TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
NKP İZMİR BİLEŞENLERİNDEN ÇERNOBİL YILDÖNÜMÜ BASIN AÇIKLAMASI

 

 BASINA VE KAMUOYUNA

NÜKLEER SANTRAL YAPTIRMAYACAĞIZ..

GELECEĞİMİZİ KARARTMAYACAĞIZ...

 

26 Nisan 1986 tarihinde meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası, insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu kaza sonucunda santralde çok büyük bir hasar oluşmuş ve reaktör çekirdeğinden açığa çıkan radyoaktif kirleticiler, çevresel taşınımlar sonucu, başta Avrupa ve Türkiye olmak üzere dünyanın birçok noktasına yayılmıştır. Kaza sonrası, santral çalışanlarının tamamı yüksek dozda radyasyona maruz kalmış ve bunlardan birçoğu hayatını kaybetmiş, sağ kalanlar ise ağır hastalıklarla boğuşmuştur. Nükleer santralin çevresindeki yerleşim yerleri boşaltılmasına rağmen kanser ve genetik hastalıklarda fark edilir artışlar meydana gelmiş, hayvanlarda, bitkilerde ve hatta mikroorganizmalarda etkileri görünmüştür. 900 yıl girilemeyecek olan santral çevresindeki yerleşim yerleri kontamine olmuş ve bölgedeki biyoçeşitliliğin azaldığı tespit edilmiştir. Bu kazadan Türkiye de etkilenmiş, özellikle Karadeniz`de kanser vakaları ve buna bağlı ölümlerde artış görülmüştür.

Çernobil Nükleer Santralında yaşanan yıkım üzerinden 29 yıl geçti, aynı trajedi Fukuşima`da daha dün yaşandı, santralın yıkıntıları üzerinden duman hala tütüyor ve hala FUKUŞİMA ölüm saçmaya devam ediyor... Kurulu 450 kadar santralde bu güne kadar 600 den fazla kaza olmuş ve bunların çok büyük çoğunluğu halklardan gizlenmiştir.

Yaşanan bunca ölüm, etkileri hala süren ve yıllarca sürecek olan RADYOAKTİF yıkımın gerekçeleri nasıl açıklanabilir ki? Enerji ihtiyacı mı??? Bu olsa olsa büyük bir aldatmacanın, kandırmacanın yanıtı olabilir, yaşanan ölümlerin asla...!!! Çernobil Nükleer Santralında yaşanan yıkım uzun süre Dünya`dan gizlenmiş olup, ne gariptir ki Fukuşima`da yaşanan yıkım da saklanabildiği kadar Dünya`nın gündeminden kaçırılmıştır.

Kazadan bu yana 29 yıl geçmesine rağmen etkileri görülmeye devam eden Çernobil faciasından, Fukişima`dan ısrarla ders çıkarmak istemeyen kapitalist düzen, yanıltıcı argümanlar kullanarak, doğayı ve insanlığı kirli amaçlarına kurban etmeyi göze almaktan çekinmemektedir. Her fırsatta nükleer enerjinin ucuz olduğunu iddia eden nükleer savunucuları, inşaat ve işletme maliyetleri dışında, yakıt maliyetleri, henüz tam değeri belirlenemeyen söküm ve atık depolama maliyetlerinden bahsetme gereğinde bulunmuyor. Toplumsal maliyetleri bu kadar yüksek olan nükleer santrallerin işletme sırasında sera gazı çıkarmadığını iddia ederek bunu çevreci bir özellik olarak yoranlar ise çözülemeyen atık problemini ve yakıt üretim süreçlerinde meydana gelen çevresel etkileri görmezden gelmeye devam ediyor. 

Bugün yasal süreçleri tamamlanmamasına rağmen Mersin`de, Nükleer Santral Temeli büyük törenlerle atılıyor, Nükleer Santrali öven reklamlar tüm kentlerimizde mutlu gülen çocuklar alet edilerek pazarlanıyor.

 

Nükleer santraller ile geleceğimizi karartmaya çalışanlar kentimizde Gaziemir`deki nükleer atıklara hala çözüm bulmamışlardır. Nükleer santrallerin tehlike yaratmayacağını savunanlar yanı başımızda Manisa Köprübaşı`nda; Aydın Söke Kisir Köyünde terk edilmiş uranyum madenlerinden yayılan yüksek radyasyona çözüm üretmemekte, o bölge halkı kanserle savaşırken, toprağımız suyumuz her gün daha çok kirlenmektedir.

 

30 Mart 2015 pazartesi günü bölgesele olarak ve 31 Mart 2015 salı günü tüm ülkede elektrik kesintisi yaşandığında kurulu gücümüz 70.000 MW mertebesinde, üretim gücü 43.000 MW ve tüketim 34.500 MW olarak gerçekleşiyordu. Elektrik enerjisinin ülke genelinde tek elden yönetilememesi nedeni ile elektrik kesintisine yol açacak ihmalkarlık ortaya çıktı.

Elektrik kesintilerinin sebebini açıklayamayan, ülkemizin enerji politikaların yönetemeyen, yürütme becerisine sahip olmayanların Nükleer Santral ile ilgili verdikleri güvencelere kim inanır..

Halklara tüketimi pompalayıp, AVM`lere mahkûm edenlerin yarattığı sözde enerji ihtiyacının çözümü olarak dayatılan bu kirli, tehlikeli ve pahalı santraller sadece sermaye sahiplerinin cebine fayda sağlayacaktır. Toplumsal tepkileri hiçe sayarak, kendi korku imparatorlukları üzerinden yarattıkları baskılara rağmen, bu ranta izin vermeyeceğiz. 

Nükleer kazanın oluşma riskini mutfak tüpüyle kıyaslayıp, yarattığı etkiyi görmezden gelenler Türkiye`yi nükleer çöplüğe dönüştüremeyecekler! 

Çernobil`de, Fukuşima`da yakılan ağıtlarla dökülen gözyaşına, Akkuyu için dökülecek gözyaşları eklenmesin... Nükleer Enerji Santrallarının gereksizliği, yanlışlığı konusunda konuşmaktan, anlatmaktan, etkili ve yetkili insanların aymazlığını deşifre etmekten asla yorulmayacağız, sesimizi sağır sultan duydu ama iki adım ötemizdeki "karar vericiler" etkililer duymadı... Ancak bilinmelidir ki susmayacağız, bu yolda yorulmayacağız, bu karşı duruş, bu mücadele bu ülke topraklarından nükleer tehlike yok olana kadar sürecektir.

Bizler ne bu ülkede, ne de Dünya üzerinde Nükleer Santral istemiyoruz...

Biz üretebildiğimiz kadar değil, bize yetecek kadar enerji istiyoruz...

 

Biz bu Dünya üzerinde insana yakışan biçimde ve Dünya`ya saygılı, çevreye olan sorumluluğumuzun farkında olarak yaşamak istiyoruz...

 

Mersin halkı, Sinop halkı, yaklaşan nükleer tehlikeye karşı direniyor.

Onları, bu haklı mücadelelerinde yalnız bırakmamak için...

İzmir`in desteğini göstermek için...

 

25 Nisan`da SİNOP`ta "NÜKLEERE İNAT YAŞASIN HAYAT" diyeceğiz..

Basına ve Kamuoyuna Saygıyla Duyurulur...

Nükleer Karşıtı Platform İzmir Bileşenleri

 

20.04.2015 00:00
Okunma Sayısı: 104
Fotoğraf Galerisi