TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
‘ATIKSU TEMASI İLE DÜNYA SU GÜNÜ

‘Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadır.‘ ifadesi ile su kaynakları bakımından ne kadar zengin bir ülke olduğumuz algısıyla eğitildiğimizden midir, bu konuda bu kadar hoyrat oluşumuz; ne dersiniz?

Oysa istatistiksel veriler pek de iç açıcı değil aslında.

Türkiye, ne yazık ki su zengini bir ülke değil. Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8.000-10.000 m3 olan ülkeler su zengini, 2.000 m3 ‘den az olanlar su azlığı çeken, 1.000 m3 ‘ten azı da su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. DSİ‘nin verilerine göre ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama 112 milyar m3 ‘tür. Türkiye, kişi başına ortalama 1.500 m3 ile su azlığı yaşayan bir ülkedir. Türkiye İstatistik Kurumu 2030 yılında ülke nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmektedir. Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu varsaysak bile 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1.000 m3 /yıl olacağı söylenebilir. Bu durumda Türkiye‘nin 2030‘da su fakiri bir ülke olması ihtimali ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.

2000‘li yıllardan önce su zengini kabul edilebilecek durumda olan ülkemizin, günümüzde artan nüfusun da etkisiyle su sıkıntısı yaşayan ülkeler arasında yer alması; suyun, uzun süreden beri yanlış harcanmış, yanlış yönetilmiş ve hoyratça kullanılmış olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir.

Su ile ilgili esas olan bir başka gerçek de evrensel olmasıdır. Bu nedenle olsa gerek; Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1992 yılında Rio de Janerio‘ da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı‘nda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart gününün "Dünya Su Günü" olarak kutlanmasına karar vermiştir. Ortaya çıkışı, BM Çevre ve Kalkınma Konferansı‘nın sonuç metni olan Agenda21‘in su kaynaklarının gelişimi ile ilgili 18. bölümüne dayanan Dünya Su Günü, suyun önemi ile ilgili bilincin geliştirilmesi ve Agenda21‘de sunulan önerilerin uygulanmasının sağlanması için, bütün ülkelerin ulusal düzeyde konferans, seminer, sergi, yayın ve doküman dağıtımı gibi bir dizi etkinlik yapmasını teşvik etmeyi amaçlamaktadır.

Her yıl farklı bir tema ile kutlanan Dünya Su Günü için bu yıl belirlenen tema ‘Atıksu‘ olmuştur. Su kaynaklarının doğru kullanılması ve yönetilmesi kadar, kullanılan atıksuların geri kazanılması ve yeniden kullanılması da önemlidir. Atıklarla ilgili olarak bilinen 3R (reuse, recycle, recover) kuralında olduğu gibi atıksular için de öncelikli amaç su kaynaklarımızı ihtiyaçlarımız doğrultusunda en verimli şekilde kullanmak ve kullanılan suları da arıtma teknolojilerinden faydalanarak yeniden kullanılabilir hale getirmek olmalıdır.

Bu konuda dünya genelinde de ülkemizde de çok olumlu gelişmeler olmakla birlikte; içme suyu temini ve atıksu bertarafı konusunda yapılan çalışmalar, yaşadığımız yüzyılı yakalayabilmemiz için yeterli değildir.

İçme Suyu teminin; doğru şekilde ve yeterli olarak yapılamaması, çeşme suyu yerine damacana su kullanımına; atıksu arıtma tesisi sayısının ve kapasitesinin yetersizliği ise atıksuların doğrudan derelere deşarj edilmesine sebep olacaktır ki her ikisi için de sayısız örnek verilebileceği aşikardır.

Arıtılmayan suların hem ekolojik dengeyi altüst ettiği hem de su döngüsünde problemler yaratarak, temiz su kaynaklarımızı yok ettiği unutulmamalıdır. Arıtılmadan deşarj edilen sular orta vadede daha ciddi maliyetler yaratmaktadır.

Bu anlamda su arıtımı konusuna gerekli hassasiyetin gösterilmesi için kaybedilecek zaman yoktur.

 

Türkiye‘nin su kaynaklarının en doğru şekilde yönetimi için yapılan tespit ve önerileri "teknik" ve "yapısal" olmak üzere iki grupta özetleyebiliriz:

Yapısal Olarak;

Su kaynaklarının önemine dair her ne kadar hemfikir olunsa ve pek çok platformda alınması gereken önlemler tartışılsa da halen bir Çerçeve Su Kanunu bulunmamaktadır.

Su kaynaklarının etkin ve sürdürülebilir yönetimi ve denetimi için, Efektif Su Politikası oluşturulmalıdır. Politika kapsamında devlet kurumlarının bu konuya eğilimi artmalı, özel sektör bu konuda çalışmaya teşvik edilmelidir.

Teknik alt yapısı güçlü, suya dair yönetim ve denetim dahil olmak üzere tüm görev ve yetkiyi kendi bünyesinde barındıran bir bakanlık kurulmalıdır. Çevre mühendislerinin kanayan yarası olan, ayrı ve güçlü bir bakanlığın - Çevre Bakanlığı - olmayışı; çevreye dair pek çok alanda sorun yaşanmasına, işleyişte kopukluklar olmasına ve sorunların efektif çözülememesine neden olmakla beraber, su yönetimi konusunda da çift başlı ve koordinasyonsuz bir yürütme ortamı yaratmaktadır.

Ayrıca ilgili kurumlardaki çevre mühendisi istihdamının da yeterli olmadığı bir gerçektir. Su yönetimi konusunda uzman olan çevre mühendislerinin içme suyu ve atıksu arıtımı, çevre teknolojileri üretimi ve tasarımı, projelendirme, derin deniz deşarjı gibi konularda çalışmak üzere Belediye, İller Bankası, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri ve Bakanlıklar nezdinde daha çok istihdam edilmeleri gereklidir.

Teknik Olarak;

Aşırı tüketim ve sanayileşme, hızlı nüfus artışı, küresel ısınma, artan kuraklık ile birlikte tatlı su kaynakları global ölçekte hızla tükenmektedir. Her ne kadar Türkiye toplam tatlı su kaynakları miktarı bazında Orta Doğu‘daki ülkelere oranla daha avantajlı görünse de, tatlı su kaynaklarımızın lokasyon olarak homojen bir şekilde dağılmadığı bir gerçektir. 2014 yılından itibaren yaşanan su sıkıntısı ve su kesintileri önemli bir problemin artık habercileri değil, gerçeği olmuştur. Bu konuda yıllardır atılması gereken adımlar sürekli tartışılmakta, konuşulmakta fakat maalesef uygulanmamaktadır. Artan talebe karşılık tatlı su kaynaklarını yenileyip artırmak teknik ve ekonomik açıdan sınırlayıcı olduğu için sürdürülebilir şekilde su kaynaklarını korumanın tek yolu atıksuları geri kazanmaktır. Atıksuların geri kullanımı ile hem tatlı su kaynaklarının tüketimi azaltılmakta hem de deşarj edilen arıtılmış atıksuların çevresel etkileri en aza indirilebilmektedir.


 

Şekil 1: Atıksu Arıtma ve Tekrar Kullanımı İçeren Su Çevrimi

Yukarıda belirtilen tüm hususlar ışığında artık ülkemizde de hem evsel hem de endüstriyel atıksuların ileri seviyede arıtılıp geri kullanılması zorunluluk haline gelmiştir.

Suyun geri kazanımı, atıksuyun tekrar kullanımı için yeterli seviyede arıtma işlemine tabi tutulması olarak tanımlanabilir. Suyun tekrar kullanımı ise, arıtılmış atıksuyun faydalı ve çeşitli amaçlar için kullanılmasıdır. Geri kazanılan su, çoğunlukla endüstrilerde proses suyu ve tarım alanlarında tarımsal sulama suyu olarak kullanılmaktadır.

Diğer bir açıdan, su kaynaklarımızdaki hızlı tükeniş aslında en çok ülke sanayimizi etkilemektedir. Bu durum maalesef sürekli göz ardı edilmektedir. Daha somut olarak anlatmak gerekirse, sanayimizin kalbi olan Marmara bölgesinde su sıkıntıları zaten yıllar önce başlamıştır. Örneğin, İstanbul-Tekirdağ bölgelerindeki onlarca tekstil ve diğer endüstriler proses sularını yeraltı su kaynakları tükendiği için tankerlerle taşıma sonucu temin etmektedir. Bölgede günde 1000-2000 ton gibi çok yüksek miktarlarda tankerlerle su satın alan firmalar mevcuttur. Tankerlerle taşınan suyun ana kaynağı da bölgede zaten tükenmekte olan yeraltı sularıdır. Kısaca, Marmara bölgesinde su kaynaklarının tükenmesi bölge sanayinin tükenmesi anlamına gelir. Bölgedeki endüstriler ve organize sanayi bölgeleri artık sorunun tek çözüm yolunun atıksularını ileri derecede arıtıp, geri kazanmak ve proses suyu olarak geri kullanmak olduğunu benimsemişlerdir. Bazı endüstrilerde atıksuyun geri kazanımı su tüketimini %50-95 oranında azaltabilmektedir.

Tablo 2‘de görüleceği üzere suyun geri kazanılması ile azaltılan tüketimden yapılacak tasarruf, arıtma yatırım ve işletme maliyeti ile karşılaştırıldığında küçümsenmeyecek boyuttadır.

 

 

 

Tablo 2: Su ve Atıksu Tarifesi, Mart 2017

 

Ancak, ileri arıtma teknolojileri, entegre kirlilik önleme ve kontrolü, hammadde kullanım optimizasyonu ve sürdürülebilir üretim, kaynağında kontrol, atıksuların geri kazanımı ve kapalı devre su kullanım protokolleri konularında, birçok endüstrinin bilgilendirilmeye, yönlendirilmeye ve Ar-Ge çalışmalarının yapılmasına ihtiyaçları vardır. Endüstrilerin konu ile ilgili mevcut çalışmaları ve projeleri yetersiz ve sınırlıdır. Motivasyon ve tetikleyici etmenler şarttır. Bu anlamda su yönetimi konusunda payidar olan tüm kişi ve kurumlara sorumluluk düşmektedir.

 

Atıksularda İleri Arıtma ve Geri Kazanma

Atıksularda ileri arıtma ve geri kazanma için pek çok yöntem ve teknik bulunmaktadır. Ancak son yıllarda polimer teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, maliyetlerdeki düşüş ve etkin rekabetten dolayı membran prosesleri su ve atıksu arıtımı ve geri kazanımında hızla artan oranlarda uygulanmaktadır. Artan su maliyetleri ve deşarj limitleri, su kaynaklarındaki azalan miktar ve kaliteler endüstriyel sektörlerimizin membran proseslerini uygulaması için   olmuştur. Bu bağlamda, endüstrilerimiz kamu sektöründen daha ileri bir noktadadır.

 

Şekil 1: Membran Teknolojileri ile Elde Edilen Arıtılmış Su

Gelişen teknolojik ilerlemelere bağlı olarak membran prosesleri uygulama alanlarını, kimyasal, petrokimyasal, mineral, biyoteknoloji, farmakoloji, kâğıt ve su-atıksu arıtma gibi birçok endüstriyel sektöre genişletmiştir. Membran ünitelerinin ve özellikle membranların fiyatları, üretici firmalar tarafından gerçekleştirilen araştırmalar, yerli üretimin artması ve firmalar arasındaki rekabetin etkisi ile düşmüştür. Günümüzde membran proseslerinde, düşük işletme basınçları ile arıtmanın mümkün olabilmesi nedeni ile azalan enerji ihtiyacına paralel olarak düşen işletim maliyeti, membran teknolojisinin uygulama alanını artıran bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Membran prosesleri ham sulardan ve atıksulardan hem partiküler hem de çözünmüş maddeleri geniş bir yelpazede çok yüksek oranlarda gidermektedir. Elde edilen çok daha yüksek çıkış suyu kalitesinin yanı sıra hem atıksuyun hem de atıksudaki değerli bileşenlerin geri kazanımı amaçlı uygulanan membran prosesleri artık çoğu projede konvansiyonel arıtma teknolojileri ile maliyet açısından da rekabet edebilmektedir. Ayrıca, su sıkıntıları nedeniyle artan su maliyetleri, giderek sıkılaşan deşarj limitleri, sürekli kirlenmekte olan su kaynaklarımız, atıksuların geri kazanılmasının ülkemizde artık mutlaka uygulanması gerektiğinin göstergeleridir. Atıksuların geri kazanımı ile hem tatlı su kaynaklarının tüketimi azaltılmakta hem de deşarj edilen arıtılmış atıksuların çevresel etkileri en aza indirilmektedir.

Bahsedilen tüm bu teknik ve yapısal tespitler, günün anlamına uygun olarak farkındalık yaratmak ve genel bir fikir vermek için açıklanmıştır. Ancak Türkiye‘nin, su yönetimi ilgili tüm sorunların ortaya konacağı, ulaşılmak istenen hedeflerin belirleneceği, izlenmesi gereken yolların gösterileceği, mali kaynakların yıllara göre belirleneceği geniş kapsamlı bir Stratejik Plana ihtiyacı bulunmaktadır. Su Kaynaklarının Yönetimine Yönelik Stratejik Plan‘ın oluşturulması, ilgili tüm sektörlerin katılımı ve uzlaşmanın sağlanması ile anlam kazanacaktır. Bu anlamda Çevre Mühendisleri olarak bizler de, çevre için, sağlıklı yaşamak ve gelecek nesillere de yaşatabilmek için, su için, herkesin çeşmeden rahatça su içebilmesi, su hakkı için çalışmalarımızı arttırarak devam ettireceğiz.

  

Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi

9. Dönem Yönetim Kurulu

22.03.2017 00:00
Okunma Sayısı: 847
Fotoğraf Galerisi