ORMAN YANGINLARI KONULU BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRDİK.
Değerli Üyelerimiz,
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Temsilciliği ile birlikte 20.09.2024 tarihinde Orman yangınları ile ilgili ortak basın açıklaması Şubemizde gerçekleştirilmiştir. Basın açıklamasını metni ektedir.
Bilgilerinize sunarız.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
YANGINLAR, TAHSİSLER, İZİNLERLE KAYBETTİĞİMİZ ORMANLAR GELECEĞİMİZDİR!
Ülkemiz genelinde, sıcak hava dalgalarıyla beraber haziran ayında başlayan ve çoğunluğu başta İzmir olmak üzere Ege Bölgesi’nde görülen orman yangınları, Ağustos ayında da ciğerlerimizi yakmaya devam ediyor.Kapımıza kadar dayananyangınlar sonucunda bazı mahalleler boşaltılırken, çok sayıda insanımız bu yangınlardayaşamınıyitirmiştir. Yanan alanlarda ise sadece ağaçlar ve bitki örtüsü değil, o ekosistemin ve tarım alanlarının tüm bileşenleri de yok olmakta veya yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalmaktadır.
OGM’nin paylaşımlarına göre 2024 yılında (1 Ocak- 27Ağustos) Türkiye genelinde meydana gelen 2764orman yangınında20 896 ha alan zarar görmüştür.20-21 Haziran 2024’de Diyarbakır Çınar ile Mardin Mazıdağı ilçeleri arasındaki ekili alanlarda çıkan yangınlarda -resmi olmayan verilere göre- 1500 ha’ın üzerinde alan tahrip olurken, Haziran ayından bu güne İzmir ve çevresinde çıkan orman yangınlarında yaklaşıkolarak Selçuk (604 ha), Çeşme –Germiyan (319 ha), Çeşme Delikli Koy (184 ha), Bergama (137 ha), Manisa Soma Deniş (835 ha ), Karaburun (311 ha), Urla (396 ha ve 154 ha), Foça (300 ha), Gaziemir-Sarnıç (575 ha) ve Menderes-Şaşal (270 ha), Yamanlar (2920 ha), Manisa-Gördes (5074 ha), Yatağan (315 ha), Milas (278 ha), Bozdoğan-Kavaklıdere (2116 ha), Çanakkale (1773 ha), Bolu-Göynük (5200 ha), Karabük-Safranboluolmak üzere 17.000 ha’dan fazla alan yanmıştır. Bununla birlikte Diyarbakır-Mardin’deki yangınlarda 15 sivil, İzmir Çeşme Deliklikoy’daki yangında 3 sivil vatandaşımız, Bayındır ve Bergama’daki yangınlarda ise İzmir Orman Bölge Müdürlüğünde görevli 2 orman çalışanı hayatını kaybetmiştir.
OGM orman yangınlarının yaklaşık %90’nın çıkış sebebi, “insan” kaynaklıdır. 2024 yılında orman yangınlarının çıkış sayılarının 2023 yılına göre önemli derecede arttığı gözlemlenmektedir. Orman Genel Müdürlüğünün yangın önleme faaliyetleri kapsamında yaptığı bilinçlendirme, eğitim, bilgilendirme faaliyetleri bu anlamda yetersiz kalmaktadır. Bu yüzden yangınların çıkış sebepleri, insanların yangına sebebiyet veren davranışları ve alışkanlıkları açısından incelenmeli bununla ilgili mutlaka yeni bir anlayışla önleme faaliyetleri düzenlenmelidir.
Ayrıca, orman alanları, ormancılık amacı dışındaki tahsisler (turizm, enerji, sanayi ve yerleşim gibi) ile baskı görmekte ve insan ile temasının arttığı gözlemlenmektedir. Bu noktada orman arazilerinin orman vasfından çıkartıldığı kararları endişe ile takip etmekteyiz. 28.06.2024 tarihli Artvin, Bitlis, İstanbul ve İzmir İllerinde bulunan bazı alanların orman sınırları dışına çıkartılması hakkında karardan sonra, 17 Temmuz 2024 ve 2 Ağustos 2024 tarihli Cumhurbaşkanı kararları ile Manisa’da, Balıkesir’de(Balya, Bigadiç ve Dursunbey), Amasya’da, Bingöl’de, İstanbul’da, Kastamonu’da, Kütahya’da, Mersin’de, Muğla’da, Niğde’de, Samsun’da, Sinop’ta ve Sivas’ta yaklaşık olarak 393 ha, alan orman sınırları dışına çıkarılmıştır.
Her ne kadar, mevzuat gereği,orman sınırları dışına çıkarılan alanın en az iki katı büyüklüğündeki arazilerde orman tesis edilmesi gerekse de bu kararların uygulamasına yönelik işlemler ve tahsis edilecek alanları ormanların sağlığı ve sağlayacağı ekosistem hizmetleri açısından ne derece uygun olduğu hakkında endişe duyulmaktadır. Bu uygulamalar ile ekoloji, ziraat vb. dengeler ile oynanırken başta yangına hassas bölgeler olmak üzere ileride çıkacak orman yangını sayılarında da ivmelenmeye neden olacağı göz ardı edilmemelidir. Bu konuda yetkililere çağrıda bulunuyor ve kamuoyu vicdanında kabul görmeyen bu kararların gözden geçirilmesini talep ediyoruz.
Orman yangınlarını söndürmek için fedakârca mücadele veren OGM çalışanlarının ve bu çalışmalara destek veren Belediye kurumları ve STK kuruluşlarının cansiperane çabaları yangınlarla mücadelenin yalnız “söndürme” düzeyinde ele alınması nedeni ile yetersiz kalmaktadır. Orman ve kırsal alan yangınlarının önlenmesi için OGM ile birlikte ilgili tüm kurum ve kuruluşlar birlikte çalışmalıdır.
Yangınlara müdahale için özveri ile çalışılsa da yangın sayıları, zarar gören alanlar göz önünde bulundurulduğunda yangın öncesi hazırlığın yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Yangın riskini ve olası zararları azaltmak ve afet yönetim süreçlerini doğru bir şekilde tanımlamak için ilgili tüm kurumların iş birliği ile iklim değişikliği senaryoları da göz önünde bulundurularak yangın eylem planları hazırlanmalı, yeterli araç, gereç ve personel bulundurulmalıdır. Orman içi verilen izinlerin kapsamları daraltılmalı, koşul ve standartları net olarak belirlenmeli ve etkin denetimi sağlanmalıdır.
Bunlara ilave olarak orman içi ve bitişiği alanlarda bu alanlara çöp/atık bırakılmasının önlenmesinde, enerji nakil hatlarının yangına özel bakımlarının planlamasında, sanayi tesisleri ve karayollarında koruma bandının belirlenmesinde vb. önlemlerin geliştirilmesinde kağıt üzerinde kalan kararların ötesine geçerek özel sektör, yerel yönetimler ve kamuoyu ile sorumluluk gerektiği şekilde paylaşılmalıdır.
Ülkemiz için en yıkıcı afetlerinden biri olan depremde olduğu gibi orman yangınları için de toplumun acilen bilgi ve eğitim ile yangına dirençli topluluklara dönüştürülmesi, butoplu değişimin sağlanması için bir seferberlik başlatılması gerekmektedir.
İklim projeksiyonlarına göre ülkemizin de yer aldığı Akdeniz havzasındaher geçen yıl sıcaklıkların artacağı, sıcak hava dalgalarının daha sık görüleceği, yağış rejimlerinde değişikliklerin yaşanacağı ortaya konmaktadır.
Son yıllarda tüm Akdeniz ülkelerinde yaşanan büyük ve şiddetli yangınlar, bahsedilen sıcak dalgaları dönemlerinde olmuştur. Bunun en önemli sebebi, sıcak dalgaları sırasında aşırı kurak koşullarda bitki örtüsünün nem miktarının iyice azalması ve daha kolay yanıcı hale gelmesidir. Özellikle aşırı sıcak havaya kuru rüzgârların da eşlik etmesi, başlayan bir yangının kontrol altına alınmasını ve durdurulmasını zorlaştırmaktadır. Bu durum, iklim değişikliğinin ülkemiz ve yakın coğrafyamızda büyük orman yangınlarını giderek daha fazla tetikleyeceği anlamına gelmektedir.
Dünya genelinde ve ülkemizde birçok büyük şehirde/ turizm merkezlerinde insan yerleşimleri ile doğal bitki örtüsünün kesişim noktalarının (Yaban Alanı-Kentsel Arayüz) artışı, nüfus artışının doğal sonucu ve önlemezken; orman yangını riskini de doğrudan artırmaktadır. Birçok çevre ajansı bu tür kesişim noktalarında yangınca dirençli çözümler üretilmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır.
Büyük yangınların yönetimindeki başarı yangınla mücadele çalışmalarıyla olduğu kadar, yangınlar çıkmadan önce alınacak tedbirlerle de yakından ilişkilidir. Bu sebeple, en az yangınlarla mücadeleye verilen önem kadar, yangın öncesi planlamalara da ağırlık verilmelidir. Bu kapsamda yangına hassasiyet derecelerine göre orman alanlarının potansiyel yangın risk ve tehlike durumları dinamik modellerle ortaya konulmalıdır. Yangın risk ve tehlikesinin yüksek olduğu alanlarda, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının yanında, yanıcı maddeyi azaltma düzenlemeleri, yangın emniyet yol ve şeritleri ile alanların yangın riski ve tehlikesini azaltmaya yönelik tedbirler alınmalıdır. Zira olağanüstü hava hallerinde (yüksek sıcaklık, düşük bağıl nem ve çok yüksek rüzgâr hızı) çıkan yangınlarla mücadelede başarı oranı oldukça sınırlı olmaktadır.
Burada özellikle yanıcı madde birikiminin tehlikeli boyutlara ulaştığı alanlara özel önem verilmelidir.Sürdürülebilir ve temiz bir enerji kaynağı olarak öne çıkan biokütleden enerji elde etmek üzere çeşitli araştırmalar yürütülmekte ve bu çalışmalarda ibreli türlerin döküntüleri ile orman altı diri örtüde öne çıkmaktadır. Böylece orman yangınlarına neden olmasıengellenirken, alternatif enerji kaynağı olarak sürdürülebilir bir çözüm sunulabilir. Özellikle yerleşim yerlerinin etrafında bulunan ormanlarda yanıcı madde yönetimi uygulanmalı ve yanıcı madde miktarı azaltılmalıdır.
İklim değişikliği senaryoları da göz önüne alınarak aynı bölgede birden fazla noktada çıkabilecek ve mücadelesi zor orman yangınlarına karşı eylem planları hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
Kamuoyu baskısının karşısında özensiz ancak popülist ve kabul görmeyen söylemlerin ötesinde iklim değişikliğine dirençli ormanların oluşturulması için günümüzün koşullarına uygun yönetim süreçlerinin planlamasına bir an önce başlanmalıdır.
İnsan kaynaklı orman yangınları sayısı artarken, orman köylülerinin varlığını sürdürecek, orman ve orman yangın kültürü olan orman köylüsünün istihdam yaratılarak şehirden köye geri dönüşünü sağlayacak köktenbir değişim öncelikli bir ülke politikası olarak hayata geçirilmelidir. Büyükşehir uygulamalarıyla mahalleye dönüşen köyler ve orman köylerinin büyük ölçüde terk edilmesi, orman işçiliğinin müteahhitlere devredilmesi gibi faktörlerin orman yangınlarının artışından rol alıp almadığı değerlendirilmelidir. Geçmişte ilgili ekipler gelene kadar orman köylüleri tarafından büyümeden söndürülen yangın örnekleri de incelendiğinde, yaşı, sağlığı gibi kriterlere göre belirlenen ve yangın eğitimleri alarak, iş güvenliği ve söndürme ekipmanları ile donatılan köylülerin ormanı hem yasal sorumlulukları hem de sahiplik duyguları ile koruduğu görülecektir.
Orman yangınlarıgönüllülüğü ile ilgili yasal düzenlemeler 2019 yılında ortaya atılmış olmakla beraber bu güne somut adımlar atılmış değildir. Diğer yandan yangınkonusunda bilgisiz ve eğitimsiz kişi, gönüllü grubu veya askerlerin ön cephede görevlendirilmesi de mantıklı bir uygulama olmayacaktır. Zira ormancılık teşkilatındaki görevli personelin dahi yangın konusunda yeterliliği tartışmalıdır. Yapılan araştırma sonuçları göstermektedir ki, ormancılık faaliyetlerinde iş kazasına maruz kalanların oranları %40’ın üzerindeyken, birinci derecede yangına hassas bölgelerdeki yangın işçi ve şoförlerin vücut kitle indeksi, fiziksel kondisyon gibi kriterler açısından da yetersizlikleri söz konusudur.
Yanan alanların miktarı ve yanık orman alanlarında yapılacak çalışmalar şeffaf şekilde Acil Eylem Planları hazırlanarak ve kamuoyu ile paylaşılarak yönetilmelidir. Yanan ve ardından ülke kaynaklarımız ile yenilenen bu alanların ise iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve ormanın sağladığı ekosistem hizmetleri önceliklendirilerek ele alınmalıdır.
Türkiye’nin kullanılabilir yüzey suyu çıkışının %50si; ülkemizin yaklaşık %30’unu kaplayan orman alanlarından nehirlere ulaşmaktadır. Su toplama havzalarındaki orman yangınları, su kaynaklarımızın kirlenmesine de yol açmaktadır. Vejetasyon-toprak-su dengesinde oluşan değişim, kül tabakasının yağış sonrası yüzey akışı hızlandıracak olması - ormanların hidrolojik fonksiyonlarını etkilemekte, başta içme suyu barajlarında sedimantasyonun artması - su alma yapılarında ve içme suyu arıtma tesisleri kapasitelerinde düşüş gibi olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Farklı bölgelerdeki havzalarda yapılan araştırmalarda; su kaynaklarına sedimanlar yoluyla taşınan N, P, K, Mg, Na, Ca, Mn, vb.konsantrasyonlarda alanların özelliklerine bağlı olarak 2 ile 100 kat artış olduğu görülmektedir. Dolayısı ile havzalardaki yangın sonrası su kalitesi kontrolü önemli bir husustur. Belirli aralıklarla numune alınarak su kalitesi izlenmelidir.
Orman yangınlarının diğer bir boyutu da sera gazı etkisidir. Bitki örtüsü yanarken depoladıkları karbonu da serbest bırakacaktır. Özellikle büyük ölçekli orman yangınlarında atmosfere salınan karbondioksit (CO2) iklim değişikliği oranının da büyük ölçüde artırmasına neden olacaktır.. Ülkemizde 2021 yılında gerçekleşen büyük yangınlarda OGM verilerine göre 133 bin hektar orman alanında yaklaşık 12 milyon m3’ lük ağaç serveti kaybı oluşmuştur. Yanan alandaki toplam biyokütle üzerinden atmosfere salınacak CO2 hesaplandığında Türkiyenin 2021 yılında toplam sera gazı emisyonu olan 564 milyon tonun yaklaşık yüzde 1,65'ine tekabül edebileceği uzmanlarca hesaplanmıştır. Diğer yandan bu materyalin yanması sırasında metan (CH4), diazotmonoksit (N2O) gibi diğer sera gazları, is ve kurum gibi partiküller de atmosfere karışmaktadır. Yüksek PM 2.5 seviyeleri, orman yangınından kaynaklanan toz emisyonunun güçlü bir göstergesidir ve PM 2.5 un orman yangınlarında diğer yangınlara göre daha yüklü miktarda oluştuğu raporlanmaktadır. Epidemiyolojik çalışmalar incelendiğinde PM2.5’a maruz kalmanın solunum yolu hastalıklarıyla pozitif ilişkide olduğu raporlanmaktadır.
Mega yangınlar olarak tanımlanan yani 10bin ha üzeri ve/veya aynı bölgedeki çoklu yangınların oluşturacağı yoğun duman ve hava kirliliği halk sağlığı üzerinde de etki gösterecektir. Şayet ülkemizde mega yangınların sıklığı artar ise orman-şehir kesişiminin yakınlaştığı ve nüfusumuzun da yaşlanmakta olduğu dikkate alındığında “halk sağlığını koruma” da yangın yönetiminde önemli bir bileşen olacaktır.
Son yıllarda İzmir depreminde olduğu gibi olay mahallinde üst düzey yöneticiler tarafından kamuoyunun tartıştığı konulardan uzak yapılan açıklamalar, olaya müdahale eden ekipler ve halk üzerinde endişe, stres gibi ters yönde etki yarattığı görülmektedir. Kurum içinden bilgi akışının olmayışı sadece kamuoyunun endişeni arttırmakla kalmamakta, konu üzerine yapılacak bilimsel, yönetimsel çalışmaların da yeterince tartışılmamasına sebebiyet vermektedir. Yangının söndürülmesinde mücadele eden sorumlu teknik personelin vereceği teknik bilgi ve uyarılar kamuoyunun aydınlatılması için daha olumlu bir yaklaşım olacaktır.
Herhangi bir meslek disiplininde bütüncül değerlendirmeler farklı sorumluluk ve organizasyon anlayışına sahip tarafların objektif katkıları ile şekillenebilir. Şubemizve Derneğimiz bu anlayışla çevre ve orman kesişim noktasında görüşlerini sunarken konu ile direk ilgili tarafların da görüşlerini bu anlayışla dile getirmesine ihtiyaç vardır.
Biyolojik çeşitliliği ve ekosistem hizmetleri ile yaşam kaynağımız olan ormanlarımızı korumak için tüm halkımızı ormanlara sahip çıkmaya, orman yangınları başta olmak üzere ormanlara zarar verecek tüm tehditlere karşı sorumluları daha etkin tedbirler almaya davet ediyoruz.
Yangınlarda yaşamını yitiren tüm canların üzüntüsünü derinden hissediyor, yangında yaşamını yitiren kamu görevlilerimizin ve vatandaşlarımızın sevenlerine sabırlar diliyoruz.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Temsilciliği