TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
HOPADA YAŞANANLAR ‘DOĞAL AFET DEĞİLDİR

İstanbul Hopa Dayanışması ile ortaklaşa düzenlediğimiz basın metnimiz.

Basın Toplantımızı şubemiz adına Kübra Ayçiçek ve İstanbul Hopa Dayanışması adına Ertuğrul Çelik açıklama yapmışlardır. 

24 Ağustos 2015 tarihinde Hopa‘da yaşanan ‘sel felaketi‘nde resmi verilere göre sekiz kişi yaşamını yitirdi. Hopa halkı başta olmak üzere tüm halkımıza başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, Hopa ile dayanışma içerisinde olacağımızı bildiriyoruz.

HOPA‘DA YAŞANANLAR ‘DOĞAL‘ AFET DEĞİLDİR

Sahil yollarıyla, HES‘lerle, yeşil yollarla betona teslim edilen ve ekolojik yapısı tahrip olan Karadeniz‘de doğanın bizlere hatırlattığı bir şey var: Son sözü doğa söyler.

Doğu Karadeniz Yağış Özellikleri ve Sel Riski

Doğu Karadeniz kıyıları Hopa başta olmak üzere her yıl etkili yağışların ve bu etkili yağışları takiben sellerin görüldüğü bir bölgedir. İklim özelliği olarak nemli ve ılıman bir iklime sahip olan bu kıyılar bütün yıl boyunca yağış alır. Bölgedeki akarsular genellikle kısa boyludur, yamaçlar diktir ve vadi tabanları dardır. Şiddetli sağanak yağışlardan sonra yüzeysel akışa geçen sular hızla vadi tabanlarına toplanır ve ani su baskınlarına sebep olur.

Yaz aylarında bölgedeki yağışlar artar. Ağustos ayı bölgede uzun süreli ve sağanak şeklindeki yağışlarla bilinir ve "Çürük Ayı" olarak adlandırılır. Günlerce devam eden şiddetli yağmurlar zeminin ve bitki örtüsünün su tutma kapasitesinin aşılmasına sebep olur. Yere düşen yağmur taneleri zemine tututanamadığı için yüzeysel akışa geçer ve seller meydana gelir. Zeminin suya doygun olması, yamaçların eğimli olması bu sellerle birlikte heyelan olaylarını da tetikler.

24 Ağustos tarihinde Hopa‘da metre kareye 24 saat içerisinde 221 kg yağmur düşmüştür. Taşkın riski çok yüksek olan bu yağış miktarı 5-10 yıllık aralıklarla tekrarlanmaktadır. Bölgedeki yağış değerlerinin yüksek, arazinin eğimli, toprağın doygun ve buharlaşmanın az olması yağışların akışa geçme oranını %90-95 gibi yüksek bir değere ulaştırabilmektedir.

İklimi ve coğrafi yapısı gereği şiddetli yağmur ve sellere maruz kalma oranı çok yüksek olan yörede kısa sürede bu denli büyük bir yağışın olması önemli hasarlara ve can kayıplarına neden olmaktadır.

Altyapı Olmadan Yerleşim Olmaz

Doğu Karadeniz bölgesindeki kırsal yerleşimle baktığımızda çoğu bölgenin yeterli alt yapı şebekesine sahip olmadığını görüyoruz. Konutların atık sularının fosseptik çukurlarına boşaltılıyor olması, konutların çevresindeki zeminin devamlı olarak suya doygun olmasına sebep olmaktadır. Doygun zeminin içine alamadığı yağışlar da taşkınlar şeklinde bölgedeki konutların zarar görmesine yol açmakta, birçok konut bu gibi taşkınlarda kullanılamaz hale gelebilmektedir.

Hopa‘da dere taşkın alanlarında bulunan yerleşim bölgeleri büyük risk altındadır. Dere yataklarında, taşkın alanlarında yapılaşmaya izin vermek; kıyı kanununu ihlal ettiği gibi, bu ihlalin göz göre göre gelebilecek bir ‘felakete‘ yol açması da kaçınılmazdır.

  

Gittiğiniz Yol Yol Değildir

Doğu Karadeniz‘deki şiddetli yağışların oluşturduğu taşkınların nedenlerinden biri de usulsüz ve doğa dengesi gözetilmeden yapılan yollardır.

Karadeniz sahil yolu bu yolların başında gelmektedir. Derelerin ve yağışların denizle doğrudan buluşmasını engelleyen bu yol, Karadeniz‘deki aşırı yağış dönemlerinde sular altında kalarak ‘ben bu doğaya ait değilim‘ itirafını yapmaktadır. Bilim insanlarının yapmış olduğu çalışmalara göre Karadeniz‘de 3.5 ile 4.5 milimetre arasında yükselme tespit edilmiştir. Dünyada birçok yerde denizlerdeki bu yükselmeler düşünülerek kıyı kesimlerine kara yolu ve benzeri yapıların yapılmaması kararı alınırken Türkiye‘de hala Karadeniz sahil yolu savunulmaktadır. Deniz sularının yükselmesi suyun daha içeri gireceğini işaret etmekte ve bu durum Karadeniz sahil yolunu daha fazla riskli hale getirmektedir.

Karadeniz sahil yolunun yanı sıra bölgenin iç kesimlerindeki köy ve yaylalar için açılan araç yolları genellikle vadi tabanlarını takip etmektedir. Yollarla birlikte yerleşim yoğunluğu artan taşkın yatakları da bir risk faktörü olarak önümüzde durmaktadır.

Son olarak "Yeşil Yol" ile gündeme gelen Karadeniz‘de asfaltlama nedeniyle suyun toprakla ve deniz kenarlarında denizle buluşması engellenmekte Karadeniz adeta bir yapay ‘afet bölgesi‘ haline getirilmektedir.

Dere Boş Değil Dolu Akar

"Dereler boşa akmasın" denilerek bir şantiye sahası haline getirilen Karadeniz derelerinin boş akmadığına, aksine önüne ne gelirse toplayarak dopdolu aktığına Hopa‘da yaşanan sel olayıyla birlikte bir kez daha şahit olduk.

DSİ‘nin verilerine göre Artvin bölgesinde 15 adet baraj ve 166 adet Nehir tipi HES yapımı planlanmaktadır. HES yapımı sırasında su alma yapıları (regülatörler); nehir bütünlüğünü bozmakta, habitat bölünmesine yol açmakta ve inşaat sırasında inşaat alanında toprak yüzeyi sıyrıldığı için arazilerde büyük tahribatlar oluşmakta, arazi erozyona maruz kalmaktadır. Bunun yanı sıra akım hızı ve debilerdeki değişimler de sucul sistemi etkilemektedirler. Yine HES projeleri alanlarında orman tahribatına bağlı olarak da taban suyu ve yeraltı su seviyelerinde de değişiklikler yaşanmaktadır. Bu durum ise bölgenin jeolojik yapısını bozmaktadır.

HES inşaatlarının ekolojiye bir diğer olumsuz etkisi ise yamaçların doğal dengesini bozarak yamaçlardaki bitki örtüsünü tahrip etmesi ve bu yolla toprak erezyonunu artırmasıdır.

Dere yataklarının kenarlarında oluşan sucul bitkiler fazlasıyla ekolojik öneme sahiptirler.  Bu bitkiler; taşkınların önlenmesinde, çevre tarım alanlarından gelen pestisit yüklerinin tutulmasında, şev aşınımının önlenmesinde, yüksek oranda karbon depolayarak küresel ısınmayı azaltmada, yüzeysel akışla gelen sedimentlerin depolanmasında rol oynarlar.

Kapitalist tüketim kültürünün enerji hırsını Karadeniz sularının dengesini bozarak ortaya koyması da yaşanan sel felaketinin başlıca etkenlerinden biridir.

 

Doğal Afet Değil Yapay Afet

Bir doğa olayını afete dönüştürmek doğal değil yapay bir olgudur. Coğrafyası ve iklimiyle doğal risklerini bildiğimiz Doğu Karadeniz‘in böylesine bir ‘felakete‘ uğramış olması "takdir-i ilahi" değil, "kader" değil, "fıtrat" değil bir yönetememe problemidir. Bölgenin afet risklerinin önceden belirlenmesi ve bölgeye yapılacak bütün çalışmaların bu riskler göz önünde bulundurularak yapılması gerekirdi.

Hopa‘ya Karadeniz sahil yolundan ulaşamayan AFAD ekipleri, sorumluluklarını yerine getirmeyen DSİ, Karadeniz‘i bir rant sahası haline getiren AKP hükümeti bir Türkiye gerçeği olarak önümüzde durmaktadırlar.

Bir afet bölgesine yardım ekiplerinden önce çevik kuvvet ekiplerini gönderen devlet yetkilileri afet yönetme konusunda ne kadar samimi ve başarılı olduklarını bir kez daha kanıtlamışlardır(!). Aynı anda Çamlıhemşin yaylarına yol yapım dozerini korumak için yığdıkları jandarma ekipleriyle de doğaya rağmen iş yapılamayacağını çok iyi anladıklarını göstermektedirler(!).

Topoğrafik özellikleri dikkate alınmadan, ekolojik etkiler saptanmadan, doğal denge bozularak yapılan her çalışma Karadeniz‘de olduğu gibi Türkiye‘nin her yerinde bir felaket olarak karşımıza çıkacaktır.

Bilimsellikten uzak ve halk yararını gözetmeyen her yönetim şekli de bu felaketlerin sorumlusu olarak tarihe not düşülecektir.

Uyarıyoruz!

Karadeniz‘deki rant projelerinden derhal vazgeçilmelidir. Dere yatakları ve kıyılarda imara izin verilmemelidir. Karadeniz doğasına ‘rağmen‘ yapılması planlanan yol projeleri iptal edilmelidir.

Akarsu yatakları düzgün bir akış için düzenlenmelidir. Bölgenin afet risk analizi oluşturulmalı, gerekli bölgelere taşkın uyarı sistemleri kurulmalıdır. Karadeniz ekolojisini bozacak, bitki örtüsü tahribatı yaratacak, su dengesiyle oynayacak baraj ve santral yapımları durdurulmalıdır.

Doğal değil yapay bir felaket olan Hopa‘daki sel olayında yaşanan can ve mal kayıpları için sorumlular hesap vermeli, Hopa‘da daha fazla can ve mal kaybı yaşanmaması için ivedilikle hareket edilmelidir.

Hopa halkı başta olmak üzere tüm halkımıza başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, Hopa ile dayanışma içerisinde olacağımızı bildiriyoruz.

TMMOB  Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

 

 

 

 

 

 

 

26.08.2015 00:00
Okunma Sayısı: 386
Fotoğraf Galerisi