TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
DERELERİN KARDEŞLİĞİ PLATFORMU`NDAN ÇAĞRI

Karadeniz‘de HES‘lere karşı su ve toprak mücadelesi yürüten Derelerin Kardeşliği Platformu 25-26 Kasim 2010 tarihlerinde Ankara‘da bilgilendirme çalışması yürütecektir. 25 Kasım Perşembe günü Saat:12.00`da Ankara Sakarya Caddesi`nde DEKAP standı kurulacaktır ve 26 Kasım Cuma günü Meclis önünde bir basın açıklaması gerçekleştirilecektir. Suyumuza, toprağımıza, yaşamımıza sahip çıkıyoruz... Konuyla ilgili bildiri metni aşağıdadır. BİLDİRİ METNİ Önümüze büyük bir yenilik diye getirilen ve 2010 Ekim sonunda Meclis`e sunulan ‘Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı`, Doğal Hayatın ÖLÜM FERMANIDIR! Bu tasarı yasallaşırsa: Su ‘Kullanım Hakkı Sözleşmesi` imzalamış ve/veya HES (Hidroelektrik Santral) için lisans almış tüm şirketlerin önünde engel olarak duran ‘havza koruma statüleri` kaldırılacaktır. Böylece Milli Park olan Fırtına ve Munzur Vadisinde, Arılı, Çağlayan, İkizdere Vadileri gibi 1. Derece SİT Alanı ilan edilen vadilerde şirketlerin faaliyetleri yasallaşacak, Taşocağı, HES ve benzeri inşaatlar hız kazanacaktır. Bu yasa tasarısı ile tüm tabiat kararları, doğal alanları kimlerin nasıl kullanılacağı ile ilgili karar verme yetkisi Çevre ve Orman Bakanlığı`na verilecektir. Çevre ve Orman Bakanlığı`nın alacağı kararlar, Bakanlığa bağlı bürokratlar, Bakanlığın belirleyeceği akademisyen ve yine Bakanlığın seçeceği STK temsilcilerinden oluşan kurullar tarafından verilecektir. Koruma statüleri iptal edilen vadi ve havzalarda yeniden koruma alanlarının belirlenmesi için 3-8 yıl kadar bir süre gerekmektedir. Bakanlığın, bağlı bulunduğu hükümetin politikasını yerine getirecek kararları bu boşta kalan süre zarfında vereceği ve tüm doğal alanları ‘koruma` esaslı değil ‘kullanma` esaslı değerlendirileceği ve ticarileştireceği açıktır. Bu Yasa tasarısı derelerini, ormanlarını, toprağını, su havzalarını korumak için direnen halkın karşısında şirketlerin çıkarlarını savunmaktadır. Bu tasarı yasallaşırsa, hazine arazileri, meralar, ormanlar ve su havzaları kullanıma açılacaktır! Çevre ve Orman Bakanlığı, yasadan aldığı yetki ile gerekli gördüğünde doğal alanlarla ilgili izinler, intifa veya irtifak haklarını üçüncü şahıslara devredilebilecektir! Yasa Tasarısına göre, tür ve habitatları koruma bahanesi ile doğal alanların işletme yetkisi ‘Bakan onayı` ile İl Özel İdarelerine, Belediyelere, Vakıf ve Derneklere verilebilecektir. Böylece sadece doğal alanlar değil Anadolu`da yetişen tüm biyolojik tür ve çeşitler de doğrudan Bakan`ın yetkisi ile ticarileştirilebilecektir. Bakanlık, bu Yasa ile koruma alanlarına ait ‘uzun devreli gelişme planı` yapma yetkisini de özel kuruluşlara devretmektedir. Yasaya göre şirketlerin kullanımına sunulan doğal alanlar özel güvenlik güçleri ile korunacaktır. Bugün Anadolu`nun pek çok yerinde şirketlerin HES yapmak için yağmaladığı su havzalarında derelerini korumaya çalışan yöre halkına Jandarma ve özel güvenlik kuvvetleri müdahale etmektedir! Benzeri müdahalelerin, elinden merası, deresi, ormanı ya da kamulaştırılarak tarlası elinden alınanlar için de yaşanacağı açıktır. Unutulmamalıdır ki; Bu tasarı ve doğal, tarihi ve kültürel varlıkların ticarileştirilmesi için yapılan tüm uygulamalar,Türkiye‘nin taraf olduğu, Bern Sözleşmesi, Avrupa‘nın Yaban Hayatı ve Yaşam Alanlarını Koruma Sözleşmesi (1982-Türkiye 1984`de imzaladı), Dünya Mirası Sözleşmesi, Dünya Kültürel ve Yaban Mirasının Korunması (1983 Türkiye katılımı), Ramsar Sulak Alanlar Sözleşmesi (1971-Türkiye l994) gibi uluslararası anlaşmalara da aykırıdır. Doğal alanların korunması ile ilgili tüm uluslararası anlaşmaların da yok sayıldığı bugün gelinen noktada idare, yani Çevre ve Orman Bakanlığı; yasa yapma-yürütme, plan değişikliği yapma ve uygulama hakları ile donatılmış, su havzalarını bütünleşik olarak yöneten, AB Su Çerçeve Direktifine uyumlu kamu-özel ortaklığıdır. Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı ile SİT ve tabiat koruma kararlarının ‘iptal` edilmesi de dâhil yukarıda sayılan tüm değişikliklerle, doğal ve kültürel varlıkların kullanımı, paydaşların yönetimine ve kullanımına sunulmaktadır. Paydaşlar; doğayı ve doğal varlıkları sermaye birikimine sokan/sokacak olan şirketler, ilgili kamu/özel kurumları ve bu kurumların seçtiği (şirket-kamu işbirliğindeki) sivil toplum kuruluşlarıdır. Yasa ile tüm Anadolu`da ‘Su Kullanım Hakkı Sözleşmeleri` ile HES yapımı için 49 yıllığına şirketlere devredilen 2000 civarında dere parçası ve havzasının, 10.000 civarında olacağı varsayılan mikro-HES‘lerin (0.5 MW‘dan daha az kurulu gücü olan HES‘lerin) yapılacağı alanların ticarileştirilmesinin, ormanların ve meraların şirketlerin kullanımına açılmasını, maden arama ve çıkarma faaliyetlerinin yolunu daha güçlü açmış olacaktır. Bizler; Doğayı, dereleri, meraları, ormanları, yeraltı sularını, madenleri, biyolojik tür ve çeşitliliği şirketlerin sermaye birikimine sokan, bugüne değin alınmış SİT kararlarını ve Tabiat Parklarını, Milli Parkların koruma kararlarını kaldıran, Doğal alanlar ile ilgili kararları Hükümetin politikaları doğrultusunda alan Çevre ve Orman Bakanlığı`nın kurullarına ve Bakan`ın doğrudan onayına bırakan,Yöre halkını ve orada yaşayan canlıları yok sayan ‘Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı`na KARŞIYIZ. Saydığımız bütün bu nedenler ve çekincelerimiz dolayısıyla, TBMM`ye sunulan bu Yasa Tasarısı`nın biran önce geri çekilmesini, Bu süreçte, hazırlık sürecinden yasalaşma sürecine kadar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, bilim insanları ve meslek kuruluşlarıyla birlikte uluslararası ölçütlere uygun bir şekilde, tüm canlıların yaşam hakkının ve uluslararası taahhütlerin dikkate alınacağı yeni bir yasa hazırlığının başlatılmasını, Dünya ve Avrupa`da oldukça üst düzeyde olan ve ülkemizde sadece yüzde 4 gibi yok denecek bir düzeyde olan korunan alanlarının, tehdit olarak görülmesinden vazgeçilmesini, Koruma konusunda tecrübeli uzman ve bilim insanlarından oluşan tarafsız, özerk ve yetkili Doğa Koruma Kurulları oluşturulmasını, Oluşturulacak Kurul ve Komisyonlarda sadece Bakanlık uzmanları veya bürokratları değil, deniz, göl ve akarsu ekolojisi, botanik, zoolog, meteorolog, sedimentoloji-paleontoloji konusunda uzman jeolog, jeomorfolog peyzaj mimarı gibi farklı doğal değerleri tanımlayabilecek uzmanlar da bulunmasını istiyoruz. Bu doğrultuda siyasi ve idari dayatmalar, çıkar hesapları ile yağmalamaya meydan vermeyecek yeni bir Doğa Koruma Yasası çıkarılabilmesi amacıyla, sorumlu ve ülkesini seven bütün yurttaşlarımızı, kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütlerimizi, siyasi partilerimizi, tüm milletvekilleri ve yetkilileri bu konuda sorumluluk almaya ÇAĞIRIYORUZ...

04.01.2011 00:00
Okunma Sayısı: 330