ÇEVRE GÖREVLİSİNİN MEVZUATTAKİ YERİ GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR
‘Çevre Mühendisliği‘, çevre sistemlerinin karmaşık olması, yeni çevresel problemlere dinamik bir şekilde çözüm bulma gerekliliği ve çevre problemlerinin giderek çeşitlenmesi gibi nedenlerle, artık tüm dünyada kabul edilen ayrı bir disiplin haline gelmiştir. Ülkemizdeki Çevre Mühendisliği Bölümleri 1980‘li yıllarda aktif olarak faaliyet göstermeye başlamış ve 2000 yılından sonra da sayıları hızla artarak bugün 36‘ya ulaşmıştır. Çevre mühendisliği, çok sektörlü işleri yürütmeye yönelik bir müfredata sahiptir. Çevre mühendisi, dört yıllık lisans eğitimi ile hava, su, toprak ve gürültü kirliliği konularında hem laboratuvar uygulamaları, hem de stajlar ile uzmanlaşmaktadır. Çevre mühendisleri, altmışı aşkın mevzuata hâkim olan mezunlarıyla çevre sektöründe kaliteli bir hizmet vermektedir.
Ülkemizde yeni bir sektör olan çevresel faaliyetlerin işletilmesi ve denetlenmesinde, yürürlükteki mevzuat nedeniyle farklı branşlara yer verilmektedir. 1980‘li yıllarda çevre uzmanlık alanıyla doğrudan ilgili meslek için eğitim altyapısı olmadığından; uzman açığı, diğer mesleklerdeki mevcut uzmanlarla kapatılmaya çalışılmıştır. Ancak çevre mühendisliği eğitim altyapısı tamamlanmış olduğundan, çevre sektörünün kendi alanındaki uzmanlarla yürütülmesi artık mümkündür. Günümüzde çevre mühendislerinin dörtte birinin işsiz olduğu ve diğer mesleklerin de sektöre katılması yüzünden oldukça düşük ücretlerle çalıştırıldığı da malumdur. Bu yüzden, çevre mühendislerinin mesleki çerçevede haksız rekabete maruz kalacağı, istihdam şartlarındaki dengenin giderek bozulacağı da açıktır.
Çevre sektöründeki kalitenin yükseltilmesi, bu alanda aldığı uzmanlık eğitimiyle bilimsel ve teknik donanımı kazanan çevre mühendislerinin sektördeki etkinliğinin artırılması ve çevre görevlerini üstlenmesiyle mümkündür. Çevresel raporlardaki ve teknik denetimlerdeki uzmanlık işleri, çevre branşına odaklanmaktadır. Ancak, çevresel işlerdeki istihdamda asgari teknik niteliklerin kaldırılması, diğer branşların çevre sektörüne girmelerine yol açmaktadır. Sonuç olarak, çevre mühendisinin ortaya koyabileceği teknik çözümler ihmal edilmekte, kaliteli çevre yönetiminden vazgeçilmekte ve ülke kaynakları heba edilmektedir. Çünkü sadece tek bir disiplinde eğitim alan branşların, çok sektörlü çevre disiplininde yeter şartları taşımayacağı ve sonuçta çevre yönetiminde yetersiz kalacağı açıktır.
Atıksu Arıtma Tesislerindeki personel için belirtilen asgari niteliklerde ‘Çevre Mühendisleri‘, sorumlu tek branş olarak gösterilmiştir. Bu mevzuatın aksine, Çevre görevlisi olarak çalışabilmek için gereken ‘Çevre Yönetimi Hizmeti Yeterlik Belgesi‘, diğer lisans mezunlarına da verilmektedir. Bu Yönetmelikte, ‘Çevre Mühendisleri‘ ve ‘Çevre görevlisi‘, tanım olarak ayrılmış olmasına rağmen, uygulamada aynı işleri yürütmek üzere görevlendirilmektedirler. Bu mevzuat, sektördeki uzman mühendisin lisans eğitimini, sertifika ile verilen eğitimlere eşdeğer görmekte; çevresel uzmanlık işlerini diğer sektördeki mesleklere de açmaktadır. Bakanlıkça yapılacak/yaptırılacak eğitim, müfredat olarak çevre mühendisliğine denk değildir. ‘Çevre görevlisi‘nin mevzuatlardaki görev tanımı yeniden değerlendirilmeli, çelişen mevzuatlar gözden geçirilmeli ve diğer mesleklerin ‘Çevre Mühendisleri‘nin görev alanına girmeleri önlenmelidir.
● 4 günlük sertifikanın yeterliliği, 4 yıllık eğitimin uzmanlığına hak kazandıramaz.
● Çevre mühendisliği uzmanlık gerektirir, yeterlilik değil.
● Çevre mühendisi; çevre mevzuatlarının tam donanıma sahip tek uygulayıcısıdır.
● Her meslek kendi işini yapsın! Çevre görevlisi eğitimine HAYIR!
● Çevre görevi, çevre mühendisinin görevidir, engellemeyin!
● Mesleki haklarımızı koruyan bir çevre mevzuatı istiyoruz.
● Mezunlarımız işsizken, çevre görevlisi eğitimi istemiyoruz.