BARIŞ EMEK İSTER, SAVAŞ BAHANEYE BAKAR!
21.yüzyılın faydacı üretim etkinliğinin faili olan insan, doğal kaynakların çevresel dayanım sınırları içinde tüketimi hiçe sayan politik aşırılığı ve kapitalist şımarıklığı neticesinde yönetimsel trajedinin de eşiğine varmış bulunmaktadır. İşleri yönetme sanatından insanı küçültme sistemine evrilen ve buna araç edilen politikaların güncel yaklaşımı; bugün, ülkelerin değil vicdani değerlerin sınır hattını yoklamaktadır.
Halihazırda tecrübe ettiğimiz bu günlerden; bir dönem, anons edilen her bir ölümden ise bir güruh sorumludur. Aşikardır ki emperyalist güçlerin hep aynı malzemeden ürettiği oyunları, gerçek ile görünen arasında mesafe oluşturarak, aldatmacalarla doldurmaktadır. Ortadoğuda kuyu başlarını tutanlar, bölgenin asıl meselesi olan yoksulluğu ve yoksunluğu baki kılmak üzere; inanç ve etnik aidiyet çatışmasını sahnelemeye devam etmektedirler.
Meşru devletlerin gayri meşru örgütleri kendilerine biçilen rolü Irak`ta eksiksiz oynamakta, Filistin de bir devletin yasal mermileri masum insanları hedef almaktadır. Feci sonuçları kolaylıkla kestirilebilecek bu gidişatın zembereği bilinçli olarak tetiklenmiş, mahsus devamına göz yumulmaktadır. Bugün Irak ve Filistin de yaşananlar bu sonu gelmeyen sömürü savaşının, kaynak potansiyeli uğruna sermaye sahiplerinin arsız kavgasının devamıdır. Dolayısıyla Türkmen ve Filistinli kardeşlerimizi, katledilen ya da katliama tanık olan çocukları bu trajediye konu eden şey, yanlış kararlar değil hevesli bilinçli çıkar hesaplarıdır.
Vakit duyma vaktidir; kimin ateşe kimin suya çağırdığını!
Bu keşmekeş içinde toplumsal hafızaya düşülen not sömürüye karşı insan onuru için mücadele olmalıdır. Bu nedenle esas olarak savunulması gereken, bir millet veya bir inanç nezdinde: insani değerler, talep edilmesi gerekense insanlığın tarihsel kazanımları ve koşulsuz daimi barıştır.
Avından ötürü avcıyı methedenlere karşı yüceltilmesi gereken ses, barışın uzun soluklu adıdır!
‘Bir idealin peşinde diğer herşeyi yok sayan "kahraman"(!) sınırlarını zorlar. Günahı fazlasıyla gururlu, kendinden emin olmasıdır. Tanrılardan gelen uyarıları dikkate almaz ve sonunda felakete sürüklenir. Oysa hayat en hayranlık duyulacak insanı bile yerle bir edebilir. İşte 21.yy böylesi bir trajedyanın sergilendiği kocaman bir sahnedir. İnsanlık tarihinde çoğu zaman önlenebilecek felaketleri insan kendi eliyle yaratmıştır. Çevreyi kirletmiş, kansere yol açmış, nüfus artmış ve böylece küçültülen dünyada yaşamamız giderek zorlaşmıştır. (J. MARTIN / 21. YÜZYILIN ANLAMI)‘ Sahnelenen bu oyunun sonunu değiştirmek için barıştan bahsedip savaşa inananlara inat;
Vakit Ateş fısıltılarına karşı suların kadim öyküsünü söyleyegelenlerin sesini; O Sesi yükseltme zamanıdır!