NÜKLEER KARŞITI PLATFORM İZMİR BİLEŞENLERİ BASIN AÇIKLAMASI HİROŞİMA`NIN YIL DÖNÜMÜNDE NÜKLEER TEHLİKEYE HAYIR!
6 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşimaya atılan atom bombası felaketinin üzerinden 74 yıl geçti. Savaşı bitirme gerekçesiyle 4 ton ağırlığında ve 15 kiloton etkisindeki atom bombasıyla gerçekleşen saldırıda, 140 bin masum sivil ölürken, hemen ardından Nagazakiye atılan ikinci bombayla ise 80 bin sivil daha katledildi. Sonrasında ise radyasyonun etkisiyle hayatını kaybedenlerin sayısı 400 bini aşmıştır.
Daha etkili olması amacıyla havada patlatılan bombalarla her iki şehir tamamen tahrip edilirken, doğal çevrede yaşam olanaksız hale getirildi. Radyoaktivite yıllar boyu yaşamı tehdit ederken, hayatta kalabilenlerin yüz binlercesi sonradan sakatlıklar, yanıklar, sistemik hastalıklar ve kanser nedeniyle ölürken ve saldırının olumsuz etkileri günümüzde halen devam etmektedir. Felakete ilişkin görüntüler acıyı gözler önüne sererken, bölgede radyasyonun etkisi yıllarca sürmüş, sağlıksız, hastalıklı, sakat nesiller ile yaşam devam etmiştir. Tarihin en karanlık saldırısı sonrasında hızla yayılan radyasyon ile birçok canlının, çocuğun, yeni doğan bebeklerin radyasyona bağlı hastalıklara ve genetik bozukluklara maruz kalmasına neden olmuştur. Bombanın atıldığı bölgede hayatta kalanlara verilen isim Hibakushalar oldu, onlar ve çocukları yıllarca dışlandılar, radyasyon korkusu ile kimse yaklaşmak istemedi...
Nükleer katliamın üzerinden geçen 74 yılda dünya, birçok nükleer kazaya maruz kaldı. Felaketlerin boyutları, kamuyu ile tam paylaşılmadan yaşanmaya devam etti. Çernobil ve Fukuşima nükleer felaketleriyle yıkımın büyüdüğü süreçlerde dünya nükleer teknolojiyi tartışmaya başlarken, ülkemiz tüm bu felaketlerden uzakta nükleer teknolojiyi kucaklamaya, masum göstermeye ve kontrolsüzce nükleer santral kurma çalışmalarına devam ediyor. Nükleer santral atıklarının bertarafına ilişkin bir yöntemin bulunmadığı günümüz teknolojisinde, "mutfak tüpünden daha az tehlikeli" söylemleri ile gayrı ciddi yürütülen süreçler; Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında oluşan çatlak ve inşaat çalışmalarında görev yapan personelin basına yansıyan "apartman inşaatı bile daha ciddi yapılıyor" söylemleri, içinde bulunduğumuz tehlikenin boyutlarını gözler önüne sermektedir. 11. Kalkınma Planı`nda nükleer teknolojiye ilişkin çalışmaların geliştirilerek devam edeceği belirtiliyor.
Ülkemiz kontrolsüzce nükleer felaket macerasına sürüklenirken; İzmir Gaziemir`de 1940`lı yıllarda kurulan Aslan Avcı Kurşun Fabrikası sahasında, 2007 yılında tespit edilen nükleer atıklarla ilgili olarak 6 yıl önce tarihin en büyük çevre cezası kesilmiştir. 2019 yılına geldiğimizde, 12 yıllık bu süreçte İzmir halkı nükleer atıklarla birlikte yaşamaya devam ediyor. Bu cezanın tahsil edildiğine dair bir açıklama da yapılmamıştır. Atıkların tespitinden itibaren; merkezi ve yerel idareler tarafından alanın çok hızlı bir şekilde atıklardan temizlenmesi, sağlıklı ve güvenli koşullarda rehabilitasyonunun sağlanması beklenirken, çalışmalar yüzeysel önlemlerle, adeta sıradan bir hafriyat kaldırma mantığıyla yürütülmüştür. Diğer taraftan; ülkemize girişi ve ticareti yasak olan bu nükleer atıklarla ilgili sorumluların tespiti ve hangi yollarla ülkeye girdiğine ilişkin inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. 2007 yılından beri yasal tespitleri yapılmış olmasına karşın, bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmamış olması, çevre ve hak sağlığı ile ilgili yaratılan risklerle ilgili firma ve diğer sorumlular için gerekli işlemlerin ivedilikle gerçekleştirilmesi, kamuoyunun şeffaf ve sağlıklı şekilde bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Dönemin Çevre Bakanlığı`ndan geri dönüşüm tesisi lisansı almış olan ve denetimleri gerçekleştirilen bir firmanın bahçesinde bulunan atıklar ile ilgili olarak sunulan tehlikeli atıkların ayrıştırılması ve bertarafı projesi ile ilgili ÇED süreci de ülkemizdeki atık yönetiminin trajikomik bir örneğidir. Atıklarımızı mevzuatlarımıza uygun olarak bertaraf etmekle yükümlü olan lisanslı ve denetim altındaki tesislerde bile bu süreci yaşıyorsak; atıklarımızı doğru yönettiğimizi söylemek mümkün müdür?
Nükleer santraller ile ilgili süreçleri hızlı bir şekilde işleten, nükleer santralleri mutfak tüpünden daha az tehlikeli gören, ÇED süreçlerine halkın katılımını engelleyen yönetimlerin. Gaziemir`deki atıklarla ilgili süreçte gösterdikleri tutum, ülkemizde ve kentimizde yaşamlarımızın nasıl hiçe sayıldığının önemli bir göstergesidir. Nükleer atıkların nasıl geldiği ve bu alana nasıl gömüldüğü konularında ise bugüne kadar hiçbir açıklama ya da işlem yapıldığı bilgisi kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Bu noktada ülkemizin nükleer çöplük olarak kullanılmasına izin verenler, yaşamlarımızı hiçe sayanlardır. Bu durum; Akkuyu`da yapımı süren nükleer santralinin atıklarının nasıl denetleneceği konusunda da bizleri endişelendirmektedir. Kamuoyunda Akkuyu`nun, bir nükleer atık deposu olarak kullanılacağı spekülasyonlarına da ilgililerden doyurucu bir yanıt alınamamaktadır.
Ülkemizdeki nükleer santral macerasını kontrolsüz bir şekilde hızlandıran yönetimler; 12 yılda İzmir`in ortasında bulunan nükleer atıkların temizlenmesine yönelik hiçbir ciddi çalışma yapamamıştır. İzmir`deki nükleer atıkları 12 yıldır çözemeyen yetkililer, nükleer santrallerin geri dönüşü olmayan risklerini nasıl yöneteceklerdir?
Nükleer Karşıtı Platform İzmir Bileşenleri olarak; yaşam mücadelemizde nükleer silahlar, teknoloji ve santraller ile ilgili her türlü çalışmanın karşısında olacağımızı, yaşamı savunacağımızı vurgulayarak, Gaziemir`de yıllardır bekleyen nükleer atıkların çözümüne ve atıkların nereden nasıl geldiği sorularının cevapları ve sorumlularının bulunmasına ilişkin mücadeleyi bırakmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz. İzmirlileri, tüm halkımızı bu çok ciddi tehlikeye karşı mücadeleye çağırıyoruz. Tarihin en büyük katliamlarının yaşandığı Hiroşima ve Nagazaki`de hayatlarını kaybedenleri bir kez daha anıyoruz. Bu büyük faciaların yıldönümünde, ülkemizin nükleer bir faciaya sürüklenme olasılığına karşı da var gücümüzle mücadele edeceğimizi vurgulamak isteriz. Nükleere İnat, Yaşasın Hayat! Nükleer Karşıtı Platform İzmir Bileşenleri 6 Ağustos 2019
| |