NÜKLEER ENERJİ ÇEVRE VE SAĞLIK PANELİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
20 Nisan 2018 Cuma Günü TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi binasında gerçekleştirilen Çernobilin 32. Yılında Nükleer Enerji Çevre ve Sağlık paneli üye ve dostlarımızın katılımıyla gerçekleştirildi. "Nükleer enerji, çevre ve sağlık" konulu panelde, AKPnin enerji politikaları ve nükleer santral kurma çabaları masaya yatırıldı."Nükleer enerji, çevre ve sağlık" konulu panelde, AKPnin enerji politikaları ve nükleer santral kurma çabaları masaya yatırıldı.
Açılış Konuşması ve moderatörlüğü ile TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Saymanı Ömür YAŞAYAN tarafından konuşmacılar hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra Nükleer Santrallerin Ekolojik Etkileri sunumu ile Prof. Dr. Beyza ÜSTÜN, Nükleer Enerji ve Sağlık sunumu ile Uzm. Dr. Nazmi ALGAN ardından üye ve dostlarımızın soru ve cevapları ile panelimiz sona ermiştir.
DOĞA GÖZETİLEREK VE HALK İÇİN BİR ENERJİ POLİTİKASINI SAVUNUYORUZ" - ÖMÜR YAŞAYAN "
Nükleer güç santralleri, geçmişteki gibi bugün de kontrol edilemez risk faktörleri barındırmaktadır. Çalışmaları sırasında ve en ufak bir kaza koşulunda dahi çok büyük sağlık ve çevre sorunlarına neden olmaktadır. Türkiye nükleer güç santrallerinden vazgeçmelidir.
Enerji, ciddi bir konu olduğunu ve halk yararına politikalar ancak bir kamucu bir düzende üretebileceğini dile getiriyoruz. Kamusal bilincil olmadığı, hiçbir denetim mekanizmanın kalmadığı çevreyi tahrip eden, ormanları yok eden bir siyasi iktidar var "AKP iktidarının halk sağlığı konusunda sicili karanlıktır. Bu iktidar, nükleer santralde yaşanacak herhangi bir kaza karşısında, gerekli tedbirleri almak yerine konuyu kamuoyundan gizleyecek derecede sorumsuz olduğunu, başka vakalarda defalarca ispatlamıştır."
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi günümüzde kurulmak istenen (Sinopta, mersinde nükleer santraller) doğanın ve halkın yanında nükleerci bir avuç şirketin karşısındadır!
"RADYOAKTİF ATIK DEPOLAMASI MEŞRULAŞTIRILACAK"
Prof. Beyza Üstün, "Nükleer Santrallerin Ekolojik Etkileri" başlıklı sunumuna nükleer enerji santrallerinin sermayedarların krizinden ve egemenlerin iktidarını korumak için yükselttiği faşizmden ayrı konuşulamayacağını belirterek başladı.
Nükleer santrallerin bir ekonomi-politik bir stratejisi olduğunu vurgulayan Üstün, bu stratejinin uygulamasında KHKlerden bilinçli biçimde çıkartılan orman yangınlarına kadar her yöntemin kullanıldığını belirtti. Ankara Valiliğinin geçtiğimiz günlerde yayınladığı yasak sloganlar listesindeki nükleer karşıtı sloganların da olduğuna dikkat çeken Üstün, devletin mevcut her iki proje için de elektrik alım garantisi verdiğini belirtti. Santrallerle birlikte kurulacak atık depolama ve yakma tesislerinin, ekoloji ve insan sağlığı açısından ciddi tehlikeler barındıracağını ifade eden Üstün, buraların Türkiyede başka kaynaklardan gelen radyoaktif atıkların depolanmasını da meşrulaştıracağını vurguladı.
"EN BÜYÜK ZARARI ÇOCUKLAR GÖRÜYOR"
"Nükleer Santrallerin Halk Sağlığına ve Çevre Sağlığına Etkileri" konulu sunum yapan Uzm. Dr. Nazmi Algan da radyasyonun insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlattı.
Three Mile Adası, Çernobil ve Fukuşima santrallerinde yaşanan kazaların etkilerinden bahseden Algan, bu kazalarda en fazla etkilenen grubun yenidoğanlar, bebekler ve 18 yaş altı çocuklar olduğunu söyledi. İstatistiklere göre nükleer kazalardan etkilenenler arasında bu yaş gruplarında kanser vakalarının diğer gruplara göre on kat daha fazla arttığını belirten Algan; mevcut nükleer santral projeleri ile mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.
"KAPİTALİZM VE EMPERYALİZM YOKMUŞ GİBİ TARTIŞAMAYIZ"
Panelin son konuşmacısı olarak söz alan Bilim ve Aydınlanma Akademisi üyesi Dr. Nevzat Evrim Önal ise "Nükleer enerjiye muhtaç mıyız?" başlıklı bir sunuş yaptı.
Sunuşuna "Biz değiliz, ama burjuvazi muhtaç" vurgusuyla başlayan Önal, nükleer enerji karşıtı tartışmalarda üç temel sorun olduğunu, bu tartışmaların "sanki kapitalist ekonomik düzende yaşamıyormuşuz, emperyalizm diye bir olgu yokmuş ve egemenlerin kamuoyunu dikkate aldığı bir liberal demokrasi varmış gibi" sürdürüldüğünü ifade etti. Türkiyede elektrik enerjisinin yüzde 22sinin konutlarda, yüzde 66sının ise sanayi ve ticaret faaliyetlerinde kullanıldığını belirten Önal, "Buna rağmen hala halkın tasarruf yapması, lüzumsuz ampulleri söndürmesi gerektiğinden bahsediyorlar" dedi.
Emperyalist ülkelerin neredeyse tamamının net enerji ithalatçısı olduğunu vurgulayan Önal; bu durumun, enerji üretiminin insana ve doğaya en fazla zarar veren kısımlarının çevre ülkelere kaydırılıyor olmasının da bir sonucu olduğunu ifade etti.
"Akkuyu projesi Türkiye işçi sınıfının çıkarına değildir, ama Rusya ve Türkiye burjuvazinin yerli ve milli projesidir" diyen Önal, bu projeler karşısında durulması için çevre hassasiyetinin yetmeyeceğini, ancak işçi sınıfının karşı çıkması halinde projelerin durdurulabileceğini söyledi.