İSTANBUL`UN SU PROBLEMİ İLE İLGİLİ OLARAK BASIN AÇIKLAMASI DÜZENLEDİK
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak 22.07.2014 tarihinde basın mensuplarının katılımıyla İstanbulda yaşanan su problemi ile ilgili basın toplantısı gerçekleştirdik.
Susuzluk riski, Melen ve Sakarya projeleri, şebeke suyunda yaşanan koku problemi ve çözüm önerilerinin dile getirildi basın metninin ardından Şube Başkanımız Emine GİRGİN, Şube Sekreterimiz Cevahir Efe AKÇELİK, Su ve Atıksu Komisyonu üyelerimiz Selahattin BEYAZ ve Ahmet Dursun KAHRAMAN basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Son olarak İstanbula verilen şebeke sularından numuneler alındığı, ayrıca THM değerleri de öğrenilmek üzere yurtdışına gönderildiği bilgisi verilmiş çıkan sonuçlarla ilgili olarak kamuoyunun bilgilendirileceği ifade edilmiştir.
Basın Metni ;
İSTANBULUN SU PROBLEMİ
SUSUZLUK RİSKİ
İstanbul halkı, en temel ihtiyaç maddesi olan suya ulaşamama tehlikesi ile karşı karşıyadır. Barajlarımızda 2007-2008 yıllarında yaşanan kuraklık döneminin (temmuz ayı baraj doluluk oranları; 2007=32,19, 2008=29,71) bile, çok altında su bulunmaktadır. İSKİ verilerine bakıldığı zaman geçen yıl temmuz ayında %74,71 olan barajlardaki doluluk oranı %20,08e kadar gerilemiş vaziyettedir.
Artık günlük su hesapları yapılmakta, İstanbulun yaklaşık olarak 60 günlük suyu kaldığı belirtilmektedir. Bu da demek oluyor ki eylül ayı itibari ile yağışların başlamaması durumunda, barajlardaki su tamamıyla bitmiş olacağı için İstanbul susuz kalacaktır. Çözüm olarak sunulan Melen hattı ile taşınan su miktarı İstanbulda ihtiyaç duyulan suyun 3te birini bile karşılayabilecek kapasitede değildir.
Susuzluk problemi bu kadar yaklaşmışken su tasarrufu önerilmekte, tasarruflu su kullanımı ile susuzluk probleminin çözüleceği ümit edilmektedir.
Kişisel ihtiyaçların sağlıklı bir şekilde giderilebilmesi için kişi başına su tüketim miktarı günlük 200-250 litre olması beklenirken, İstanbulda ise şehre verilen su miktarından %30luk kayıp düşüldükten sonra kişi başına su tüketim miktarı 144 litre civarındadır. (Bu hesaplamada TUİK verilerine göre 2013 nüfusu dikkate alınmıştır. 2014 nüfus verileri ile hesaplama yapılabilirse kişi başına su kullanım miktarı daha da düşük çıkacaktır. Ayrıca istanbulun kayıt dışı nüfusu ve yaz aylarındaki nüfus yoğunluğu dikkate alınmamıştır.) İstanbulda kişi başına düşen su tüketimi miktarı sağlıklı yaşam için gerekli standartların altında kalmaktadır.
İstanbulda su kayıpları %30larda seyretmektedir. Yani İstanbula verilen günlük 2.906.160 m3 suyun 871.850,7 m3ü vatandaşa ulaşmadan iletim hatlarındaki kaçaklardan boşa akıp gitmektedir. Bu kayıp miktarı ise Melenin en verimli olduğu dönemde günlük alınacak su miktarından ya da Sakaryadan Melen hattına verilen su miktarından (yaklaşık 800.000 m3) daha fazladır. Su kayıplarının önüne geçecek projeler geliştirmek yerine yüksek maliyetli projelerle (iletim mesafesi, terfi sistemleri ve kirlilik seviyesi gibi nedenlerle) başka bölgelerden İstanbula su getirilmektedir. Bu kayıpların diğer ekonomik boyutu ise günde 3.480.000 liranın, yılda ise 1.270.200.000 liranın boşa akıp gitmesidir (hesaplamada, konutlarda 4 lira olan birim fiyat dikkate alınmıştır. İşyerlerindeki su kullanımı m3 başına 8.4 liradır.)
SUSUZLUK RİSKİNE KARŞI ÖNERİLEN ÇÖZÜM: MELEN PROJESİ
2071e kadar İstanbulun sigortası olarak gösterilen Melenin İstanbulun su sorununu çözemeyeceği ortaya çıkınca Sakaryadan Melen hattına su verilmeye başlanmıştır. Oysaki Melen projesinin İstanbulun su ihtiyacını 2071 yılına kadar karşılayacağı öngörüsü ile Melene büyük ümitler bağlanmış ve böylesine pahalı bir proje uygulamaya sokulmuştu. Desteğini bilimsel verilerden ve gerçeklerden almayan öngörüler ile yapılan planlar bu denli boşa çıkmışken hala her fırsatta yetkililer tarafından İstanbulun 2040a kadar su sorunu yaşamayacağı ifade edilmektedir.
Büyük Melen Çayını besleyen en önemli kol olan Küçük Melen Çayı üzerinde yer alan Düzce Kentsel Atıksu Arıtma Tesisi ile eski ve yeni çöp döküm alanları su kalitesini etkileyen önemli kirlilik kaynaklarıdır. Özellikle, hiçbir koruyucu önlem alınmayan vahşi çöp döküm alanlarından kaynaklanan sızıntı suları içerdikleri yoğun kirlilik nedeniyle hem yeraltı, hem de yüzeysel sular için tehdit oluşturmaktadır. Çöp Sahası sızıntı suları organik madde açısından evsel atıksulardan en az 100 kat fazla kirlilik içermekle kalmayıp, doğada ve canlıların bünyesinde uzun süre bozunmadan kalıp birikerek önemli toksik etkilere neden olan çeşitli ağır metalleri de bünyesinde barındırmaktadır. İSKİ su alma noktasına gelene kadar daha temiz kolların katılmasıyla kirlilik seyrelerek daha düşük seviyelere inebilir, ancak tamamıyla ortadan kalkması olanaksızdır. Özellikle ağır metaller canlı bünyesinde birikme özellikleri nedeniyle çok düşük konsantrasyonlarda olsalar bile uzun süreli tüketim ve maruziyet sonucu toksik etkilere neden olabilirler. Melenden alınan su İstanbuldaki içmesuyu arıtma tesislerinde arıtmaya tabi tutulmaktadır. Ancak İSKİye ait mevcut içmesuyu arıtma tesisleri organik madde, azot, fosfor, ağır metal gibi kirlilikleri gidermek üzere tasarlanıp işletilmediğinden, bu kirliliklerin suda kalma ihtimali yüksektir. Bu durum İstanbul halkının sağlığını tehdit etmektedir.
Melen Çayından su getirmek üzere inşa edilen hat, Melen Çayında su seviyesinin düşmesi üzerine, Sakarya Nehrinden İstanbula su taşımak amacıyla kullanılmaktadır. Sakarya Nehri incelendiği zaman ağır metal kirliliği fazla olan ve endüstriyel atıksular ile kirlenmiş bir havzadır. Sakarya Nehri Eskişehir, Ankara, Bilecik, Sakarya illerini içine alır. Porsuk Çayı ve doğudan gelen Ankara Çayı ile birleşir. Ankara Çayı Ankara Merkezi Atık Su Arıtma Tesisinin arıtılmış sularının (2013 verileri göre 373.230.587 m3 ) deşarj edildiği, Porsuk Çayı ise Eskişehir Atık Su Arıtma Tesisinin deşarj edildiği bir çaydır. Sakarya Nehrinin kollarından biri olan Mudurnu Çayı kenarında bir vahşi depolama alanı bulunmakta Melende olduğu gibi süzüntü suyu tehlikesi ile karşı karşıya kalınmaktadır.
Yine Sakarya Nehri; Adapazarı Merkez, Arifiye, Serdivan, Yazlık, Güneşler, Hanlı, Nehirkent, Sapanca, Kırkpınar, Kurtköy ile Kocaeliye bağlı Maşukiye ve Hikmetiyenin atıksularının arıtıldığı kuru havalarda 198.800 m3/gün, yağışlı havalarda 271.941 m3/günlük kapasiteye sahip olan Sakarya Merkez Atıksu Arıtma tesisi çıkış suyunun deşarj edildiği Çark Deresiyle de birleşmektedir.
Yukarıdaki veriler incelendiği zaman Ankara, Eskişehir, Sakarya ve 824 km boyunca nehir kenarında bulunan ilçeler atıksularını arıtarak, kimi ilçeler ve organize sanayi bölgeleri ise arıtmadan doğrudan Sakarya nehrine veriyor, İSKİ evsel, endüstriyel ve tarım kaynaklı kirleticilere maruz kalmış bu suları çekerek İstanbula aktarıyor.
İSKİ ŞEBEKE SUYUNDA KOKU PROBLEMİ NEDENLERİ
Bugün gelinen nokta; su yönetimi ile ilgili bütün öngörülerin ve planlamaların gerçeklerden ve bilimden ne kadar uzak olduğunun bir kanıtıdır. Aşırı yapılaşma, trafik, kirli hava ile yaşam kalitesi düşen İstanbullular komşu illerin atıksuyuna muhtaç bırakılmıştır.
Son dönemde yaşanan koku problemi üzerine İSKİnin yaptığı açıklama halkı tatmin etmemiş "Koku şikayeti gelen bölgelerde Türk Standartları ve uluslararası standartlar çerçevesinde yapılan analiz ve incelemeler neticesinde suyun kullanılabilirliğine engel olacak herhangi bir veriye rastlanmamıştır" denilerek hiç bir analiz sonuçları kamuoyu ile paylaşılmamıştır.
İçme sularında estetik kalite olarak tanımlanan bu standart zorunlu olarak arıtılması gereken bir parametredir .Teknikte geosmin ve MIB olarak bilinen bu kirletici parametre ; küf , toprak ve yosun kokusu şeklinde hissedilmektedir.
Geosmin ve MIB düşük molekül ağırlıklı uçucu alkoller olup su kaynakların da ,bu bileşikler, siyanobakteriler (mavi yeşil alg) ve Actinobacterialar bazı türleri tarafından üretilir.
Işık ve sıcaklık koşulları ile , su kaynağında ; mikrocanlılar için gerekli besin seviyelerinin ( fosfor ve nitrojen ) artması ,durgun su koşullarının oluşması ve düşük su seviyeleri, mavi-yeşil alglerin hızlı bir şekilde çoğalmasına dolayısı ile koku kaynağının oluşmasına neden olmaktadır. Özellikler yaz aylarında azot ve fosfor kirleticilerinin su kaynaklarına girişi engellenmelidir. Vucut temasından uzak tutulması gereken mavi yeşil alg Arıtma tesisinde ,şebekeye verilmeden önce arıtımı gerekmektedir.
2 hafta önce başlayan Sakarya suyundan besleme yapılması ; Geosmin ve MIB oluşumu için gerekli bütün koşulları sağlamıştır. Özellikle Ömerli den beslenen semtlerde bu daha da hissedilmiştir.
Toz Aktif Karbon Temini adı ve 2014/3716 numarasıyla açık ihale usulüyle alınacak olan 200 ton toz aktif karbon daha ihalesi yeni tamamlanmış, aktif karbon malzemesinin İSKİ stoklarında bulunmaması nedeniyle Geosmin ve MIB giderimi için gerekli olan aktif karbon ile arıtım yapılmamış ;suda koku şikayetleri artmıştır
Alg ve organik madde kaynaklı bir kirletici olan ve suda kokuya sebep olan MIB ve Geosmin maddelerinin kış aylarından bu güne artmakta olduğu İSKİ raporlarında da görülmektedir. Sıcaklığın artması ve su çekilen kotun düşmesi etkisi ile su içerisinde kokuya neden olan organik maddelerin artması aynı zamanda kanserojen etkiye sahip THM bileşiklerinin de oluşması riskini barındırmaktadır. Klorlama işlemi öncesinde su içinde bulunan organik maddelerin arıtılmamış olması, kanserojen olarak bilinen klorlu organik bileşiklerin oluşması ile sonuçlanabilir.
İstanbula temiz su sağlayan; İçme ve Kullanma suyu arıtma tesislerin de ; Sakarya ve Melen suyuna hazırlık yapılmadığı;mevcut tesisler ile bu suların arıtılmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü mevcut su arıtma tesisleri organik madde giderimi amacı ile tasarlanmamıştır ve Sakarya ve Melen suyu ile gelen organik yükü arıtabilecek ünitelere sahip değildir. Bu tesislerin organik madde giderimi yapacak şekilde modifiye edilmesi şarttır, aksi halde İstanbulda şebeke suyunun sağlık standartlarını sağlaması mümkün olmayacaktır. Mevcut tesisler ile organik kirliliğe sahip suların arıtılmaya çalışılması, İstanbulda halkı sağlığını tehlikeye atmaktadır.
NE YAPILMALI ?
İstanbulun doğal, kültürel ve tarihi zenginliklerini koruma amacıyla ve mevcut altyapısı da dikkate alınarak taşıyabileceği nüfus belirlenmeli, kentin sınırları çizilmelidir. Göçe sebep olacak ve nüfusun artması ile sonuçlanacak projelere son verilmelidir.
İstanbulda nüfus, betonlaşma, trafik, hava kirliliği, su kirliliği artmakta, yeşil alan, temiz hava, su azalmaktadır. İstanbulun doğal kaynakları var olan nüfusun yaşam kalitesini koruyarak idame ettireceği seviyenin çok altında kalmıştır. Bütün havzaları, tarım alanları, orman ve beraberinde yaban hayatı yok edilmektedir. İstanbul il sınırı içerisinde kalan su kaynakları İstanbul nüfusunun su ihtiyacını karşılamamakta, başka bölgelerdeki su kaynakları İstanbula taşınarak susuzluğa çare bulunmaya çalışılmaktadır. Yani taşıma su ile değirmen döndürülmektedir. Diğer yandan, suyu alınan bölgenin ihtiyaçları ve ekosistemi zarar görmektedir.
Tüm bu koşullar ortadayken İstanbul için acil ekosistem koruma planı yapılmalı, bu plan dahilinde, göze çarpan her toprak parçası rant uğruna inşaata açılmaktan vazgeçilmelidir.
DSİi verilerine göre,su kaynaklarının 2030 yılına kadar tahrip edilmeden aktarılması durumunda., 2030 yılında artan nüfusa oranla Türkiyede kişi başına düşen su miktarının 1.519 m3den 1000 m3e gerileyeceği hesaplanmıştır.Dolayısıyla su havzalarına zarar verecek olan her türlü plan ve projeden vazgeçilmesi gerekmektedir.
Su hesaplarının günlük, aylık, yıllık değil asırlık yapılması gerekmektedir.
Günlük, aylık hatta yılık su hesapları yapmak, kişi başına günlük tüketimi 144 ltyi bile bulmayan bir şehirde tasarruf talebinde bulunmak profesyonel bir yaklaşım değildir. Doğal kaynakların korunmasında tasarruf elbet de önemli bir adımdır. Ancak doğal kaynaklarımızı gündemimiz olan su kaynaklarımızı korumak için önce yok edici projelerden vazgeçilmesi ve gerekli tüm önlemlerin alınması zorunludur. Doğal kaynaklar dikkate alınarak nüfus artışı azaltılmalı; gerçekçi veriler ve bilimsel çalışmalarla desteklenen 50/100 yıllık su hesapları yapılmalı, İstanbul halkı günlük su hesaplarına, sağlıksız su kullanımına mahkum edilmemelidir.
Şebeke su kayıpları en aza indirilmelidir. Halkın cebinden çıkan su paraları uzak bölgelerden kirli suların taşınması için değil kayıpların önlenmesi gibi daha makul yatırımlar için kullanılmalıdır.
Bu veriler ışığında acil olarak, sürekli söylenen kuraklığa karşı alınan önlemler, planlar kamuoyuyla paylaşılmalı ve orman alanları, su havzalarını yok edecek, yer altı suyu kaynaklarını tüketecek Terkos, Darlık gibi su havzalarına büyük zararlar verecek olan 3.Köprü, 3.Havalimanı gibi rant projelerinden derhal vazgeçmelidir.
Su varlıklarımızın az olduğunun bilinci ile sanayi tesislerinde temiz üretim ve atıksu geri kazanımı uygulamaları, binalarda gri su projelerinin hayata geçmesi için mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılarak zorunluluk getirilmesi gereklidir.
Son olarak İstanbula verilen şebeke sularından numuneler alınmış ayrıca THM değerleri de öğrenilmek üzere yurtdışına gönderilmiştir. İlk sonuçlar en kısa zamanda elimize ulaşacak çıkan sonuçlara göre yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.
TMMOB
ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
İSTANBUL ŞUBESİ