İLİMİZDEKİ DENİZ KİRLİLİĞİ İLE İLGİLİ TMMOB İL KOORDİNASYON KURULU BASIN AÇIKLAMASI
Basına ve Kamuoyuna;
İzmit Körfezinde son yıllarda nisan sonları, mayıs başlarında veya bu yıl olduğu gibi haziran, temmuz aylarında son derece kötü görüntülü tabakalar oluşmaktadır. 06.07.2015 tarihinde Karamürsel sahilinde meydana gelen ondan önce Nisan-Mayıs aylarındaKörfezin bir çok kıyısında yaşanan red-tine yada alg patlaması olarak konuştuğumuz biyolojik kirliliğin; mavi bayrak verilmiş ve insanların gönül rahatlığı ile yüzdüğü (!) bir sahilde olması halk sağlığını gözettiğimizden ötürü bizleri oldukça rahatsız etmiş ve 11.07.2015 tarihinde bir basın açıklaması yaparak uyarıda bulunulmuştuk. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar sorunun çözümünden çok kafa karıştırmaya yönelik olup(yine problem yok biyolojik bir olay onun sebebi de hava sıcaklığından ötürü meydana gelmiştir, kirlilik yok, tertemizsu, bayram geliyor denize girebilirsiniz) gibi bilimsellikten uzak açıklamalarla geçiştirmeye çalışılmış, bizleri taraflı ve siyasi davranmakla itham etmişlerdir.
Bilinmelidir ki TMMOB bağlı Odaları kamu yararı dışında siyaset yapmaz. Meslek Odaları bilimsel veriler üzerinden konuşur, meslek alanları üzerinden siyaset yapar. Körfezde meydana gelen bu kirlilik yüksek miktarda besi elementi olmasından kaynaklanmaktadır. Azot ve Fosforun çok olması sıcaklık ve diğer faktörlerinde uygun olması alglerin aşırı artışına neden olmaktadır. Algler su ekosistemi için çok önemlidir. Bazı göllerde ve denizlerin kıyı kesimlerinde sık sık ortaya çıkan ve alg patlaması (algalbloom) olarak adlandırılan bu durum, alglerin suyun rengini, kokusunu ve ekolojik dengesini bozacak şekilde ani bir yoğunluğa ulaşmasıdır.
Tek hücreli ve ipliksi şekillerden daha büyük yapıda olanlara kadar çeşitli görünüme sahip alglerin asıl yaşam alanı sulardır. Sıcak su kaynaklarından buz ve kar yüzeylerine kadar değişik su ortamlarında onlara rastlayabiliriz.
Sahip oldukları pigmentleri ile algler, güneş ışığından yararlanarak karbondioksit ve suyu etkin bir şekilde karbonhidratlara çevirerek çoğalırlar. Bu şekilde, birçok sucul canlı için besin kaynağı oluştururlar. Ayrıca, suda çözünmüş oksijenin de artmasını sağlarlar. Öyle ki, okyanuslarda bulunan algler, tüm dünyanın ihtiyacı olan oksijenin % 70`ini üretirler. Bu yüzden, bu müthiş canlıların biyokütle ve oksijen üretimine olan katkıları ekolojik olarak büyük önem taşımaktadır.
Alglerin çoğalması, ışık, sıcaklık ve besin gibi bazı çevresel faktörlerin etkisi ile belirli bir düzeyde kalır. Atık suların arıtılmadan deniz ve göllere verilmesi ve bazı doğal etmenler (atmosferden difüzyon ile suya karışan azot, aşırı buharlaşma ve kayaların aşınması gibi) sonucunda, çok miktarda patojen mikroorga-nizma, çeşitli organik maddeler ve azot, fosfor, potasyum gibi maddeler su ortamını kirletir. Böylece, kirliliğin arttığı denizlerin kıyı kesimlerinde ve göllerde diğer sınırlayıcı faktörlerin de ortadan kalkmasıyla birlikte alglerin üreme hızı aşırı bir şekilde artar.
Alglerin hızla çoğalıp su yüzeyini kaplaması ile güneş ışınlarının suyun alt tabakalarına geçmesi engellenir. Fotosentezin sadece üst kısımlarda gerçekleşebilmesi ve besin maddelerinin de zenginliği nedeniyle bu sınırlı bölgede, çok yoğun bir su yaşamı oluşur. Böylece, suyun bulanıklığı artar, fotosentez derecesi alt kısımlarda iyice düşer ve buna bağlı olarak sudaki oksijen azalarak, dip (bentik) kısımlarda sınırlayıcı bir özellik kazanır. Bu sürecin sonunda, dip bölgede yaşayan canlıların önemli bir bölümünde ani ölümler gerçekleşir ve su ekosistemi bozulur.
Ortamda besin elementlerinin artışı alglerin artışına neden olur bunun sonucunda algler de su ortamı için çokça besin oluştururlar, normalden fazla besin üretirlerse ötrofikasyon denen biyolojik bozulmaya neden olurlar. Ötrofikasyonun olduğu ortamlar da canlılar için ölüm tehlikesi belirmiş demektir. Besin artışı nedeni ile güneş ışınları suyun suyun alt ksımlarına giremez suda oksijen de dip kısımlarda kalır. Aşırı besin üretimi bazı durumlarda alg patlaması ve alglerin aşırı gelişmeleri diğer deniz canlıları için toksik etkiye ;sürecin uzaması durumunda ölümlerine neden olabilir.
Alg patlaması daha önceleri Marmara da 20 yılda bir görünürken şimdi 1 yılda 4 defa meydana gelmiş olup besin kaynağı olana Azot ve Fosforun temel nedenleri araştırılıp, soruna akılcı mühendislik yaklaşımları ile çözüm getirilmelidir. Bu konuda ki tespitlerimiz ve çözüm önerilerim aşağıdaki gibidir. Körfez`e yüksek miktarda besi elementi azot ve fosfor girmektedir. Bunun neticesi olarak sıcaklık ve diğer faktörlere de bağlı alg patlaması, canlı mikroorganizma artışı gibi durumlar yaşanmaktadır. Bu tablonun patojen olup olmadığı konusunda yeterli araştırma ve incelemeye ulaşamamakla birlikte körfez suyu kalitesinin ve deniz ekosisteminin son derece olumsuz etkilendiği açıktır.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:
1.Ortamdaki doğal dengeyi bozan azot , fosfor gibi besi elementlerinin girdilerinin bir envanteri çıkartılmalıdır. Karasalgirdiler, Evsel kökenli girdiler,Endüstriyel kökenli girdiler irdelemeli ve raporlar kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır. Sonuçlar kimi rencide ederse etsin olanca çıplaklığı ile bu yüksek besi elementlerinin nereden geldiği kamuoyuna açıkça anlatılmalıdır. Atıksu arıtma tesisleri giriş çıkış değerleri, özellikle azot, fosfor, koi, boi, debi verileri internet ortamında kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
2.Geçmiş dönemlerde, yıllarca özellikle doğu kolektörü üzerinden çok yüksek miktarda azot`un körfeze deşarj edildiği bilinmektedir. Halen bu durumun sürdüğü kanaatimiz devam etmektedir. Öncelikli olarak sanayi kuruluşlarının yüksek miktarda azot deşarjına engel olunmalıdır.
3.Evsel Arıtma Tesisleri Biyolojik arıtma tesisleri olup aktif çamur sistemi olarak adlandırılan bir prosesle işlevlerini sürdürmektedirler. Bu tesisler dizayn parametresine uygun atıksu geldiği taktirde ,tam verimlilikle çalışmaktadırlar. Kocaeli bölgesinin tamamına yakınında yağmur suları ve atıksular birbirinden tam olarak ayrılıp arıtma tesislerine ulaşamamaktadırlar. Her ne kadar İzmit merkezde ayrık sistem (Yağmusuyu-Atıksu) mevcutsa da fonksiyonel değildir. Dolayısı ile biraz fazla yağan her yağmurda Atıksu arıtma tesisleri fonksiyonunu yapamayıp prosesleri günlerce aksamakta ve evsel atıksulararıtılmadan, yağmursuyu ile seyreltilerek arıtma tesisine verilmektedir. Öte yandan Kartepe, Başiskele gibi bölgelerde Yağmursuyu altyapısı yetersizden öte yok denecek kadar azdır. Arıtma tesisi yapmak ve işletmek sorunu çözmez. Sorunatıksu arıtma tesislerine dizayn parametrelerine uygun atıksuyun ulaşıp ulaşmamasıdır. Atıksu ve yağmursuyu kolektörlerinin sağlıklı ve tekniğine uygun yapılmalı ve atıksu kollektörlerine yağmur suyu girişine asla müsaade edilmemelidir.
Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.
Saygılarımızla,
TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu