TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
PLANSIZ, HUKUKSUZ KANAL İSTANBUL PROJESİNE GEÇİT VERMEYECEĞİZ! YA KANAL YA İSTANBUL!

Kanal İstanbul projesi, 13 Ağustos 2012 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, İstanbul’da afet riskini önlemek amacıyla üç farklı alandaki ruhsatsız, iskânsız ve afet riski altındaki yapıların tasfiyesi ve bu alanların yeni yerleşim alanı olarak kullanılması için yetkilendirilmesiyle başlamıştır. Bu yetkilendirmenin hemen ardından, 18 Ağustos 2012 tarihinde Avrupa yakasındaki Karadeniz kıyılarında 42 bin 300 hektarlık bir alan, üçüncü havalimanı, üçüncü köprü ve Kanal İstanbul projeleri kapsamında "rezerv yapı alanı" olarak belirlenmiştir. 8 Eylül 2012 tarihinde, projeler kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevlendirilmiştir.

13 Şubat 2015 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın revizyonu için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına yetki vermiştir. Ardından, 14 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Torba Yasa ile İmar Kanunu’na "Su Yolu" tanımı eklenmiştir. 14 Temmuz 2017’de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü, Kanal İstanbul etüt proje ve danışmanlık hizmeti ihalesini gerçekleştirmiştir. Bu sürecin hemen sonrasında, Ağustos 2017’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında Kanal İstanbul ile ilgili bir protokol imzalanmıştır.

11 Aralık 2017’de Kanal İstanbul için hazırlanan ÇED Raporu tamamlanmış, ancak 28 Aralık 2017 tarihinde geri çekilmiştir. Daha sonra, 26 Şubat 2018 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, ÇED Başvuru dosyası uygun bulunaarak ÇED sürecininin başladığı duyurulmuştur.. Devamında ise 27 Mart 2018 tarihinde halkın büyük kesiminin katılamadığı ‘Halkın Katılımı Toplantısı’ adlı toplantı gerçekleştirilmiş ve akabinde ÇED Raporu görüşe sunulmuştur.. 12 Ekim 2018 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasında iş birliği protokolü imzalanmıştır. 24 Temmuz 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile proje süreci Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na devredilmiştir.

28 Kasım 2019 tarihinde gerçekleştirileceği duyurulan, İnceleme Değerlendirme Kurulu tarafından son şekli verilen ÇED Raporu yeterli bulunarak nihai kabul edilmiştir. Rapor, 23 Aralık 2019 tarihinde mevzuat uyarınca Bakanlıkça projeyle ilgili karar alma sürecinde dikkate alınması gereken görüşlerin sunulabilmesi amacıyla 10 gün süre ile askıya çıkarılmıştır.Aynı tarihte, İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı’na ilişkin 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği onaylanmıştır. 30 Aralık 2019 tarihinde ise henüz ÇED raporunun askı süreci tamamlanmadan, görüş sunma ve itiraz süreci devam etmekteyken, 1/100.000 ölçekli Plan Değişikliği askıya çıkarılmıştır. Nihayet, 17 Ocak 2020 tarihinde Kanal İstanbul projesine ilişkin olarak ÇED Olumlu kararı verildiği duyurularak süreç hızlandırılmıştır.

Daha ÇED raporunun askı süreçleri bitmeden planların onanması sürecin hukuksuzluğunu açıkça ortaya koymuştu. İtirazlar değerlendirilmeden, hatta itiraz süresinin son günü bile beklenmeden 1/100 bin ölçekli plan değişikliğinin askıya çıkması, iktidardan yükselen “her ne olursa olsun bu Kanal yapılacak” sesleri, hukuksuz bir sürecin halka dayatılması anlamı taşımaktaydı. 11/02/2020 de bu karara karşı TMMOB ve bağlı odaları tarafından dava açıldı.

Kanal İstanbul Projesi’nin ÇED olumlu kararına karşı açılan davalarda, ilk keşif ve bilirkişi incelemesi 24 Mart 2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Farklı uzmanlık alanlarından oluşturulan 15 kişilik bilirkişi heyetinde yalnızca bir şehir plancısının bulunmasının yanı sıra, birçok disiplinde bilirkişi eksikliği de dikkat çekmiştir. Davacılar mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesinin başlangıcından önce gözle görülemeyecek hususları belirtmek ve alanın büyüklüğünden kaynaklı keşfin daha verimli geçmesi için idare mahkemesi toplantı salonunda keşif zaptının tutulmasına başlanmasını,itiraz ve keşfe ilişkin beyanların zapta geçirilmesini talep etti. Ancak mahkeme heyetinin, zaptın keşif mahallinde tutulmaya başlanacağını söyleyerek talebi reddetti. Bunun üzerine davacılar reddi hâkim talebinde bulunarak keşfe katılmadılar. “Kanal İstanbul (Kıyı Yapıları [Yat Limanları, Konteyner Limanları ve Lojistik Merkezler], Denizden Alan Kazanımı, Dip Taraması, Beton Santralleri Dâhil) projesinin” 17.01.2020 tarih ve 5774 sayılı ÇED Olumlu kararına karşı açılan davalarda görevlendirilen bilirkişiler, 25.03.2022 tarihinde sahaya gitmek ve dosya üzerinden inceleme yapmak suretiyle “Bilirkişi Raporunu” hazırlayıp, sundular.

Davanın açılmasından yaklaşık 3 yıl, keşfin icrasından ise 7 ay sonra bilirkişi raporunun hazırlanması süreci devam ederken; İdare Mahkemesince ÇED Olumlu kararının iptali istemiyle Danıştayda görülen bir dava bulunduğu gerekçesiyle bağlantı talebiyle dosyanın Danıştaya gönderilmesine karar verildi. Danıştayın dosyalar arasında bağlantı bulunduğu kararının akabinde ise İstanbul İdare Mahkemesinde görülmekte olan tüm dosyalar Danıştaya gönderildi.

Hazırlanan bilirkişi raporu 2023 Mart ayında yeniden dosya numarası alarak Danıştayda görülmeye devam olunan dosyaya sunuldu. Bir kısım uzmanlıklar bakımından itirazlarımız bulunmakla birlikte bilirkişi raporu esas itibariyle yoruma ve şüpheye yer bırakmayacak biçimde planlanan kanal ve yeni şehir projesinin yaratacağı/yarattığı tahribatı ispatlamaktaydı.

Aradan geçen süreç içerisinde Kanal İstanbul Yenişehir Projesine ilişkin 1, 2. 3. Etap planları hazırlanıp yürürlüğe girdi. Bu hukuksuz planlara karşı TMMOB ve Odalar tarafından açılan davalarda; yargılama süreci devam ederken yapılan plan değişiklikleri gerekçe gösterilerek, Mahkemelerce plan onama sınırlarının örtüşüp örtüşmediği, yeni planlarının itirazlarımızı ortadan kaldırıp kaldırmadığı değerlendirilmeksizin jet hızıyla karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek yargılama süreci boşa düşürülmeye çalışıldı. Bu süreçte Toplu Konut İdaresi tarafından ise sessiz sedası ihaleler yapıldı. Tarım ve mera alanları üzerinde yüksek yoğunluklu konut inşaatları başladı. Fakat bu süreçte İBB’nin imar planlarına açtığı davada plan iptaline karar verildi. İptal kararları üzerine derhal faaliyetlerin durdurulması gerekirken; hukuka aykırılığı tespit edilen fiili duruma uygun yeni plan değişiklikleri sonucu yine yargılama süreçleri boşa düşürülmeye çalışılarak Mahkemelerce davaların konusuz kaldığına karar verildi.

ÇED iptal davasında yürütmeyi durdurma başvuruları reddedildiği halde neredeyse 5 yıl geçmesinin ve bilirkişi raporunun sunulmasının ardından Danıştay 4. Dairesi herhangi bir gerekçe belirtilmeksizinyeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmaya karar verdi. Kanal İstanbul ve yeni şehir projesine ilişkin olarak verilen ÇED Olumlu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle 2020 yılında açılan davanın bilirkişi incelemeleri 14-15 Kasım 2024 tarihlerinde gerçekleştirildi. İstanbul Bölge İdare Mahkemesinde, 08.30 dan 12.00 ye kadar mahkeme heyeti (Danıştay 4. Daire başkan ve iki üyesi ile ve iki tetkik hâkim olmak üzere 5 hâkim), içinde şehir plancısı, gemi mühendisi gibi bazı disiplinlerden uzmanın bulunmadığı bilirkişi heyeti (21 kişi), davacı ve davalı taraflar, avukatları, proje konusunda uzmanlar ve halktan katılımcılar (yaklaşık 200 kişi) toplantıya katıldılar. Mahkeme Heyetinin projeye yönelik yaptığı özet sunumun ardından, iki tarafın avukatları söz alıp konuştular. Sonra davacı ve davalı taraftan ilgili kişilere söz verildi.

Toplantı sırasında davacı taraftan ilgililere ve uzmanlara birkaç dakikalık son derece kısıtlı süreler tanındı, davalı tarafın ise adeta bakanlık faaliyetlerinin tanıtımını yapan sunuşlara mahkeme başkanı tarafından tolerans gösterildi. Başkanın bu tavrı, keşif boyunca da devam etti. Bu tutum, mahkemenin konuya ilişkin yanlı tutumunu açıkça ortaya koymuştur. Bilirkişi incelemesi ve keşif gezisi iki gün sürmüştür.

Bu noktada, mahkemeye ve bilirkişilere şunları hatırlatmak istiyor ve çağrı yapıyoruz:

DERHAL YÜRÜTMEYİ DURDURMA İSTİYORUZ!

Bu beş yıl içinde verilmeyen yürütmeyi durdurma kararı, İstanbul’un hassas ekosistemleri üzerinde telafisi imkânsız zararlar ortaya çıkarmıştır. ÇED Olumlu kararına ilişkin açılan ve Yasa uyarınca ivedilikle görülmesi gereken davada yürütmeyi durdurma kararı gecikmeksizin verilmelidir.

BU NEYİN “ÇED”İ DİYE SORUYORUZ!

2020 tarihli Nihai ÇED Raporu sonrası yürürlüğe giren ve defalarca değişen hukuksuz planlar ve ardından gelen ihaleler bugün dava konusu ÇED sürecini konusuz ve anlamsız bırakmıştır.

ÇED RAPORUNUN EKLERİNDEKİ İTİRAFLARA DİKKAT ÇEKİYORUZ!

ÇED raporunun eklerinde, Kanal İstanbul’un olası etkileri açıkça ortaya konmaktadır. Kanal İstanbul’un aktif fay hatlarının üzerinde yer aldığı, tsunami ve heyelan riski yarattığı, arkeolojik eserler üzerinde yüksek etki yaratacağı, hassas ekosistemlere etki edeceği, vb. konular ayrıntılı biçimde eklerde belirtilmesine rağmen, çevresel etki değerlendirilmesinin nasıl olumlu kabul edildiği anlaşılamamaktadır.

PLANSIZ VE HUKUKSUZ KANAL PROJESİYLE GELEN EKOLOJİK YIKIMA HAYIR DİYORUZ!

Suyumuzu, toprağımızı, havamızı, ormanımızı, hassas ekosistemlerimizi, arkeolojik mirasımızı yok edecek olan, planlama ilke ve esaslarını göz ardı eden, hukuksuz Kanal İstanbul ve yeni şehir projesinden bir an önce tümüyle vazgeçilmelidir.

BİLİRKİŞİ HEYETİNDE İLGİLİ TÜM MESLEK GRUPLARINDAN UZMANLARIN YER ALMAMASINA İTİRAZ EDİYORUZ!

Ortada bu kadar büyük bir hukuksuz planlama süreci varken ve davada söz konusu ÇED ile planların hiçbir bağı kalmamışken, bilirkişi heyetinde şehir ve bölge planlama, koruma alanında uzman mimar, su ürünleri ve su bilimleri, peyzaj mimarlığı, halk sağlığı alanlarından da bilirkişi bulunmaması, bilirkişi heyetinden çıkacak kararın bilimsel niteliğinin yeterliliğini tehlikeye düşürmektedir.

İKTİDARA, KANAL İSTANBUL ISRARINDAN VAZGEÇ, HATAY’IN YARALARINI SAR DİYORUZ!

Hatay Valiliği’nin 3 Ekim 2024 tarihli raporuna göre, geçici barınma alanlarında yaklaşık 223.000 kişi hâlâ konteynerlerde yaşamaktadır. Raporda, kurası çekilen bağımsız bölüm sayısının 18.404, anahtar teslimi yapılan bağımsız bölüm sayısının 6.868, yerleşen hane sayısının ise yalnızca 3.320 olduğu belirtilmektedir. Depremin üzerinden geçen uzun zamana rağmen depremzedelerin kalıcı konutlarına yerleşme süreci ağır aksak ilerlerken, TOKİ ve Emlak Konut’un depremzedeleri unutarak rant bölgesi olan Kanal İstanbul rotasında 5 binden fazla konut yapmak için canla başla çalıştığı görülmektedir.

Bu durum, hükümetin önceliklerinin toplum yararı yerine rant projelerine yöneldiğini bir kez daha göstermektedir. Hassas ekosistemleri, arkeolojik mirası ve İstanbul’un geleceğini tehlikeye atan Kanal İstanbul yerine, depremin etkileriyle sarsılmış insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak bir zorunluluktur. Hükümeti, rant odaklı projeleri derhal durdurmaya, Hatay başta olmak üzere deprem bölgelerinin yaralarını sarmaya ve toplumun gerçek ihtiyaçlarına odaklanmaya davet ediyoruz.

KAMU YARARINI DEĞİL, AYRICALIKLI GRUPLARIN YARARINI GÖZETEN PROJEYİ REDDEDİYORUZ!

Kanal İstanbul Projesi, afet risklerine karşı çareymiş gibi sunulmaktadır. Oysa büyük bir gayrimenkul ve rant projesidir. Özel proje alanları, yat limanları, eko-turizme yönelik fonksiyonları, özel eğitim ve sağlık alanları ile “rezerv” alanın amacına tümüyle aykırı bir niteliğe sahiptir. Bu durum, projenin kamu yararına aykırılığını, özel yarara hizmet ettiğini açıkça ortaya koymaktadır.

REZERV ALANIN PLANLARDAN ÜSTÜN KARARLAR İÇEREMEYECEĞİNİN ALTINI ÇİZİYORUZ!

ÇED Olumlu kararına itirazımızın temel nedenlerinin başında, rezerv alan olarak planlanan alanın İstanbul’un 1/100 000 ölçekli plan kararlarına taban tabana zıt plan kararları gelmektedir. Rezerv alanı plandan üstün olamayacağını ısrarla vurguluyoruz.

İKTİDARA, KANAL İSTANBUL ISRARINDAN VAZGEÇ DİYORUZ!

Tüm bu sebeplerle, TMMOB’a bağlı odalar olarak, plansız ve hukuksuz Kanal İstanbul projesine ve onun boşa düşen ÇED Olumlu kararına beş yıl sonra bir kez daha hayır diyoruz. Rasyonellikten, bilimden hukuktan, akıldan uzak bu projeye ısrarınızdan bir an önce vazgeçin.

Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur

TMMOB İSTANBUL İL KOORDİNASYON KURULU

19.11.2024 14:51
Okunma Sayısı: 42