TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
BASIN AÇIKLAMASI: ORMAN DIŞINA ÇIKARMA KARARLARI VE TAHSİSLER ORMAN VARLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR

ORMAN DIŞINA ÇIKARMA KARARLARI VE TAHSİSLER
ORMAN VARLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR

Her sene olduğu gibi dünyada ve ülkemizinde içinde bulunduğu Akdeniz Havzasında yangın mevsimi diye anılan orman yangınları sezonu başta İzmir olmak üzere Ege Bölgesi’nde2024 yılında da ağaçlar, bitki örtüsü, tarım ve yaşam alanlarımızda büyük kayıplara yol açtı. OGM’nin paylaşımlarına göre Türkiye genelinde 2024 yılı(1 Ocak- 6 Eylüle kadar) verileri 2023 yılı ile karşılaştırıldığında meydana gelen orman yangını sayısı 1.174’den 2.991’e çıkarken yanan ormanlık alan 12.652 ha’dan 25.339 ha’a yükselmiştir. İzmir’de son meydana gelen 15 Ağustos 2024 Bayraklı orman yangınında ise yaklaşık 2.800 ha orman alanı tahrip olurken yangın yaklaşık 3000 ha alana yayılmıştır.

Orman yangınlarının nedenleri, alınması gereken önlemler, çevresel etkileri, yangın öncesi ve sonrasında yapılması gereken çalışmalara yönelik görüş ve değerlendirmelerimizi önceki açıklamalarımız ile paylaşagelirken, yangınlar ile yok olan orman alanlarımız kadar orman sınırları dışına çıkarılarak kaybedilen orman varlığımıza da dikkat çekmiştik.

28.06.2024 tarihli Artvin, Bitlis, İstanbul ve İzmir İllerinde bulunan bazı alanların orman sınırları dışına çıkartılması hakkında karardan sonra, 17 Temmuz 2024  ve 2 Ağustos 2024 tarihli Cumhurbaşkanı kararları ile Manisa’da, Balıkesir’de (Balya, Bigadiç ve Dursunbey), Amasya’da, Bingöl’de, İstanbul’da, Kastamonu’da, Kütahya’da, Mersin’de, Muğla’da, Niğde’de, Samsun’da, Sinop’ta ve Sivas’ta yaklaşık olarak 393 ha,  alan orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Son olarak, 31.08.2024 tarihinde yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile Bayraklı ilçesinde 375 ha orman dışına çıkarılmıştır.

Yayınlanan bu son kararla birlikte kamuoyunda endişe uyandıran “yanan alanların imara açılacağı” konusu tekrar gündeme gelmiş ve OGM tarafından konu ile ilgili bir açıklama yayınlanmıştır. Açıklamada söz konusu alanın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikli Bakanlığı tarafından deprem konutları inşa etmek için talep edildiği, 26.11.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile orman dışına çıkarıldığı, kararın Danıştay tarafından usulde eksiklik görülerek 13.10.2023 tarihinde iptal edildiği, usulden kaynaklanan eksikliğin giderilerek 31.08.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bu karar ile tekrar orman dışına çıkarıldığı belirtilmektedir. Bu karar kapsamında  orman dışına çıkarılan tüm alanın içinde 95 ha’nın 15 Ağustos 2024 tarihli Bayraklı yangınında zarar gören alan içeresinde bulunduğu bilgisine yer verilirken; orman dışına çıkarılma kararının 6831 sayılı Orman Kanunu’nun Ek 16’ıncı maddesi kapsamında yapıldığı, yanan bir alanın orman dışına çıkarılmadığı, orman dışına çıkarılan alanın en az iki katı kadar orman tahsis edileceği, yanan alanların ise tekrar ağaçlandırılacağı da duyurulmuştur.

 

Son karar ile orman dışına çıkarılan alan, 1995 yılında Yamanlar’da yaşanan sel felaketi neticesinde Laka Deresi Havzasında taşkın ve erozyon kontrolü için Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilerek orman rejimi içine alınan hazine arazisi içinde yer almaktadır. Sel ve erozyon kontrolü için ağaçlandırma yapılan alanın 74 ha bölümü daha önceki yıllarda Sağlık Bakanlığı’na tahsis edilerek şehir hastanesi yapılmıştır. 2020 yılında ise OGM tarafından yapılan açıklamada belirtildiği gibi 30 Ekim Depremi sonrasında deprem konutlarının inşası amacıyla da orman dışına çıkarılmıştır.

Bu süreçte TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından alandaki erozyon kontrolü çalışmalarının sel önleyici fonksiyonu görmezden gelinerek izin verilecek yapılaşma ile bir felaketin yaralarını sarmaya çalışılırken bir başka felakete zemin hazırlanacağı ifade edilmiştir. Yürürlükte bulunan plan kararları, koruma statüleri ve alana dikilerek yetiştirilmiş ağaç dokusu düşünüldüğünde, bahse konu alanın imara açılması durumunda geri dönülmesi mümkün olmayan zararlara neden olacağına dikkat çekilmiştir. Sonraki süreçte alınan yürütmeyi durdurma kararına rağmen bölge yerleşime açılmış ve konutlar inşa edilmiştir. Bu alanda daha önce belirtilen riskler geçerliliğini korumaktadır. Bu gün hukukun uhdesinde kararlar almak yapılan yanlış uygulamalın ekosistemler üzerindeki olası ardışık etkilerini yaşamayacağımız anlamına gelmemektedir. Laka Dere Havzası bir sel havzası olup, İzmir’i koruyan “Yeşil Kuşak” kapsamındadır. Yapılan bilimsel çalışmalarda bu alanın betonlaştırılması halinde farklı yüksek yağış miktarlarına göre alanda yüzeysel akışa geçecek su miktarı şehrin düzlük arazi olan bölümlerine ek yağış yükü getirecek ve kapasite aşımı oluşturacaktır.

Bayraklı ile ilgili verilen karar, ilgili kurumlar tarafından orman dışına çıkarma kararlarının mevzuata uygunluğu ön plana çıkarılsa da söz konusu işlemlerin dayanağı olarak gösterilen Ek16 ‘ıncı madde6831 Sayılı Orman Kanunu’na 19.04.2018 tarihinde eklenmiş ormansızlaşmanın dayanağı haline geldiğini gösteren bir örneklerden sadece biridir.

Türkiye Ormancılar Derneği tarafından yayınlanan Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması 2022 raporunda da belirtildiği üzere “Tarım dışında farklı alan kullanımları için orman dışına çıkarma işlemi ancak o alan 31 Aralık 1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybetmişse mümkün olabilmektedir. Bu tarihten sonra sadece ‘… tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler…’ orman alanı dışına çıkarılabilir ve sadece tarım yapmak amacıyla kullanılabilir.” Oysa Ek 16’ncı madde ‘bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte üzerinde yerleşim yeri bulunan ya da yerleşim yeri oluşturulması uygun olan taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan alanlar’ ifadesiyle, tarımla ilgili olmayan yerlerin Anayasa’daki 31.12.1981 olan zaman eşiğini maddenin yürürlüğe girdiği 19.04.2018 tarihine kadar genişletmiştir.

Anayasaya aykırı olan Kanun maddesine bağlı düzenlemelerle birlikte her yıl binlerce hektar orman alanı orman alanları dışına çıkarılmaktadır. İlgili uzmanlar yasada yer alan “ilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş” ifadesi ile muğlak bir değerlendirme yapıldığının altını çizerek, ağaçları kesilmiş bile olsa alanın orman vasfını kaybetmeyeceğini tekrar ormanlık alana dönüştürebileceğini ifade etmektedir.

Kararlarda “orman sınırları dışına çıkarılan alanın en az iki katı büyüklüğündeki arazilerde orman tesis edilmesi gerekliliği” bir ön koşul olarak öne çıkarılmaya çalışılsa dahi bu kararların uygulamasına yönelik işlemler ve tahsis edilecek alanları ormanların sağlığı ve sağlayacağı ekosistem hizmetleri açısından ne derece uygun olduğu hakkında endişe duymaktayız. Bu gelişi güzel plansız sözde tahsisler ile ekoloji, ziraat vb. dengelerin korunması ya da yangına hassas bölgelerde orman yangını sayılarına etkisi gibi hususların değerlendirilip değerlendirilmediği de kamuoyu ile paylaşılmamaktadır.

Diğer yandan bu yerel sorunlarımızın çözümü için küresel ölçekte de sorumluluğumuz bulunmaktadır. Birleşmiş Milletlerce 2015 yılında bir yol haritası olarak belirlenen yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele etmek hedefiyle kabul edilen 17 evrensel amaçtan oluşan “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” arasında11inci sırada yer alan "Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar" başlığı ile kentlere odaklanılmıştır. Bu amaç doğrultusunda “İklim değişikliğine uyuma ve afetlere karşı dayanıklılığa yönelik entegre politikaları ve planları benimseyen ve uygulayan şehirlerin ve insan yerleşimlerinin sayısının önemli ölçüde artırılması ve Sendai Afet Riskini Azaltma Çerçeve Eylem Planı 2015-2030 doğrultusunda bütüncül bir afet risk yönetiminin her düzeyde geliştirilmesi ve uygulanması” hedefi belirlenerek ilgili taraflara eylem çağrısında bulunulmuştur. Sendai Afet Riskini Azaltma Çerçeve Eylem Planında “hükümetler ve ilgili paydaşların destekleyici ve bütünleyici bir şekilde uygulayabileceği, yönetilecek afet risklerinin belirlenmesine ve afete direnci geliştirmek için yatırımlara rehberlik etmeye yardımcı, eylem odaklı bir çerçevenin geliştirilmesi” ihtiyacına vurgu yapılmaktadır.

Afet sonrası iyileştirme, rehabilitasyon ve yeniden inşa aşamasında, “Öncekinden Daha İyisini İnşa Etmek” öncelikli bir hedeftir. Ancak bunların yapılabilmesi için kentlerin her tür kaynağını şimdiden planlaması gerekmektedir. Ekosistemlerini daha etkin biçimde korumak veböylece dirençlerini arttırarak afet risklerini öngörmek, planlı hareket etmek ve riskleri azaltmak varken, elimizdeki kaynakları plansızca sadece günü kurtaracak kısa vadeli planlar ile harcamak kentlerimizin sürdürülebilirliğini sağlamayacaktır. Bu tür uygulamaların devri kapanmıştır, belki 100 yıllık bir geleceğin planlaması gereken bir dönemden geçtiğimiz artık iyi bilinmelidir.

Dünya genelinde ve ülkemizde birçok büyük şehir ve turizm bölgelerinde “Yaban Alanı-Kentsel Arayüz” çizgilerinin artışı ile beraber insan yaban hayatı çatışması artmakta yangın riski de bunlardan biri olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle yangına dirençli çözümler üretilmesinin gerekliliği çevre ajanslarınca önceliklendirilmektedir. Şehir-yaban ara yüzündeki yerleşim yerleri için bir kaç geçiş zonu oluşturulmalıdır. Bu zonların genişlikleri bitki örtüsünün yapısına ve yerleşim yeri yoğunluğuna bağlı olarak belirlenmelidir. Bu noktada, orman vasfını yitirdiği düşünülen alanlar, terkedilecek askeri birlik alanları gibi  alanların bir bölümünün geçiş zonu olarak muhafazası düşünülebilir. Mevcut şehirlerimizin yeniden yapılandırılması, yeni kurulacak planlı yerleşim bölgeleri için potansiyel sağlamak üzere rezerv alanlar olarak korunması neden düşünülmemektedir?

İklim değişikliğine karşı yutak alanların önemi ortadayken ormansızlaşma ile sorunun daha yakıcı bir hale geleceği göz ardı edilmektedir. Vasfını yitirmişte olsa söz konusu alanları yerleşime açmak yerine niteliğini yeniden kazandırmak için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Geleceğe bırakacağımız miras ile anılacağımızı hatırlatarak biyolojik çeşitliliği ve ekosistem hizmetleri ile yaşam kaynağımız olan ormanlarımızı korumak için ilgili idarelere ve tüm paydaşlarımıza sorumluluklarını tekrar hatırlıyor, kamuoyu vicdanında kabul görmeyen bu kararların gözden geçirilmesini talep ediyoruz.

 

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

 

13.09.2024 11:17
Okunma Sayısı: 77
Fotoğraf Galerisi