NASREDDİN HOCANIN MEZARI MİSALİ!
Bartın Saraylı Köyü`nde elektrik iletim hattı için ağaç kesimine başlanmıştır. Elektrik iletim hattının ise bir ucu Zetes Termik Santrali`nde diğer ucu ise ÇED süreci devam eden ve yapılıp yapılmayacağı belirsiz olan Amasra`daki Hema Termik Santrali`ndedir.
Bu durum Nasreddin Hoca`nın mezarını akıllara getirmektedir; duvar yok ama asma kilitli kapı var!
PLANSIZLIK
Yapılan bu büyük hata, bir plansızlığın da göstergesidir. Halkın yoğun olarak tepki verdiği, ÇED İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısında daha önce ÇED süreci durdurulmuş olan bir termik santral projesine, iletim hattı yapmaya başlamak kamu kaynaklarının yanlış kullanıldığının da göstergesidir.
Öte yandan, Çevre Düzeni Planı`nda Amasra`daki termik santral projesi yer almamaktadır. Yani plan olmadan yine sürece başlama hatasında bulunulmuştur.
Ülkemizde plansız bir yaklaşım egemen kılınmıştır. Planlama anlayışı, çağdaş, bilimsel temellerle yatırımlarını yapan ülkeler için önemli bir araçtır. Ancak yapılan planlar yama ile alt üst edilmektedir. Bu durum bile halkın termik santrale dair şüphe duyması için yeterlidir. Çünkü yaratılan plansız süreç güvensizlik vermektedir.
ÇEVRE SORUNLARINA KARŞI YEREL DİNAMİKLER GÖZ ARDI EDİLMEMELİDİR!
Amasra Belediyesi, Bartın Belediyesi, Bartın ve Amasra halkı termik santrale karşı olduğunu hem yazılı hem de toplantılarda sözlü olarak belirtmelerine rağmen "Ankara" bu tepkilere kayıtsız kalmaktadır. Bir yandan demokrasiden dem vurmak bir yandan ise halkın oyları ile seçilen belediyelerin görüşlerini dikkate almamak söylemlerin tutarsızlığını ortaya koymaktadır.
Çevre sorunlarının çözümünde yerel yönetimler ve halkın talepleri, kaygıları karar sürecinin temeli olmalıdır.
İLETİM HATTININ ÇED RAPORUNDA EKSİLİKLER BULUNMAKTADIR
İletim hattı TEİAŞ tarafından yapılmaktadır. Bu iletim hattının ÇED raporu da yine TEİAŞ tarafından hazırlanmıştır. ÇED Yönetmeliğine göre herhangi bir uygunsuzluk bulunmamaktadır. Ancak, projeyi yapan devlet kurumunun kendi projesine dair ÇED sürecini ne kadar objektif yürüteceği tartışma konusudur.
Öte yandan, raporun içeriğine genel olarak bakıldığında;
- Proje güzergahında yer altı ve termal su kaynaklarının bulunmadığı belirtilmiştir. Hangi bilimsel temelli çalışmaya göre buna karar verildiği belirsizdir.
- Güzergah üzerinde mera alını bulunması durumunda gerekli izinlerin alınacağı belirtilmiştir. Tarım alanına denk gelmesi durumunda, masrafların firma tarafından karşılanacağı vurgulanmıştır. Bu ifadeler bile güzergahın üzerinde yeterli inceleme yapılmadığını göstermektedir. Mera ve tarım alanının olup olmadığı ve ne kadarlık bir alan kapladığı önceden belirlenmeli ve ÇED raporunda bu bilgiler yer almalıdır ki, önlemler planlanabilsin
- Direklerin inşaatı sırasında çıkacağı tahmin edilen hafriyat ve emisyon değerleri eksik hesaplanmıştır.
- Verilen Taahhütlere Ait Yatırımın İnşaat Dönemi İzleme-Kontrol Formu`nun hangi periyodlarla doldurulacağı belirtilmemiştir. Orman alanından geçen bir projeye dair inşaat sürecinin izlemesi sıklıkla yapılmalıdır ki, olası sorunlar erkenden önlenebilsin. Orman yangılarının iletim hatlarından da kaynaklanabildiği bilinen bir gerçektir. Mersin Erdemli`deki orman yangının kaynağının iletim hattı nedeniyle olduğu açıklanmıştır. Ancak ağaçların kesilmesine ve halktan yoğun bir eleştiri gelmesine rağmen herhangi bir izleme bilgisi kamuoyu ile paylaşılmamıştır. İzleme süreçleri ve detayları mutlaka kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
- 380 kV`luk bir iletim hattı için 43.000 ağacın kesilebileceği raporda belirtilmektedir. Alternatif çözümlere dair herhangi somut bir tartışma yapılmamıştır
BARTINDA HAVA KİRLİ!
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın Bartın merkezde kurduğu hava izleme noktasının verilerine göre Bartın`da özellikle kış aylarında Partikül Madde 10 (PM10) olarak adlandırdığımız kirletici parametrenin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Kömür kullanımı ve ulaşımdan kaynaklı olan bu kirlilik Bartın`lıların sağlığını tehdit etmektedir.
Şekil 1: 2013-2014 Partikül Madde 10 kirliliği
Şekil 2: 2009-2014 Partikül Madde 10 kirliliği
Avrupa Birliği`nde PM 10 sınır değeri 50 mikrogram/m3 , ülkemizde ise sınır değer 100 mikrogram/m3 dir. İlk grafikte görüleceği üzere 2013 Ocaktan bu yana sınır değer birçok defa aşılmış AB sınır değeri ise neredeyse sürekli aşılmıştır. İkinci grafikte ise, 2009 yılından bu güne kadar sınır değerlerin sürekli aşıldığı görülmektedir.
AB`ye uyum sürecinde 2019 yılına kadar ülkemizdeki sınır değeri 50 mikrogram/m3 indirilmek zorundadır.
AB`nin sınır değerinden 2 kat daha yüksek sınır değeri ülkemizde tanımlanmıştır. Halkımız AB de yaşayan insanlardan daha mı değersizdir?
PM 10 ve PM 2,5 olarak adlandırdığımız bu kirleticiler, akciğer hastalıkları yaratmaktadır. Aynı zamanda civa, kurşun gibi ağır metalleri de taşıyabilen bu maddeler kansere de neden olabilmektedir.
Bartın`daki hava ölçüm istasyonu önemli ve yararlı bir çalışma olmak birlikte, PM 2,5 ölçümü gibi önemli bir kirletici faktörü ölçememektedir. Bu nedenle geliştirilmesi gerekmektedir.
Hava kirliliği bu kadar belirginken ve kuzeyden güneye doğru bir hakim hava akımı mevcutken, Amasra`ya bir termik santral yapmak hava kirliliği riskini daha da arttıracaktır. Öte yandan, termik santralin yapılacağına karar verebilmek için Amasra`da da ve Bartı`nın birçok bölgesinde daha hava ölçüm istasyonlarının kurulması gerekmektedir.
İnversiyon sorunu Bartı`nın gerçeğidir. Yani kirli hava dağılamamakta halkın üzerinde kalmaktadır. Bu nedenle daha hassas davranılmalı, planlı bir yaklaşım sergilenmelidir.
Bartın`da halkın ısınma için yaktığı 1 yıllık kömür miktarının ise Amasra`da yapılması planlanan santralde 1 günde yakılması planlanmaktadır. Bu durum bile hava kirliliğinin bölgede çözülemez noktaya doğru gittiğinin göstergesidir.
SAYIN BAKAN LİMA`DAKİ İKLİM ZİRVESİNDE NE SÖYLEYECEK?
Küresel iklim değişikliğinden en çok zarar görecek, sosyal, ekonomik, tarımsal ve çevresel krizler yaşayacak ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Termik santrallerde teknoloji ve filtre sistemleri ile bazı kriletici parametreler azaltılabilmektedir. Ancak küresel iklim değişikliğine neden olan sera gazları azaltımı yapılmamaktadır.
Bu gerçekliğe rağmen, devlet elindeki termik santralleri satmayı planlarken, hükümet; Elektrik Piyasası Kanunu`na geçici 8. Maddeyi ekleyerek, satış durumunda dahi 2021 yılına kadar termik santralleri çevre mevzuatından muaf tutmaya çalışmıştır. Yani bacalara filtre zorunluluğundan muaf tutmaya çalışmıştır.
Buna ek olarak, ülkemizin dört bin yanında termik santral projeleri plansızca yürütülmektedir. Çanakkale`de 17, Adana Bölgesinde 20, Filyos`ta, Amasrada, Terme`de birçok termik santral lisansı verilmektedir. Plansız bir şekilde, çevresel etkiler irdelenmeden, enerji verimliliğine dair önlemler alınmadan, kayıp kaçakları azaltmak için irade gösterilmeden çevresel kirliliği yüksek olan santraller yapılmaya başlanmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sn. İdris Güllüce bu somut duruma rağmen, Peru Lima`da İklim değişikliği zirvesinde neler söyleyeceği merak konusudur, çünkü ülkemiz üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemektedir.
Bartınlıların, Amasralıların vermiş olduğu mücadele aynı zamanda yenilenebilir, temiz enerji kaynaklarının, yerli teknolojilerin ülkemizde hakim kılınmasına katkı vermektedir. Bu sorunların tartışılmasını sağlamaktadır.
Saygılarımla,
Baran BOZOĞLU
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Genel Başkanı