buralara taşınan insanlar tabii sağlıklı bir çevrede yaşamak istiyor. Ancak, Anayasa‘nın 56‘ıncı maddesi de diyor ki: Herkes eşit ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Yani, bu tüm Türkiye vatandaşları için geçerli. Siz buradaki ağaçları keserek şehrin merkezinde yaşayan insanların sağlığı ile oynamış oluyorsunuz.

Ankara‘nın atık suyu Tuz Gölü ve İstanbul‘a

Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Başkanı İlkim Yiğit, Ankara‘daki atık su sorununa da söyleşimiz esnasında değinerek, Ankara‘nın atık sularının Tuz Gölü‘ ve İstanbul‘a deşarj edildiğini söyledi.

İşte İlkim Yiğit‘in açıklamalarından öne çıkanlar

Ankara‘nın atık suları Tuz Gölü‘nde: ‘‘Tuz Gölü‘ne atık sular deşarj ediliyor, belki de sofralarımızda kullandığımız tuzlar, atık suların karıştığı tuzlar.‘‘

Ankara‘nın atık suları İstanbul‘a: ‘‘Ankara arıtma tesisinden çıkan su, Sakarya Nehri‘ne yani İstanbul‘un şebeke suyuna karışmış oluyor. Yani, Ankara‘nın atık suları bir diğer ilin suyunu İstanbul‘un şebeke suyunu kirletiyor.‘‘

İçme suyu için para ödüyoruz: "Bu noktada başka bir sorun ise içme suları. Eskiden çeşmelerden içilebilecek su akarken artık bu yok. Yani bir evin artık içme suyu masrafı oluyor. İçme suyu için ciddi manada para harcıyoruz eskiden böyle bir maliyetimiz yoktu.‘"


 

27.11.2017 00:00
Okunma Sayısı: 338
Fotoğraf Galerisi