NÜKLEER SANTRAL MACERASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR.
NÜKLEER SANTRAL MACERASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR.
Japonya`nın Okuma bölgesinin başkenti Fukuşima`da 11 Mart 2011de dünyanın gördüğü en büyük nükleer facialardan biri meydana geldi. 9,1 şiddetindeki deprem ile sarsılan ve ardından meydana gelen tsunami nedeniyle Fukuşima Daiichi nükleer santralinde yaşanan peş peşe patlamalar ile başlayan nükleer felaketin üzerinden 11 yıl geçti.
Japonya 11 yıldır nükleer felaketin yarattığı, milyarlarca dolara mal olması beklenen riskle mücadele ediyor. Uzmanlar bölgedeki su kaynaklarında hala kirlilik olduğunu ve toparlanmanın 40 yılın üzerinde zaman alacağını bildiren bilimsel çalışmalar yayınladı.
Dünya nükleer santrallerden vazgeçme sürecine girerken, ülkemiz Mersin Akkuyu ve Sinop İnceburun `da devam eden Nükleer Santral Yapım süreçleri ile büyük çevresel ve yaşamsal risklere itiliyor. Santrallere ait ÇED Raporlarının yetersizliğine yönelik hukuki süreçler ve itirazlar dikkate alınmamış, yapım sürecinde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan eksiklikler, risk boyutunun büyümesine neden olmuştur.
Nükleer atıkların nasıl bertaraf edileceğinin cevabı bulunmazken, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından ülkemizin farklı bölgelerinde nükleer atık bertaraf alanları oluşturulmasına yönelik çalışmaların yürütüldüğü bilinmektedir.
Diğer taraftan kentimizde, İzmir Gaziemir`de 1940`lı yıllarda kurulan Aslan Kurşun Fabrikası sahasında 2007 yılında tespit edilen ve 7 yıl önce tarihin en büyük çevre cezasının kesildiği tehlikeli ve nükleer atıklar ile ilgili süreçte, 2022 yılına geldiğimiz 15 yıllık zaman diliminde İzmir halkı nükleer atıklarla birlikte yaşamaya devam ediyor.
Dönemin Çevre Bakanlığı tarafından Geri Dönüşüm tesisi olarak lisans almış olan ve denetimleri gerçekleştirilen bir firmanın bahçesinde bulunan atıklar ile ilgili olarak; atıklarımızı mevzuatlarımıza uygun olarak bertaraf etmekle yükümlü olan lisanslı ve denetim altındaki tesislerde bile bu süreci yaşıyorsak; atıklarımızı doğru yönettiğimizi söylemek mümkün müdür?
Nükleer Santraller ile ilgili süreçleri hızlı bir şekilde işleten, nükleer santralleri mutfak tüpünden daha az tehlikeli gören, ÇED süreçlerinde halkın katılımını engelleyen yönetimlerin; kentimizdeki atıklarla ilgili süreçte gösterdikleri tutum; ülkemizde ve kentimizde yaşamlarımızın nasıl hiçe sayıldığının önemli bir göstergesidir. Nükleer atıkların İzmir`e nasıl geldiği ve bu alana nasıl gömüldüğü konularında ise bugüne kadar hiçbir açıklama yapılmadığı gibi herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı konusu kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Bu sorumluluk, merkezi ve yerel idarelerin tamamına aittir. Bu örneklerin bir daha yaşanmaması adına, bu sürecin doğru şekilde yönetilmesi ve sorumluları ile ilgili süreçlerin gerçekleştirilmesi noktasında tüm kararlılığımızla mücadeleye devam edeceğiz.
Ülkemizi nükleer santral macerasına kontrolsüz bir şekilde hazırlayan yönetimler; 15 yılda İzmir Kentinin ortasında bulunan nükleer atıkların nasıl ve kimin tarafından geldiğini açıklayamadığı gibi alanın temizlenmesine yönelik hiçbir çalışma yapamamıştır. Ülkemizde nükleer sürecini yürütme ile yetkili kurum genel müdürünün, geçen haftalarda Gaziemir için yaptığı, alanın özel mülk olması nedeni ile 15 yıldır konunun çözülemediğine dair açıklamaları ise konunun vahametini büyütmektedir.
İzmir`deki nükleer atıkları 15 yıldır çözemeyen yetkililer, nükleer santrallerin geri dönüşü olmayan risklerini nasıl yöneteceklerdir sorusuna cevap bekliyoruz
Virüs salgını nedeni ile yaşadığımız süreç; sağlıklı yaşayabilmek için çevre sağlığının önemini ortaya koymuştur. Ülkemizde virüs öncesi koşullarda dahi atık yönetimi sürecinde yaşanan eksiklik ve aksaklıklar, sokak toplayıcıları tarafından sağlıksız koşullarda yürütülen geri kazanılabilir atıkların toplanması süreci, atık ithalatının yarattığı çevresel ve yaşamsal riskler, içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda çok daha büyük öneme ve doğru ve etkin yönetim zorunluluğuna sahiptir. Atık yönetiminde başarılı olmayan ülkemiz için nükleer atıklar nasıl bir sonuç yaratacaktır?
Yanı başımızda devam eden savaş, nükleer tehdit ve nükleer santrallerin yarattığı büyük riski her gün takip etmeye çalışıyoruz. Bugün savaşın etkileri ile birlikte nükleer tehlike insanlığın yaşamın yok oluşuna doğru giden tehlikeyi büyütüyor.
Salgın ile mücadele sürecinde kişisel koruyucu malzeme temininde yaşanan sıkıntılar kamuoyunda her gün paylaşılmaktadır. Bu noktada; nükleer santral sürecinde olası bir kaza riski ve nükleer atıklara yönelik acil durumlarda müdahale, maske, iyot tableti vb. koruyucu ekipman temini ve yaşamı koruma şansı var mıdır?
Çernobil Nükleer Faciası, Fukuşima Felaketi ve yanı başımızda yaşanan savaş, nükleer tehlike ve İzmir Gaziemir`deki nükleer atıkların bertarafında yaşanan süreç bir kez daha göstermiştir ki; Nükleer Santral macerasından vazgeçilmelidir.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak; ülkemizde ve kentlerimizde doğal varlıklarımızın korunarak geliştirilmesini yaşamsal bir olgu olarak değerlendirdiğimizi bir kez daha tekrarlıyoruz. Bu süreçte taraf olduğumuzu; Yaşamın ve Kamu Yararı tarafında olduğumuzu, Nükleer Santrallerin Durdurulması çağrımızı ve kararlılığımızı bir kez daha paylaşıyoruz.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi