SAPANCA GÖLÜNDEKİ KİRLİLİK İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI
SAPANCA GÖLÜNDEKİ KİRLİLİK İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMAMIZ
Türkiye’nin sanayileşme ve şehirleşme açısından en gelişmiş bölgesi içerisinde yer alan Sapanca Gölü ülkemizin önemli tatlı su kaynaklarından biridir. Ancak gölün yakınından otoyolunun geçmesi ile birlikte hız kazanan inşai faaliyetlere ek olarak havzanın turizm açısından bir cazibe merkezi haline gelmiş olması genel doğal yapıda değişikliklere sebep olduğu gibi riskleri de arttırmıştır.
İçilebilir ve kullanılabilir nitelikte olan su kaynakları sadece ülkemiz açısından değil tüm dünya açısından gittikçe daha fazla önem arz etmektedir. Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde insanlığın ortak geleceği için önem arz eden 17 hedef arasında TEMİZ SUYA ULAŞIM ve SU KITLIĞI yer almaktadır. Ayrıca yoksulluk, açlık, sağlıklı bireyler, temiz ve erişilebilir enerji, sanayi, sürdürülebilirlik ve şehirsel yaşam, iklim gibi diğer başlıkları da sudan bağımsız düşünmek mümkün değildir.
Nüfus artışına bağlı olarak gelişen plansız kentleşme, sanayileşme ve tarımsal faaliyetler gibi yanlış arazi kullanımları ve küresel ısınma dünyada ve ülkemizde su stresinin artmasına neden olmaktadır. Bunlara ek olarak suyun doğru ve planlı kullanımı açısından çoğu havzada sürdürülebilir yönetim anlayışının benimsenmemesi hayati derecede önemli su kaynaklarının hızla tüketilmesine ya da kirletilmesine neden olmaktadır. Suyun aynı zamanda stratejik bir kaynak olduğu da düşünülürse su havzaları hem yaşamsal hem stratejik olarak önemle takip edilmesi gereken doğal ortamlar olarak önem arz etmektedir.
Geleceğimize dair elimizde böyle bir tablo varken maalesef 27 Mart 2024 tarihinde yol çalışması yapıldığı esnada NATO akaryakıt boru hattının bir kolu delinmesi üzerine meydana gelen olayda Sapanca Gölü’ ne akaryakıt sızıntısı olmuştur. İçme suyu kaynaklarımızdan biri olan Sapanca Gölü için tabi ki hem doğal hem de beşeri birçok unsurun risk oluşturması muhtemeldir. Ancak kimyasal, yakıt, atık vs gibi sızıntı ihtimalinin bile düşünülemeyeceği şekilde ciddi, etkin bir havza yönetiminin olması gerekmiyor mu?
Havzayı bir sistem olarak ele almak ve bu sistem unsurlarının birbirine olan etkisini belirleyerek analiz etmek havzalarının sürdürülebilirliği açısından gereklidir. Bunun için en önemli unsur korunması, kirlilik önlemleri, bilimsel verilerle sürekli izlemek ve o ölçekte planlamadan geçer. Sapanca Gölü Havzası’nda gerek arazi kullanım, nüfusun artması ve turizmin etkisiyle kentleşme, gerekse hidrolojik açıdan toplumsal ve ekonomik faaliyetlere ev sahipliği yapması açısından sürdürülebilir bir yönetim planı çerçevesinde yönetilmek ZORUNDADIR.
Su kaynaklarımızın korunması ve uygun yönetilmesi için yerel ve ulusal alanda kararlılık gerektirmektedir. Sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde ele alınacak sorunların çözümünde yerel kurumlar ile havza halkının katılımı esas alınırken öncelikli olarak havzanın doğal ortam özelliklerini korumaya yönelik olmalıdır.
Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (WRI) su kıtlığına dair hazırladığı rapor, 2010 ve 2040 yıllarında dünyada hangi ülkede ne oranda su stresi yaşanacağını gösteriyor.
Türkiye’ nin su stresi seviyesine bakıldığında 153 ülke arasında
2010’ da 41.sırada yer alırken, 2040’ a gelindiğinde 27.sırada olacağı belirlenmiştir.
Su kıtlığı yaşayacak bir ülke olarak yüksek risk taşımamız karşısında artık acil, kararlı, sürdürülebilir hedefler koymalı, uygulanmalı ve mevcut kaynaklarımızı üst düzeyde korumalıyız.
Sapanca Gölü’ nün korunması, etkin bir havza yönetim planının hazırlanması ve bu planın kararlılıkla uygulanması ile mümkündür. Havza yönetim planı ekosisteminde yer alan doğal ve doğal olmayan tüm unsurları içine alacak şekilde oluşturulmalı, yetki ve etki sahibi ulusal ve yerel kurumlar, yetkin kişiler karar mekanizmasında muhakkak yer almalıdır. Ancak bu sayede sürdürülebilir bir havza yönetim planı ve modeli oluşturulabilir. Bu plan ile yeni tahribatların önüne geçilmeli, sonrasında yaşanabilir doğal ortamının korunması amacıyla iyileştirme ya da rehabilitasyon çalışmalarına başlanmalıdır.
Gelecek nesillere sağlıklı, yeterli su bırakılabilmesi ve sürdürülebilirlik için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekmektedir. Artık daha fazla zaman kaybetmeden tüm önlemlerin alındığı, kaynaklarımızın korunduğu ve bu gibi çevre kazalarının yaşanmamasını umuyoruz.