BU, SONU KARANLIK NÜKLEER MACERADAN VAZGEÇİN
BİR KERE DAHA SORUMLULARI UYARIYORUZ: BU, SONU KARANLIK NÜKLEER MACERADAN VAZGEÇİN
Bundan tam 25 yıl önce, 26 Nisan 1986 yılında, gece bir buçuğa doğru, eski SSCB‘nin Pripyat Kasabası‘nın 3 km uzağındaki Çernobil Nükleer Santralı‘nda, o zamana kadar gerçekleşen en büyük nükleer santral kazası oldu. Çernobil‘deki 4 numaralı reaktörden Hiroşima ve Nagazaki‘ye atılan atom bombalarından 100 kat fazla radyasyon atmosfere yayıldı.
Kazadan sonraki ilk tahliye 27 Nisan‘da, santrale 3 km uzaktaki Pripyat kasabasının boşaltılmasıyla gerçekleşti. Kentteki 45 bin kişi başka bölgelere göç ettirildi. Bugün bilebildiğimiz, toplam 400 bin kadar insanın yaşadıkları yerlerden tahliye edildiği. Radyoaktif bulutlar, Rusya, Belarus ve Ukrayna‘da 7 milyon insanın yaşadığı bir alanı etkiledi. Kaza sonrasında kontrolden çıkan ve patlayan reaktördeki yangını söndürmek için tam 1800 helikopter 5 bin tona yakın kum ve kurşunu, reaktörün tepesine boşalttı. Temizlik çalışmalarına katılan 800 bin kişinin akıbeti hala bilinmiyor. Tasfiyeci adı verilen ve çoğu asker olan bu 800 bin kişiden, 25 bininin öldüğü, 70 bininin sakat kaldığı Sovyetler Birliği dağılmadan önce elimize ulaşan tek resmi bilgi. Bazı bağımsız kaynaklar ise ölü sayısının toplam 60 bin, sakat kalanların ise 165 bin olduğunu söylüyor. Radyoaktif bulutlar bütün çalışmalara karşın neredeyse tüm dünyaya yayıldı. Edirne ve Karadeniz‘de yağan yağmurların da etkisiyle toprağa ve suya karıştı. 1986 Mayıs başında tüm Türkiye bu radyoaktif bulutlardan nasibini aldı.
Devletlerin nükleer santral kazaları sonrasındaki ilk refleksi her zaman kazaları olabildiğince gizlemek yönünde olmuştur. Ta ki mızrak çuvala sığmayıncaya kadar. Zamanın Sovyetler Birliği yönetimi de böyle yaptı. Ama Çernobil Kazası o denli büyüktü ki, etkileri o kadar trajikti ki, bunu dünya haklarından fazla gizleyemediler. Dünya halkları kazanın sonuçları konusunda bilgilendirilmedi.
Enerji tekellerinin ve onların müşterisi devletlerin nükleer kazaları gizleme çabaları sadece o zamanki SSCB yöneticilerine ait bir davranış değil. Diğer ülkelerdeki devlet yöneticileri gibi bizim yöneticilerimiz de nükleer lobilerin estirdiği bu yalan rüzgarını arkalarına alarak hemen kendi vatandaşları için sükunet çağrıları yaptılar. Kimileri TV önünde çay içmeye kalkıştı, kimileri radyasyonun yararlarını keşfetti, sözümona bilim insanları gerçekleri halktan gizlemek için her yola başvurdular. Bu talihsiz yol kazasının bütün dünya insanları için reva gördükleri nükleerli gelecek senaryolarının önüne geçmemesi için ellerinden geleni yaptılar.
Çernobil‘in etkileri, ölen insanların, sakat doğan çocukların trajedisi, zehirlenen toprağın, suyun ve havanın geleceğimize koyduğu ipotek hala orta yerde dururken, AKP iktidarı, hukuksuz ve usulsüz olarak, hem de Çernobil kazasının tarihsel aktörü Rusya Federasyonu ile Mersin Akkuyu‘ya bu ölüm ve yıkım reaktörlerinden 4 tane kurmak üzere ikili anlaşma yapmıştır.
Nükleer enerji konusundaki bu inat ve ısrar, Japonya‘da meydana gelen Fukuşima kazasına rağmen hâlâ devam ediyor. Daha dün gazetelerde boy boy Rus nükleer teknolojisinin sağlamlığı üzerine haberler yer aldı. Otellerde yapılan toplantılarda nükleer teknolojinin cilalanması için görüşmeler yapılıyor. Hem de 24 Nisan Pazar günü Kadıköy‘de toplanan binlerce insanın "nükleer santral istemiyoruz" haykırışları hala kulaklardayken. Biz, Nükleer Karşıtı Platform olarak bugün buraya, Bütün nükleer kazalarda hayatını kaybeden, sakat kalan insanların, zehirlenen doğanın acısına ortak olmak ve dayanışma duygularımızı belirtmek için, Çernobil kazasının tarihsel sorumlusu eski SSCB, yeni Rusya Federasyonu‘nu Çernobil felaketinden hiç ders çıkarmayarak bu ölüm reaktörlerini bir ticari mal olarak değerlendirip, ülkemize transfer etmeye çalıştığından dolayı kınamak için, Bütün tarihsel gerçeklere karşın, nükleer santralleri evlerimizdeki tüpgaza benzeterek küçümseyen ve hepimizin hayatını ve ülkemizin geleceğini ölümcül bir risk altına sokmakta ısrar eden AKP iktidarını protesto etmek için SİYAH ÇELENK bırakıyoruz. Bir kere daha sorumluları uyarıyoruz: Bu, sonu karanlık nükleer maceradan vazgeçin.
26 Nisan 2011
İstanbul Nükleer Karşıtı Platform Sekretaryası