İSTANBUL ÇEVRE DURUM RAPORU 2016
Raporumuza ekler bölümünden ulaşabilirsiz....
1.KENTE DAİR
İstanbul`daki kentleşme1950`li yıllara kadar Marmara Denizi`ne paralel olarak ilerlerken 1950`li yıllarda özelleştirme politikalarının devreye girmesi ve şehrin yayılmacı bir halde sermayeye açılmasıyla birlikte şehir doğal alanları da kapsayacak şekilde kuzeye doğru genişlemeye başladı.
Yeni yolların yapıldığı yerler yeni yerleşim yerlerini beraberinde getirirken şehir büyük bir göç dalgası altına girdi. Kentin altyapısı böylesine büyük bir oranda nüfusu karşılayabilecek kapasite değildi ve bu durum altyapı problemleriyle sürekli gündeme gelecek bir şehri doğurdu.
İstanbul için yapılan imar planlarına bakıldığında kamusal ihtiyaçtan ziyade rantın baş faktör olduğunu görüyoruz. Özellikle son on yılda ekolojik yıkımı gözle görülecek boyuta getiren konuların başında; kamusal alanların yok edilmesi, doğal yaşam alanlarının, ormanlık alanların, su havzalarının ve rekreasyon amaçlı kullanılan park, bahçe, göl vb. yerlerin yerleşime açılması ya da yeni projelere ev sahipliği yapması geliyor.
Kamusal ve doğal alanlarından mahrum kalan İstanbullular Kentsel Dönüşüm` adı altında yaşam alanlarından da sürgün ediliyor. Fikirtepe, Sulukule, Gaziosmanpaşa gibi örneklerde gördüğümüz gibi kentsel dönüşüm diye İstanbul halkına sunulan projeler aslında alt gelir gruplarındaki insanları şehir merkezlerinden men etme projesi haline geliyor. Bölgenin sosyolojik yapısını değiştiren bu dönüşüm aynı zamanda şehrin tarihi ve kültürel mirasıyla da örtüşmüyor.
Şehrin bütününe baktığımızda yüksek ve tek tip konutlarla donatılmış, altyapısı eksik, ekolojik alanlarla uyumu gözetilmemiş, betonlaşmış, merkezlerde belli gelir gruplarının kümelendiği, alışveriş merkezleriyle donatılmış, yeşil alanları daraltılmış bir resim görüyoruz.
İnşaatların hız kesmeden devam ettiği, ismi büyük projelerle anılan ve nüfusu sürekli büyüyen İstanbul; sosyolojik, fiziki, ve ekolojik yapısıyla artık bunca dış yükü kaldırabilecek güçten yoksun durumda. Bilim insanları, mühendis, mimar ve şehir plancılarının şehre dair vermiş oldukları kırmızı alarma rağmen ise şehri olumsuz müdahalelerden koruyacak bir düzenleme hala mevcut değil.