DEPREMİN ETKİLERİ SÜRÜYOR ! SADECE TOZ DEĞİL ASBEST DE SOLUYORUZ !
DEPREMİN ETKİLERİ SÜRÜYOR !
SADECE TOZ DEĞİL ASBEST DE SOLUYORUZ !
Tüm ülkeyi yasa boğan 6 Şubat depreminin üzerinden yaklaşık 9 ay gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen, halen bölgede sürmekte olan enkaz kaldırma çalışmaları sırasında halkın sağlığını tehdit eden risklere karşı yeterli önlemlerin alınmadığı gözlenmektedir.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Deutsche Welle ile birlikte, 6 Şubat 2023 depreminden etkilenen Hatay’da 2 ve 3 Eylül 2023 tarihlerinde asbest araştırması yaptı. Sonuçları, hepimiz için kaygı verici oldu.
Çalışmada, Hatay Serinyol, Antakya, Samandağ, Yeşilköy ve Defne’de depolama alanlarından, bina enkazlarından, yerleşim alanlarından, faunadan, toprak yüzeyinden ve çalışma sırasında kullanılan aracın üzerinden toplam 45 adet katı ve toz numunesi alındı. Alınan numunelerin 16 adedinde asbest lifleri tespit edildi.
Numune alınmadan önce bölgede yağan yağmur, özellikle fauna ve yerleşim alanlarının (çadır, konteyner vb.) yüzeyinde bulunan toz yoğunluğunu azaltmasına rağmen numunelerde asbest tespit edilmiş olması bölgede asbest yayılımının olduğunu göstermektedir. Ulaşımda kullanılan aracın yüzeyinden alınan numunelerde asbest tespit edilmiş olması ise sadece depremzedelerin, enkazda çalışanların değil, bölgede seyahat halinde olan herkesin asbest maruziyet riski taşıdığının göstergesidir.
Numunelerin alımında belirlenen kriter, hafriyat depolama alanlarına, yıkım çalışması süren ve tamamlanmış bina enkazlarına yakın olmasıdır. Bu, aslında bölgede düzenli asbest izlemesi yapılması durumunda çok daha büyük bir tehlikenin karşımıza çıkacağının kanıtıdır.
Bölgede toz ve asbest maruziyet riskinin bu kadar büyük olmasının başlıca nedeni, atık yönetim uygulamalarında yapılan hatalardır. Hafriyat depolama alanı seçimi, asbest ve tehlikeli atıkların ayrıştırılmadan depolanması, sulama faaliyetlerinin neredeyse hiç yapılmaması ve atıkların taşınması sırasında kamyonlardaki tozumanın önleminin alınmaması bu hataların başlıcalarıdır.
Unutulmamalıdır ki deprem ,sel gibi doğa olaylarının afete dönüşmesinin altında yatan alınmayan tedbirlerdir.
Asbeste ilişkin tedbir almak yerine “havada asbest bulunmuyor” türünden yapılan açıklamalar, Çernobil felaketi sonrasında ekranda çay içen yetkilileri hatırlatmaktadır.
Depremin ardından dönemin ilgili bürokratı, “…ihalelerde kullanılan şartnamelere, asbest içeren katı maddelerle ilgili gerekli tedbirlerin alınmasının yüklenici firmaların sorumluluğuna verilmesine yönelik madde eklenmiştir.” açıklamasını yapmıştır.
O halde soruyoruz: Bugüne kadar yüklenici firmalar asbest içeren katı maddelerle ilgili ne gibi tedbirler almıştır ve bertaraf edilen asbestli malzeme miktarı nedir? Ayrıca deprem sonucu oluşan atığın yönetimini fiilen gerçekleştiren yüklenici firmaların kaçında Çevre Mühendisi istihdamı sağlanmıştır?
Yapılan araştırmada çeşitli lokalizasyonlardan alınan 45 farklı örneklemin 16’sında asbest saptanması, bu örneklerin 4’ünün asbest içerdiği bilinen bir yapı malzemesi olan “eternit ” , kalan 12sinin ise değişik yüzeylere çöken toz örneklerinde saptanmış olması tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne sermiştir.
Asbest (=Amyant), bazı bölgelerde toprağın bileşiminde bulunabilen ve çeşitli endüstriyel kullanımı da olan bir grup lifsel yapıda minerale verilen genel isimdir.
Asbest DSÖ ve IARC (Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı) tarafından yayımlanan ve kanser yaptığı kesin olarak bilinen toksik maddeler arasındadır. Ülkemizde 2010 yılında yasaklanmasından önce özellikle binalarda çeşitli izolasyon gerektiren alanlarda, halk arasında Marley olarak bilinen yer kaplamalarında ve bunların yapıştırma malzemelerinde, derzlerde, bazı yapıların çatılarında kullanılan kıvrımlı plaka tarzı yapı elemanlarında kullanılmıştır. Asbest içeren bu yapı malzemeleri gerek deprem gerekse enkaz kaldırma çalışmaları sırasında parçalanması sürtünmeye maruz kalması durumunda, havaya kolaylıkla karışıp insanların ve diğer canlıların solunum havasını sağlık için riskli hale getirmektedir. Zamanla Akciğer Zarı Kanseri(Mezotelyoma), akciğer ,gırtlak , yutak, yumurtalık , mide ve bağırsak kanserlerine neden olduğu bilinmektedir.
Asbest solumak ayrıca , akciğer dokusunda sertleşme ile seyreden Asbestozis hastalığına, akciğer zarında sıvı birikmesi, akciğeri saran zarın kalınlaşması ve kireçlenmesine de neden olmaktadır.
Akciğer kanseri ve Mezotelyoma, asbest maruziyetinden 10 ile 40 yıl sonra ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle enkaz bölgesinde yaşayan depremzede insan ve hayvanlar, bölgede görevlendirilmiş ve özellikle enkaz kaldırma işinde çalışan tüm personel risk altındadır.
Enkaz kaldırma sırasında asbest riskinden bağımsız olarak ortaya çıkan tozun da önemli sağlık riskleri söz konusudur. Toz bulutu içerisinde gözle görülemeyecek kadar küçük toz parçacıkları (2.5 mikron çapında) akciğerlere ulaşarak hem inflamasyona neden olmakta, hem de kana karışarak, özellikle damar hasarına neden olmaktadır. Bu hasar, hayati organlarda kalp krizi, inme ve felçler gibi yaşamsal hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Toza maruziyet ayrıca akciğer ve mesane kanseri ,solunum yollarında alerjik reaksiyonların artması, KOAH ve Astım gibi hastalıkların aktive olmasına da neden olmaktadır. Ayrıca gebelik sırasında anne karnında ve bebeklik döneminde akciğer gelişim bozukluklarından otizme varan çok sayıda sağlık sorununa neden olduğu bilinmektedir.
Deprem enkazlarında evlerde bulunan çeşitli elektronik, elektrikli cihazların parçalanması sonucu çeşitli ağır metal ve toksik maddelerin de enkaz ile birlikte yayılan toz içerisinde havaya, yağmur ile toprağa bulaşması söz konusudur.
Yetkililere düşen görev, bu tehditleri görmezden gelmek değil, alınması gereken acil önlemleri hayata geçirmektir.
Mevcut yönetim anlayışı ve rant politikaları, doğa olaylarını felakete dönüştürmektedir ve terk edilmelidir. Bu anlayış değiştirilmezse, gerek yaşanan depremlerde, gerekse kentsel dönüşüm yapı yıkımlarında da insan sağlığı tehlikeye atılmaya devam edilecektir.
Belediyeleri ve çevre bakanlığını enkaz kaldırma çalışmalarının yönetmeliklere uygun olarak yapılmasını sağlamak için göreve çağırıyoruz.Aksi taktirde ‘hizmet kusuru’ sonucu halk sağlığının tehlikeye atılması söz konusu olacağından hukuk mücadelesinin başlatılması kaçınılmazdır.
İstanbul Tabip Odası
Türk Toreks Derneği
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
SADECE TOZ DEĞİL ASBEST DE SOLUYORUZ !
Tüm ülkeyi yasa boğan 6 Şubat depreminin üzerinden yaklaşık 9 ay gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen, halen bölgede sürmekte olan enkaz kaldırma çalışmaları sırasında halkın sağlığını tehdit eden risklere karşı yeterli önlemlerin alınmadığı gözlenmektedir.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Deutsche Welle ile birlikte, 6 Şubat 2023 depreminden etkilenen Hatay’da 2 ve 3 Eylül 2023 tarihlerinde asbest araştırması yaptı. Sonuçları, hepimiz için kaygı verici oldu.
Çalışmada, Hatay Serinyol, Antakya, Samandağ, Yeşilköy ve Defne’de depolama alanlarından, bina enkazlarından, yerleşim alanlarından, faunadan, toprak yüzeyinden ve çalışma sırasında kullanılan aracın üzerinden toplam 45 adet katı ve toz numunesi alındı. Alınan numunelerin 16 adedinde asbest lifleri tespit edildi.
Numune alınmadan önce bölgede yağan yağmur, özellikle fauna ve yerleşim alanlarının (çadır, konteyner vb.) yüzeyinde bulunan toz yoğunluğunu azaltmasına rağmen numunelerde asbest tespit edilmiş olması bölgede asbest yayılımının olduğunu göstermektedir. Ulaşımda kullanılan aracın yüzeyinden alınan numunelerde asbest tespit edilmiş olması ise sadece depremzedelerin, enkazda çalışanların değil, bölgede seyahat halinde olan herkesin asbest maruziyet riski taşıdığının göstergesidir.
Numunelerin alımında belirlenen kriter, hafriyat depolama alanlarına, yıkım çalışması süren ve tamamlanmış bina enkazlarına yakın olmasıdır. Bu, aslında bölgede düzenli asbest izlemesi yapılması durumunda çok daha büyük bir tehlikenin karşımıza çıkacağının kanıtıdır.
Bölgede toz ve asbest maruziyet riskinin bu kadar büyük olmasının başlıca nedeni, atık yönetim uygulamalarında yapılan hatalardır. Hafriyat depolama alanı seçimi, asbest ve tehlikeli atıkların ayrıştırılmadan depolanması, sulama faaliyetlerinin neredeyse hiç yapılmaması ve atıkların taşınması sırasında kamyonlardaki tozumanın önleminin alınmaması bu hataların başlıcalarıdır.
Unutulmamalıdır ki deprem ,sel gibi doğa olaylarının afete dönüşmesinin altında yatan alınmayan tedbirlerdir.
Asbeste ilişkin tedbir almak yerine “havada asbest bulunmuyor” türünden yapılan açıklamalar, Çernobil felaketi sonrasında ekranda çay içen yetkilileri hatırlatmaktadır.
Depremin ardından dönemin ilgili bürokratı, “…ihalelerde kullanılan şartnamelere, asbest içeren katı maddelerle ilgili gerekli tedbirlerin alınmasının yüklenici firmaların sorumluluğuna verilmesine yönelik madde eklenmiştir.” açıklamasını yapmıştır.
O halde soruyoruz: Bugüne kadar yüklenici firmalar asbest içeren katı maddelerle ilgili ne gibi tedbirler almıştır ve bertaraf edilen asbestli malzeme miktarı nedir? Ayrıca deprem sonucu oluşan atığın yönetimini fiilen gerçekleştiren yüklenici firmaların kaçında Çevre Mühendisi istihdamı sağlanmıştır?
Yapılan araştırmada çeşitli lokalizasyonlardan alınan 45 farklı örneklemin 16’sında asbest saptanması, bu örneklerin 4’ünün asbest içerdiği bilinen bir yapı malzemesi olan “eternit ” , kalan 12sinin ise değişik yüzeylere çöken toz örneklerinde saptanmış olması tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne sermiştir.
Asbest (=Amyant), bazı bölgelerde toprağın bileşiminde bulunabilen ve çeşitli endüstriyel kullanımı da olan bir grup lifsel yapıda minerale verilen genel isimdir.
Asbest DSÖ ve IARC (Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı) tarafından yayımlanan ve kanser yaptığı kesin olarak bilinen toksik maddeler arasındadır. Ülkemizde 2010 yılında yasaklanmasından önce özellikle binalarda çeşitli izolasyon gerektiren alanlarda, halk arasında Marley olarak bilinen yer kaplamalarında ve bunların yapıştırma malzemelerinde, derzlerde, bazı yapıların çatılarında kullanılan kıvrımlı plaka tarzı yapı elemanlarında kullanılmıştır. Asbest içeren bu yapı malzemeleri gerek deprem gerekse enkaz kaldırma çalışmaları sırasında parçalanması sürtünmeye maruz kalması durumunda, havaya kolaylıkla karışıp insanların ve diğer canlıların solunum havasını sağlık için riskli hale getirmektedir. Zamanla Akciğer Zarı Kanseri(Mezotelyoma), akciğer ,gırtlak , yutak, yumurtalık , mide ve bağırsak kanserlerine neden olduğu bilinmektedir.
Asbest solumak ayrıca , akciğer dokusunda sertleşme ile seyreden Asbestozis hastalığına, akciğer zarında sıvı birikmesi, akciğeri saran zarın kalınlaşması ve kireçlenmesine de neden olmaktadır.
Akciğer kanseri ve Mezotelyoma, asbest maruziyetinden 10 ile 40 yıl sonra ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle enkaz bölgesinde yaşayan depremzede insan ve hayvanlar, bölgede görevlendirilmiş ve özellikle enkaz kaldırma işinde çalışan tüm personel risk altındadır.
Enkaz kaldırma sırasında asbest riskinden bağımsız olarak ortaya çıkan tozun da önemli sağlık riskleri söz konusudur. Toz bulutu içerisinde gözle görülemeyecek kadar küçük toz parçacıkları (2.5 mikron çapında) akciğerlere ulaşarak hem inflamasyona neden olmakta, hem de kana karışarak, özellikle damar hasarına neden olmaktadır. Bu hasar, hayati organlarda kalp krizi, inme ve felçler gibi yaşamsal hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Toza maruziyet ayrıca akciğer ve mesane kanseri ,solunum yollarında alerjik reaksiyonların artması, KOAH ve Astım gibi hastalıkların aktive olmasına da neden olmaktadır. Ayrıca gebelik sırasında anne karnında ve bebeklik döneminde akciğer gelişim bozukluklarından otizme varan çok sayıda sağlık sorununa neden olduğu bilinmektedir.
Deprem enkazlarında evlerde bulunan çeşitli elektronik, elektrikli cihazların parçalanması sonucu çeşitli ağır metal ve toksik maddelerin de enkaz ile birlikte yayılan toz içerisinde havaya, yağmur ile toprağa bulaşması söz konusudur.
Yetkililere düşen görev, bu tehditleri görmezden gelmek değil, alınması gereken acil önlemleri hayata geçirmektir.
Mevcut yönetim anlayışı ve rant politikaları, doğa olaylarını felakete dönüştürmektedir ve terk edilmelidir. Bu anlayış değiştirilmezse, gerek yaşanan depremlerde, gerekse kentsel dönüşüm yapı yıkımlarında da insan sağlığı tehlikeye atılmaya devam edilecektir.
Belediyeleri ve çevre bakanlığını enkaz kaldırma çalışmalarının yönetmeliklere uygun olarak yapılmasını sağlamak için göreve çağırıyoruz.Aksi taktirde ‘hizmet kusuru’ sonucu halk sağlığının tehlikeye atılması söz konusu olacağından hukuk mücadelesinin başlatılması kaçınılmazdır.
İstanbul Tabip Odası
Türk Toreks Derneği
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi