BASIN TOPLANTISI: İSTANBUL DEPREME HAZIR MI?
17 AĞUSTOS`UN 17. YILINDA İSTANBUL DEPREME HAZIR MI ?
17 Ağustos 1999`da merkez üssü Kocaeli/Gölcük olan ve Marmara depremi olarak da anılan deprem, yakın tarihimizdeki diğer depremlerden ayıran, yarattığı yıkımın boyutları olmuştur. 7,5 şiddetinde gerçekleşen, yaklaşık 14,5 milyon insanın yaşadığı 8 ili (Bolu, Bursa, Düzce, Eskişehir, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova) etkileyen 1999 depremi 17,480 vatandaşımız hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
Marmara bölgesinde büyük can kaybına ve maddi hasarlara yol açan 17 Ağustos ve ardından 3 ay sonra gelen 12 Kasım 1999 Düzce depremleri dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde olan ülkemizin depremlere ne kadar hazırlıksız olduğunu bize göstermiştir.
17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 17 yıl geçti. Bugünden geriye bakıldığında, verilen sözlerin tutulmadığını, güvenli ve sağlıklı yaşam koşullarının hazırlanmadığını, toplumsal yaşamın deprem tehlikesine göre düzenlenmediğini, toplumda deprem bilincinin geliştirilmediğini söyleyebiliriz. 17 yılın bir bütün olarak boşa geçirildiğini söylemek nasıl yanlışsa, insanlarımızdaki gelecek kaygısının ortadan kaldırıldığını iddia etmek de güç görünüyor.
Türkiye bir deprem ülkesidir; bu gerçeğin belirleyiciliğini ilan etmesini beklemek bir yana, dikkat edilirse, sorunun soğumaya bırakıldığı, tehlike olmaktan çıktığı gibi bir algı yaratılmaya çalışıldığı görülecektir.
Ne yazık ki deprem gerçeği yok sayılmakta, bu gerçek ancak yeni bir deprem meydana geldiğinde görünür olmakta, ülke kamuoyu telafisi mümkün olmayan sonuçları tartışmaktan öteye geçememekte, depremin yarattığı travmatik toplumsal atmosfer, sonuç alıcı adımların atılmasını sağlayacağı yerde, gerçeği iyiden iyiye bulanıklaştırmakta; kaderci yaklaşım, kamu idaresinin sorumluluğunu galebe çalmaktadır.
Ülkemizin deprem tarihi, bunun en somut örneğini oluşturmaktadır.
Türkiye topraklarında 1900`lü yılların başından günümüze, otuza yakın büyük ölçekli deprem meydana gelmiş ve resmi kayıtlara göre 100 bin civarında insan hayatını kaybetmiş, ekonomik, sosyal, kültürel hayat büyük yara almıştır. Ancak bu vahim tablo, kamu idaresini, merkezi ve yerel yönetimleri harekete geçirici etki yaratmamış, toplumsal hafızanın zayıflığı, idarenin adeta sığınağı olmuştur.
Şu nokta açık ki, 1999 Marmara depreminden gerekli dersleri çıkaran bir ülke, Van depreminin yıkıcı etkisini hafifletebilirdi. Yok sayılan sorunların varlığını hatırlatması, sorunun sıradan bir tekrarıyla karşı karşıya olunmadığı, dahası moral çöküntüye yol açtığı, gelecek kaygısını katmerleştirdiği bilinmektedir.