NKP İZMİR BİLEŞENLERİ BASIN AÇIKLAMASI 11 MART 2014
Değerli Üyemiz,
11 Mart 2014 tarihinde NKP İzmir Bileşenleri tarafından gerçekleştirilen basın açıklaması aşağıda sunulmuştur. Bilgilerinizi rica ederiz.
Saygılarımızla
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
BASINA VE KAMUOYUNA
11 Mart 2014
11 Mart 2011 tarihinde Fukuşima‘da gerçekleşen nükleer kazanın sonuçları, Çernobil` den sonra yaşanan en büyük nükleer felaket olduğunu gösteriyor. Bu üç yıl içerisinde 160 bin insan evlerinden oldu. Nükleer santral kalıntıları hala açık havada, milyonlarca ton atık su okyanusa karıştı, karışmaya devam ediyor. Milyonlarca ton atık tahliye bekliyor. Japonya Çevre Bakanlığına göre Fukuşima nükleer santralinin tamamen sökülmesinin 40-50 yılı süreceği ve maliyetinin de 900 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Japon halkının geleceği ipotek altındadır. Bunca şeye rağmen Japon hükümeti Türkiye, Hindistan ve Arap Emirliklerine nükleer endüstrisinin sonunun gelmediğini göstermek için nükleer santral ihraç etmeye devam etmek istemektedir. Kendi halkına verdiği zararları ve yıkımları göz ardı etmektedir.
Fukuşima kazasından sonra, "nükleer rönesans" dönemi sona ermiş, ülkeler nükleer programlarını askıya almış, güvenlik maliyetleri artan nükleer santrallere güven azalmıştır.
Yaşanan kazadan sonra ülkemizde Akkuyu‘da yapılması planlanan nükleer santral programını gözden geçirerek askıya alması beklenirken, AKP hükümeti, toplumla alay edercesine, kazanın yaşandığı ülke ile devletlerarsı ikili anlaşma yapmış, Sinop`ta olması düşünülen 2. santralin programa aldığını duyurmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair İşbirliği Anlaşması 09 Ocak 2014 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi, girmesiyle de bir çok tartışmayı beraberinde getirdi. Anlaşmada yer alan uranyum zenginleştirme, nükleer yakıt üretimine izin veren maddeler hele hükümetin otoriter tavırlarının ve söylemlerinin arttığı bu günlerde nükleer silahlanmayla ilgili endişelere neden olmaktadır.
Ülkemiz nükleer pazara çevrilmek istenmektedir. Dünya ülkelerinin nükleer programlarını gözden geçirdiği ve kısıtlamalara gittiği bir dönemde, siyasi iktidarın nükleer sevdasının ardında yatan gerekçeler bilinmemektedir.
Görünen odur ki bu nükleer sevda nükleer çıkar çevrelerini mutlu etmekte ve ülkemizdeki olası nükleer santral ihaleleri iştahlarını kabartmaktadır.
Daha nükleer santraller kurulmamışken Gaziemir‘de, Köprübaşı‘nda, Söke Kisik`te ölçülen radyasyon miktarı, nükleer santral konusundaki endişelerimizi arttırmıştır.
Ocak ayında Manisa` nın Köprübaşı ilçesinde normalin 140 katı olarak ölçülen radyasyonun Gediz nehri üzerinden Ege denizine ulaşmasına kesin gözüyle bakılmaktadır. İzmir` in merkezinde Gaziemir`de bir kurşun fabrikası kamu kurumlarının bilgisiyle toprağa gömdüğü radyoaktif atıkların üzerini toprakla örterek önlem almış sayılmaktadır. Böyle bir ortamda Akkuyu` da santral alanında çalışma yürüten şirketin taş ocağı adı altında başladığı çalışmaları ile santral için alması gereken olan ÇED raporunun çevresinden dolaştığı ortaya çıkmıştır. Santralin 1976 yılına ait yer lisansı ise 6 Aralık 2013 tarihinde TAEK tarafından daha yeni yenilendi.
Artık, yapılması gereken bellidir : nükleer programlardan vazgeçmek! Daha santral kurulmadan suyumuza, toprağımıza karışan radyasyonun sorumlular bulunmalı, hesap sorulmalıdır.
Ancak hatırlatmamız gerekiyor: Gezi` den bu yana yaşananlar gösteriyor ki "ağacın intikamı" kötü oluyor. Hükümet` in gözünü boyayan beton uygarlığı, kentleri yaşanmaz hale getirirken aynı zamanda halkına karşı örgütlenen devlet mekanizmasının zihniyeti oluyor. Özgürlükleri rehin tutulan, sömürünün katmerleştiği, yaşadığı çevreye yabancılaştırılmış insanlık isyan ediyor.
Nükleer endüstrisi ülkesinden kovulanların kirli enerjilerini istemiyoruz.
Halkına yalan söyleyenlere inanmıyoruz.
Biz nükleere inat yaşasın hayat diyoruz.
Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur
Nükleer Karşıtı Platform
İzmir Bileşenleri