TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
GELİYORUM DİYEN BİR ÇEVRE FELAKETİ! İLİÇ ALTIN MADENİ

TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI

 

GELİYORUM DİYEN BİR ÇEVRE FELAKETİ!

                                                                                                                                  İLİÇ ALTIN MADENİ

04.03.2024 tarihinde görevine başlayan, 17. Dönem Yönetim Kurulumuz tarafından İliç Altın Madeninde yaşanan felakete ilişkin basın açıklaması yapılmıştır.



Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından Erzincan İli, İliç İlçesi’nde işletilen Çöpler Altın Madeni İşletmesinde, 13.02.2024 tarihinde, altın elde etmek için kullanılan, siyanür ihtiva eden ve farklı kimyasallar ile hazırlanan solüsyonla işlem gören cevherin bulunduğu yığın liç alanında meydana gelen yıkım sonrasında 10 milyon m3’ten fazla solüsyonlu toprak, Sabırlı Deresi boyunca yayılmış ve ciddi bir çevre felaketine maruz kalınmıştır.

 

Yaşanan bu felaket sonrası 9 maden emekçisine bir an önce ulaşılmasını temenni ediyor, acılı ailelerine sabırlar diliyoruz.

 

 

Felaketin yaşandığı Çöpler Altın Madeni İşletmesi, 2022 yılında siyanür içeren kimyasal solüsyonun yığın liç sahasına aktarıldığı boruların patlaması ile solüsyonun doğal zemine yayıldığı haberleri ile de gündeme gelmiştir.

 

Felaketten sonra 14.02.2024 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yaptığı açıklamada “Önlem olarak maden sahasında yaşanan toprak kayması sırasında akan malzemenin Fırat Nehri’ne ulaşmasının engellenmesi amacıyla Sabırlı Deresi’nin Fırat Nehri’ne ulaştığı menfezin kapakları kapatıldığını, Sonrasında toprak kaymasını önlemek amacıyla menfezlerin önüne de bir sedde yapıldığını, İlk andan itibaren Sabırlı ve Çöpler Dereleri ve Fırat Nehri boyunca belirlenmiş noktalardan rutin olarak anlık numuneler alınmaya başlandığını ve takibinin yapılmakta olduğunu ve şu an için bir kirlilik tespit edilemediğini” belirtmiştir.

 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sunulan ÇED raporlarında belirtildiği üzere, maden işletmesinde açık ocak üretim faaliyetleri ile üretilen tüvenan cevher kırma-eleme işlemleri ile boyutlandırılarak yığın haline getirilmekte ve içerisindeki altın cevherini elde etmek amacıyla, siyanürlü solüsyon kullanılarak yığın liçi işlemi ile altın kazanımı gerçekleştirilmektedir.

 

Çöpler Altın Madeni İşletmesinde 2008 yılında üretim faaliyetlerine başlamıştır. Faaliyete ilişkin yapılan ilk planlama doğrultusunda, yığın liç alanı depolama kapasitesi 34 milyon ton olmuştur. Söz konusu maden işletmesinde 2014 ve 2021 yıllarında kapasite artışına gidilerek yeni ÇED Raporları hazırlanmış; üretim kapasitesi ve yığın liç depolama kapasitesi arttırılmıştır. Yığın liç alanı depolama kapasitesi 2014 yılında 73 milyon tona; 2021 yılında ise 85,3 milyon tona çıkartılmıştır. İşletme 2008 yılından bu yana tek bir yığın liç alanında, farkı fazlarda faaliyetlerini devam ettirmektedir. Yaşanılan olay 2014 yılında ÇED Raporu nihai edilen fazda gerçekleşmiştir.

Yığın liç uygulamalarının yapılacağı alanın yer seçiminde; mevsimsel koşullar ve yağış rejimi, yağış rejimine bağlı olarak şev duraylılığının sağlanıp sağlanamayacağı ve patlatma ile üretimin yapılan açık ocak alanına yakınlığı, yapılacak patlatmalar ile oluşacak vibrasyonun liç alanını etkileyip etkilemeyeceği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte yığın liç alanına fazla solüsyon verilip duraylılığın kaybolacağı nem oranı seviyesi kontrol edilmeli, liç alanı içerisinde bulunan malzemenin sıvılaşma ile duraylılığının kaybolup kaybolmayacağı araştırılmalıdır.

 

ÇED süreçlerinde, İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunda yer alan tüm kamu kurum ve kuruluşlarına ve izin verme/denetim yetkisi bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na soruyoruz;

 

  • Kapasite artışlarında yığın liç alanının duraylılığı ve stabilitesine yönelik çalışma yapıldı mı?
  • Yığın liç alanları ve atık barajlarına yönelik yapılan uygulama projeleri kamu kurum/kuruluşları tarafından denetlendi mi?
  • Tesiste Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik kapsamında güvenlik raporu hazırlandı mı? Bu belgeler izin ve lisans süreçlerinde, Bakanlık tarafından talep edildi mi?
  • ÇED raporunda Atık Depolama Tesisinde meydana gelebilecek olası kaza ve afet senaryoları kapsamında yapıldığı belirtilen çalışmalar yığın liç sahası içinde yapıldı mı?
  • Tesisin acil durum eylem planı var mı? Bu plan ilgili kamu kurum ve kuruluşlarca denetlendi mi? Acil durum eylem planında ve çevresel risk analizinde bu facianın gerçekleşmesi öngörüldü mü?
  • İşletmeye resmi kurumlarca yapılan denetimlerde hangi risk potansiyellerine göre kontroller yapıldı?
  • Açık ocakta üretime yönelik yapılan patlatmaların yığın liç alanına etkileri araştırıldı mı? Patlatma titreşimine yönelik ölçümler yapılıp raporlandı mı?

 

Bu tür faaliyetlerin ÇED süreçlerinden başlamak üzere, yatırım başlangıç, inşaat ve işletme aşamalarında, gerekli çevresel izinlerin verilmesi ve denetimlerin yapılması Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bir görevidir. Hem 2022 yılında yaşanılan olay hem de 13.02.2024 tarihinde gerçekleşen felaketin ardından, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından felaketin boyutuna ilişkin yapılan çalışmalar kapsamında alınan numunelerin sonuçlarına ve bu felaketlerin kısa/orta/uzun vadede çevreye olabilecek etkileri üzerine yapılacak çalışmalara ilişkin kamuoyuna ve yöre halkına henüz bir açıklama yapmamıştır. Diğer yandan, belirtilen tüm bu sorular nezdinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ilgili yatırımın 2008 ile günümüz sürecine kadar gerçekleştirdiği iş ve işlemleri, tuttuğu belge ve raporları, yaptırımları kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklaması ve araştırmaya açık hale getirmesi gerekmektedir.

 

13.02.2024 tarihinde yaşanan felaket sonrasında 10 milyon m3’ten fazla siyanürlü solüsyon içeren yığın liç kütlesi zemin geçirimsizliğinin olmadığı doğal zemine yayılmıştır. Bakanlığın yaptığı açıklamalara göre, akan kütle içerisinde bulunan siyanür içerikli atıklar, gerekli önlemlerin alınmaması durumunda, uzun vadede hem yeraltı suları hem de yerüstü suları ile etkileşime girerek doğal ekosistemi ve halk sağlığını tehlike altına sokacaktır. Bu konuda yapılması gereken ilk aksiyon, Maden Atıkları Yönetmeliği kapsamında faciaya sebep olan kütlenin ivedilikle yayıldığı alandan kaldırılıp zemin geçirimsizliği teşkil edilen bir alana taşınması olacaktır.

 

Ayrıca facia öncesinde ve sonrasında yeraltı ve yerüstü sularından alınan su örneklerinin analizleri şeffaf bir şekilde, karşılaştırmalı olarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Facianın olduğu alanda siyanürlü solüsyon içeren atıkların taşınacağı ve yeniden depolanacağı alan ivedilikle hazırlanmalı ve bu atıkların taşınması için bir aksiyon planı oluşturularak termin süresi ile kamuoyuna duyurulmalıdır.

 

Bugüne kadar yaşanılan çevresel felaketler bize anlatmıştır ki; Ülkemizdeki ÇED süreçleri nihai bir izin olarak algılanmakta, süreç bitip ÇED kararları alındığında, tüm izin ve denetim işlemlerinin sonuçlandığı düşünülmektedir. ÇED kararları alındıktan sonra faaliyetin başlamasına kadar yapılan izleme çalışmaları yetersiz kalmaktadır. Bu felaket milat olarak değerlendirilip ÇED Yönetmeliği’nin faaliyet öncesi değerlendirme formatından çıkarılması ve faaliyet süresince de kontrole imkan sağlayacak şekilde risk sınıflarına göre yeniden ele alınması gerekmektedir.  Bu konuda, kontrol ve denetim mekanizması için uzman kişiler kamuda istihdam edilmeli, ölçme ve değerlendirme denetimlerinin kamu eli ile yapılması sağlanmalı, faaliyet sahipleri faaliyet süresince yeterlilik sahibi kuruluşlara yaptırdığı ölçme ve değerlendirme raporlarını şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşmalıdır.

 

Çevresel felaketlerin önüne geçebilmek ve etkin izleme/denetim çalışmalarında bulunabilmek için Çevre Mevzuatı kapsamında yer alan yönetmelikler yeniden gözden geçirilmeli, mevzuat çalışmalarına TMMOB çatısı altında bulunan teknik meslek odalarının katılımı mutlaka sağlanmalıdır.

 

Sonuç olarak gelinen noktada, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından çalışma izinlerini alan ve bu kurumların denetimlerine tabii olmasına rağmen, İliç Altın Madeni İşletmesinin yaşanılan felaketler, bölgede ve etki alanında yıllar boyu sürecek çevresel tahribatlara sebep olabilecektir. Bu kapsamda bunun gibi faaliyetler için mevzuat hazırlayan, izinleri veren ve denetlemekle yükümlü olan tüm kamu kurum/kuruluşlarını ve madencilik sektörünü kendi öz eleştirilerini yapmaları gerekmektedir. Yapılacak şeffaf ve tarafsız soruşturma sonrasında felakete sebep olan, görmezden gelen, önlem almayan, halk ve çevre sağlığını hiçe sayarak sermayeyi ön planda tutan tüm sorumluların adalet önünde hesap vermesi gerekmektedir. Kirliliğin kaldırılması ve kirlenen alanın eski haline getirilmesi için yapılacak çalışmalar sonucu yapılan ve yapılacak harcamaların tamamı madeni işleten şirketten alınmalıdır.

 

Adaletin tarafsız ve herkes için eşit sağlandığı, liyakatli iş anlayışının benimsendiği, şeffaf ve meslek etiği çerçevesinde denetimlerin yapıldığı bir ortamda doğrudan veya dolaylı olarak gerçekleşen çevre felaketleri son bulacaktır.

 

 

UNUTULMAMALIDIR Kİ EN BÜYÜK KAMU YARARI GELECEK NESİLLERE BIRAKACAĞIMIZ YAŞANILABİLİR VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ÇEVRE OLACAKTIR!

 

Saygılarımızla.

 

TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU

12.03.2024 15:42
Okunma Sayısı: 732