TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
BEKLENEN FELAKET KAPIYI ÇALDI...

 

 

Ülkemizde son yıllarda yaşanan sel felaketlerinin nedenleri konusunda defalarca açıklama yaptık, plansız, projesiz yapılaşmaların, ağaç katliamlarının eko sisteme vereceği zararı, bu ülkenin mühendisleri olarak defalarca anlattık. Ancak sesimizi duyan olmadığı gibi ne yazık ki dün 8 vatandaşımızı bu sele kurban verdik...

 

Nasıl Bu Hale Geldik?

AKP iktidarının ilk yıllarında, bir anda Karadeniz‘in tamamını birbirine bağlayan bir yol fikri ortaya atıldı ve ortada proje yokken fikir tartışılmaya başlandı. Fikir çok güzeldi ama projeye bakmak gerekiyordu.  Proje açıklandı;

 "Doğu Karadeniz‘in tamamının sahil şeridi doldurulacak ve yol yapılacak!"  

Teknik değerlendirmelerin olmadığı, analizlerin akla, mantığa, en önemlisi de bilime sığmadığı bir projeydi bu...

 

 Ülkenin mühendisleri olarak biz eleştirilerimizi aşağıdaki sorularla dile getirdik:

1.       Bu yol gerçekten de gerekli mi?

2.       Gerekli  ise deniz dolgusu yapmaktan başka yöntemler değerlendirildi mi?

3.       Değerlendirildi ise bu nedir ?  Neden açıklanmadan, tartışılmadan reddedildi?

4.       Türkiye‘nin en çok yağış alan bölgesinde yapılacak bu yolda seyahat güvenliği sağlanabilecek miydi?

5.       Bölgedeki dereler denize hangi noktalardan dökülecekti?

6.       Doldurulacak alanda yok olacak ekosistem için nasıl tedbirler alındı?

 


"Karadeniz‘in tüm sahilini doldurup yol yapacağım" diyorsun.  Biz de ortalama akla sahip her insanın soracağı soruları soruyoruz.  Yanıt olarak ‘Bunlaaaaarrr ....." diye başlayan cümleler kuruluyor. Bu soruları sormak için Çevre Mühendisi olmaya ya da işin uzmanı olmaya gerek yok. İlkokul seviyesinde coğrafya bilgisi yeterli!


 

Bu sorulara yanıt alamadığımız gibi bir de  ‘bazı çevreci tipler, ülkenin gelişmesini istemeyenler‘ gibi suçlamalara maruz kaldık. Hiçbir sivil toplum örgütünün, ülkenin mühendislerinin görüşleri alınmadan proje gerçekleştirildi ve sonuçta çekincelerimizin tamamı şimdi bir bir gerçekleşiyor ancak sorumlular hiçbir zaman bulunamadı, bulunamıyor...

 

HES, HES, HES...

Söz konusu projenin ardından  bir anda gündem Türkiye‘nin enerji açığına kilitlendi. Her kanalda, yazılı basında, radyolarda Türkiye‘nin enerji açığı konuşulmaya başlandı.

Biz kendimizi sorgulamaya başladık, kaçırdığımız bir şeyler mi var, nereden çıktı bu enerji ihtiyacı?

Nüfus normal seyrinde artıyor, sanayi üretiminde patlama yaşanmadı bu ihtiyaç nereden kaynaklanıyor? Bu gündeme dair aşağıdaki soruları sorduk;

-İletim ve dağıtım hattı kayıplarını engellemek adına neler yapıldı?

-Kayıp ve kaçakları engellemek için neler yapıldı?

Haliyle herhangi bir cevap alamadık.

Sonrasında bu enerji ihtiyacını karşılayacak harika bir fikir açığa çıktı; Hidro Elektrik Santral yani kısaca HES.

Okullarda bizlere HES ler temiz enerji kaynağı olarak öğretildiğinden bizim için sevindirici bir haber olduğunu düşündük ama AKP iktidarının bu kadar çevreci bir çözüm bulmasına da şaşırdık. İş uygulama aşamasına gelince acı gerçeği hepimiz gördük. HES‘ler mantar gibi çoğalmaya başladı. Her derenin üzerine sayısız HES lisansı verildi. Hatta iş o kadar çığırından çıktı ki, eskiden dere olan fakat doğal ya da yapay sebeplerle yönü değişmiş ve artık orada olmayan derelere bile lisans verildi. Neredeyse hiçbir başvuru olumsuz sonuçlanmadı. Bu lisanslar verilirken Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçleri doğru işletilmedi. Bir HES projesine ÇED hazırlanırken, o derede sadece o HES varmış gibi değerlendirildi. Bir dere üzerinde 10 tane HES olsa bile her biri tek tek değerlendirildi. Bir kaynaktan çıkan derenin üzerine 10 tane HES lisansı verilmesi zaten yeterince anlamsızken, birde kümülatif etkilerinin değerlendirilmemesi tam bir doğa katliamı ile sonuçlandı.

Sonuç olarak HES projeleriyle yatakları değiştirilen dereler, HES lere daha fazla su taşıyabilmek için kurulan regülatörler bugün yaşanan felaketin tetikleyicisi olmuştur. Bunlara ek olarak yapılaşmanın yanlış alanlara yapılması felaketin etkilerini artırmıştır.

Yeşil Yol...

Heyelan konusunda Karadeniz yapısı gereği tehlikeli bir bölgedir. Bu tür afetlere açıksa,  önlenmesi ya da hasarın en aza indirmesi için alınabilecek önlemler nelerdir? Bu gibi zaten riskli olan bölgelerde zeminin yapısını bozacak müdahalelerden kaçınmak gerekirken, son yıllarda bu felaketi hızlandırmak için herkes elinden geleni fazlasıyla yaptı. Karadeniz‘e ait ne varsa rant uğruna pervasızca saldırıldı. Yani işin özü, bugün yaşadığımız felaketin büyük bir kısmı insan eliyle yaratılmıştır.

Bundan sonrası için bir şeyler söyleyebilmek için bu felaketin boyutlarını, sonuçlarını ve verilerini incelemek gerekiyor. Fakat ekosistemde yaratılan tahribatın sonuçlarının kısa vadede düzeltilemeyeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Bu şekilde devam ederse Karadeniz‘de çok daha büyük felaketlerin olacağından kimsenin şüphesi olmasın.   

Mevcut iktidar bu felaketlerden ders almak bir kenara, doğa katliamına daha da hız vererek yeşil yol çalışmalarını devam ettirmektedir. Bu yanlıştan biran önce vazgeçilmelidir.  Bizim açımızdan karar veren, onay veren, gerçekleştiren ve savunan herkes sorumludur. Son 13 yıllık dönemde bu saydıklarımızın hepsi AKP iktidarının elinde olduğu için çevre felaketlerinin de baş sorumlusu AKP dir.

Bu arada bunca felakete rağmen HES ler enerji sorununu çözdü mü? Hayır! Öyle olsaydı nükleer santral projeleri, inşaatları gündeme gelmezdi...

 BİZ YİNE KARŞI ÇIKIYORUZ, birileri bizi yine "paralelci, vatan haini, yabancı ülkelerin piyonu, ülkenin süper güç olmasını engellemeye çalışan ajanlar...‘ olmakla suçlamaya devam etse bile!

 

Mert GÜVENÇ

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı

 

  

25.08.2015 00:00
Okunma Sayısı: 868
Fotoğraf Galerisi