MİLASTA 7 CAN İŞ CİNAYETİNE KURBAN GİTTİ! BUNA RAĞMEN İŞYERİ HEKİMİ VE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ UZMANI BULUNDURMA ZORUNLULUĞU ERTELENİYOR!
Peki, iş cinayetlerine neresinden bakıp duruyoruz da hergün ülkemizin bir başka yerinden akın akın gelen bu ölümlere karşı hala bu denli soğukkanlı durabiliyoruz?
Sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı içerisinde yaşayabilmenin yegane koşulu kuşkusuz insan merkezli ülke politikalarıdır. Ülkenin politika merkezine kimi/neyi oturtacağı ise hükümetlerin toplumsal değer yargılarına bağlıdır. Ülke politikalarının sonucu olarak da gelişmeyi-büyümeyi simgeleyen işletmelerin, iş sağlığı ve güvenliği konusunda duruşu şekil alır ve bu şekle göre yani yaşamına ya da ölümüne büyüme seçimine göre de toplum nasibini almaktadır.Bu durumda, sondan başa doğru gitmeye çalışırsak, yaşanan bunca işçi ölümünden;"ölümüne büyümeyi" seçtiğini anladığımız ülkemizin büyüme politikasının merkezinde insan değerinin olmadığı net bir şekilde görülmektedir. Bu durumda da yaşanan her bir çalışan ölümünün iş cinayeti olarak nitelendirilmesi olağandır.
İş sağlığı ve güvenliği hususu bir işletmenin proje aşamasından başlamalı, işletme aşamasından işyeri faaliyeti durana kadar mevzu bahis olmalıdır. Yani atıksu tesisatının projesinde zemin seviyesinden alt seviyede bulunan alanlarda havalandırma kanalı sistemlerinin yer almış olması gerekmekte, inşa aşamasında bu projelerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin denetlenmesi ve uygulandıktan sonra da çalışır durumda olup olmadığının devamlı izlenmesi gerekmektedir ki, çalışanın içeriye müdahale etmeden önce bu havalandırma tesisatının çalışması ve içeride birikmiş olabilecek gazın konsantrasyonunun azaltılması sağlanmalıdır. Yine, çalışanların tehlikeli alanlara girerken gözlemci-operatör ikilisini oluşturacak planlamanın yapılması ve içeri giren operatörün dışarıdan gözlemci çalışan tarafından izlenmesi ve herhangi bir aksi durumda gerekli müdahalenin gözlemci çalışan tarafından yapılmasının (gözlemci tarafından operatöre bağlı ip kullanılarak içerideki çalışanın dış alana çekilmesi vb.) sağlanması gerekmektedir.Ve yine, içeriye giren ve dışarıda yer alan çalışanların yaptıkları işin tehlikelerini azaltmaya uygun kişisel koruyucu donanım kullanımının sağlanması gerekmektedir. Çalışanlara yaptıkları iş ile ilgili tehlikelerin anlatılması, bu tehlikelerin nasıl risk oluşturduğu, bu riskleri minimize etmek için hangi önlemleri almak gerekliliği hakkında eğitim verilmesi şarttır.
AKP MİLLETVEKİLLERİ TARAFINDAN HAZIRLANAN YENİ KANUN TEKLİFİ İLE İŞYERİ HEKİMİ VE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI BULUNDURMA ZORUNLULUĞU YİNE ERTELENİYOR
AKP milletvekilleri tarafından, 14.06.2013 tarihinde 221332 sayılı evrak numarası ile TBMM Başkanlığına sevk edilen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 38. Maddesinde değişiklik yapılarak,50den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri ve kamu kurumları ile 50den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurulma zorunluluğu 1er yıl ötelenmeye çalışılmaktadır.
İŞLETMELERE MUAFİYET VE "ÖLÜMÜNE BÜYÜME" YAKLAŞIMINDAN BİRAN ÖNCE VAZGEÇİLMELİDİR!
Elektrik Piyasası Kanunu ile enerji santralleri çevre mevzuatından muaf tutulmuş yani bu tesislerin kirletmesi, atıklarını, emisyonlarını doğaya, kentlere salması meşru kılınmıştır. Aynı düzenleme Çevre Kanununda yapılan değişiklikle tesislere Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) muafiyeti getirilmiştir. Halk sağlığının, doğanın yok sayıldığı bu düzenlemelere bir yenisi daha söz konusu yasa teklifi ile yine AKP İktidarı tarafından hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
İşletmelerin maliyetlerini hesaplayan yaklaşımdan vazgeçilmeli ve yaşanılabilir bir ülke adına halk sağlığı, kamu yararı üzerinden çevre ve iş güvenliği politikası yürütülmelidir.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası