Fukushima Felaketinin 13. Yılında Tekrarlıyoruz: Nükleer Öldürür!
Bugün Japonya’nın Fukushima şehrinde meydana gelen nükleer felaketin 13. yıldönümü. 11 Mart 2011 tarihinde yaşanan depremle birlikte tsunami meydana gelmiş, bunun sonucunda nükleer reaktör soğutma sistemleri çökmüş ve nükleer çekirdekten bölgeye sızıntı yaşanmıştı. Bu felaketin sonrasında santralde görev alan neredeyse herkes kansere yakalanarak hayatını kaybetmiş, bütün Fukushima bölgesi yaşama elverişsiz olduğu için boşaltılmıştı.
10 yılı aşkın süredir, nükleer çekirdeklerin patlamasının önlenmesi için santralin işletmecisi TEPCO şirketi tarafından reaktörlere her gün yaklaşık 500 olimpik yüzme havuzunu dolduracak ölçüde okyanus suyu verilmekteydi. Reaktörlere verilen bu su, reaktif hale geldiği ve canlılık için tehlike arz ettiği için geçtiğimiz Ağustos ayına kadar su tankerlerinde saklanmaktaydı. Ancak Japonya, Ağustos 2023’te nükleer kirliliğe maruz kalmış suyu Pasifik Okyanusu’na bırakma kararı aldı ve bu işlemi nükleer reaktörler soğuyana kadar (30 yıl boyunca) sürdüreceğini açıkladı. Ağustos 2023-Mart 2024 tarihleri arasında okyanusa verilen radyoaktif suyun yaklaşık 1 milyon metrik ton olduğu tahmin ediliyor.
Fukushima’da yaşam halen mevcut değilken radyoaktif suyun okyanusa bırakılması, bu kirliliğin akıntıyla yayılmasına neden olacağından nükleerin sınıraşan bir tehdit olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır.
Japonya gibi depremlerle yaşayan ve depremlere karşı oldukça dirençli bir ülkenin yaşamış olduğu bu felaketin bizlere yeterince ders vermiş olması gerekirken, ülkemize çok yakın bir coğrafya olan Ukrayna’da yaşanan Çernobil felaketinin bedelini yurttaşlarımız yıllar içinde ortaya çıkan kanser hastalıklarıyla mücadele ederek halen öderken, ülkemiz bir deprem ülkesi olmasına karşın meydana gelen depremler birer felakete dönüşüyorken nükleer santral ısrarından vazgeçilmelidir.
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak uyarıyoruz: Ekim 2024’te ilk reaktörünün devreye gireceği açıklanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) faaliyete geçmeden kapatılmalıdır! Sinop’ta ve İğneada’da yapılması planlanan NGS projelerinden vazgeçilmelidir! Nükleer felaketler tüm canlı yaşamını geri dönüşsüz şekilde tehdit etmektedir. Nükleer ısrarı, enerji arzı sorunu ve enerjide dışa bağımlılık argümanlarıyla Rusya Atom Enerjisi Kurumu’na (ROSATOM) coğrafyamızı ranta açmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Hatırlatıyoruz: Akkuyu Nükleer A.Ş’nin CEO’su Anastasia Zoteeva geçtiğimiz aylarda “Bu nükleer santral Rusya’ya aittir, onu kendi toprağımızda değil ama kendimiz için inşa ediyoruz” demiştir. Maalesef veriler de bunu doğrulamaktadır. Toplam maliyeti 20 milyar dolar olan Akkuyu NGS için yapılan anlaşmaya göre bu maliyeti Rus şirketi Rosatom karşılayacak, Türkiye ise üretilen elektriğin yarısı için 15 yıl boyunca kwsaat başına 12,35 sent ödeyerek maliyeti karşılayacaktır. Yıllık ortalama 35bin GWh elektrik üreteceği öne sürülen santralin 15 yıllık satın alma maliyeti 32 milyar 418 milyon dolar etmektedir. Yani Rosatom 20 milyar dolarlık maliyetini fazlasıyla karşılayacakken 11 Mart 2024 tarihli ABD dolar kuru esas alındığında santralin ülkemize maliyeti yaklaşık 1 trilyon liradır.
Ülkemize hiçbir mali fayda getirmeyen böylesi bir projenin büyük ve geri dönülmez çevresel riskleri yanı sıra radyoaktif atık sorunu ve soğutma suyunun denize deşarjı sonucu sudaki canlı yaşamına yönelik tehdidi korkutucu boyuttadır. Geçtiğimiz yıl Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ne eklenen maddeyle deniz suyu sıcaklığının 3˚C’ye kadar değiştirilmesine izin verilmiştir. Deniz suyu sıcaklıkları; suyun asiditesi, sudaki oksijen miktarı, su canlılarının üreme fonksiyonları ve biyolojik çeşitliliği açısından hayati öneme sahiptir.
Tüm bu ekosistem tahribatının önüne geçmek ve yeni felaketlere neden olmamak için tekrar vurguluyoruz: Nükleer güç santralleri yerine enerji ihtiyacının temiz enerji yöntemlerine yönelerek sağlanabildiği, enerji tasarrufu ve enerji verimliliği artırılarak tüm toplumun ihtiyaçlarını karşılayan bir üretim sistemiyle enerji ihtiyacımızın karşılanabilmesi gerekmektedir. Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak, ülkemizde ve tüm dünyada nükleere inat yaşamı savunmaya devam edeceğiz.