SINIRIMIZDA BÜYÜK TEHLİKE VAR
26 Nisan 1986 saat 01.23`de Ukrayna`nın başkenti Kiev`in 140 km uzağında bulunan Çernobil Nükleer Santrali`ne meydana gelen kazada, yüzbinlerce insan yaşamını yitirirken, yüzbinlerce insan evini terk etmek zorunda kaldı ve etkileri bugün bile hala görülen geniş bir coğrafya radyasyondan etkilendi.
Ukrayna`da ve bölge ülkelerde etkisi devam eden, insan ömrünün kısalmasına neden olan radyasyondan ülkemiz de etkilendi ve Türk Tabipler Birliği`nin raporuna göre, Çernobilden kaynaklı olarak özellikle Karadeniz Bölgemizde kanser vakalarında artış yaşandı. 3 Rus bilim adamının 5000`e yakın çalışmayı değerlendirmesi sonucunda yarım milyon (500.000) kişinin yaşamını yitirdiğini tespit etti. Öte yandan, Dünya Sağlık Örgütü araştırmalarında, etkilenen çocuklarda zeka geriliği, troid kanseri gibi bulgular elde edilmiştir.
NÜKLEER SANTRAL ATIKLARI EN TEMEL SORUN
Nükleer santrallerin en temel sorunu yok edilemeyen radyo aktif atıklardır. Nükleer santrallerin enerji üretimindeki çevresel kirliliği hammaddenin yer altından çıkarılışıyla başlıyor. Yüksek, orta ve düşük etkili radyo aktif atıkların dünyada çözümü, bertarafımaalesef bulunmuyor. Nükleer santraldeki radyoaktif atıklarsadece yakıt çubuklarından oluşmuyor. Santralde kullanılan, her türlü ömrünü tamamlamış veya bir defaya mahsus kullanılan aletler, çalışanların kullandıkları giysiler bile bertaraf edilmesi gereken atıklar arasında yer alıyor. Öte yandan, nükleer santrallerde Kyripton-85, xenon 133, iyot 131 gibi gazların da oluştuğu, soğutma suyu ve kullanılmış nükleer hammaddenin bekletildiği havuzlarda da sıvı atıkların oluştuğu bilinen bir gerçek.
Uranyumun yakılması sonucu plütonyum ortaya çıkmaktadır. Bu madde doğada bulunmamaktadır. Plütonyumun tekrar yakıt haline dönüştürülmesi maliyetli olduğu için bu yöntem tercih edilmemekte, bunun yerine geçici olarak depolanmaktadır. Bu radyoaktif maddenin yarılanma ömrü 25.000 yıldır. 10 yarılanmadan sonra etkisini yitirmektedir. Yani 250.000 yıl bu radyoaktif madde etkisini sürdürmekte. Yokedilemeyen bu maddeyi oluşturmayı tercih etmek aynı zamanda etik bir sorundur
Bugün, Fransa, ABD, Almanya gibi nükleer santralden elektrik üreten ülkeler, hala atıklarının bertarafına yönelik çözüm üretememişlerdir. Nükleer atıkların büyük çoğunluğu nükleer santrallerde, havuzlarda, bir kısmı da güvenli olduğu iddia edilen varillerde, dış ortamda geçici olarak tutuluyor. Nükleer atıklara dair hiçbir ülke net bir çözüm getirmemiştir.
Üstelik Akkuyuya santral yapacak olan Rusya, santralden çıkacak tehlikeli ve/veya radyoaktif atıkları yedi yıl boyunca deprem bölgesi olan Akkuyuda depolayacak! Çünkü radyo aktif çubukların soğuması için 7 ila 10 yıl süre gerekiyor. Sonrasında ise atıkları almaya zorlayacak herhangi bir yaptırım bulunmamaktadır!
Akkuyuda, ciddi bir nükleer atık sorunu ile karşı karşıya kalınacağı aşikârdır. Çünkü yapılan uluslararası sözleşmede ve tartışmalarda da atıklara dair ne gibi önlemler alınacağı maalesef belli değildir. Zaten Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na sunulan ÇED raporunda da atığın ne yapılacağı, nasıl saklanacağı, nereye nasıl taşınacağına dair herhangi bir ifade yer almıyor, genel ifadelerle yönetmeliklere uyulacağı ifade ediliyor. Bu nedenle de ÇED raporunun olması gerektiği gibi bir planlama ve teknik birikim barındırmadığı rahatlıkla söylenebilir.
Uranyum yakıt çubuklarının sürekli olarak su ile soğutulması gerekiyor. Soğutma elektrik kesintisi gibi bir sebeple durması durumunda kısa sürede, Fukuşima ve Çernobil gibi kazalar meydana geliyor.
SINIRLARIMIZDA BULUNAN SANTRALLERDEKİ OLASI KAZALARA NEKADAR HAZIRIZ?
Ermenistan`da, Iğdır`a 30 km uzakta, 1977 yılında yapılan Metzamor nükleer santralinde yaşanacak olası bir kazada, daha önce Çernobil`de olduğu gibi, ülkemiz tehlike altına girecektir. Benzer bir durum Bulgaristan sınır şehirlerimizde de mevcuttur
Hali hazırdaki risk bile yönetilemezken, kendi sınırlarımızdaki bir risk nasıl yönetilecektir? Bunun önlemleri alınmalı, bölge halkı acilen bilgilendirilmelidir.
OLASI BİR KAZADA TÜRKİYE`NİN TAMAMI ETKİLENECEK!
Fukuşima ya da Çernobil benzeri bir kazanın Akkuyu veya Sinop`ta yaşanması durumunda ülkemiz ve bölgemizin nasıl bir risk altında kalacağını belirlemek için Odamız bünyesinde yaptığımız çalışmayı defalarca duyurduk.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığını, TAEK`i, Çevre ve Şehircilik Bakanlığını acilen riske dair çalışma yapmaya, modelleme çalışmasını daha da geliştirmeye davet ediyoruz. Bu konuda Çevre Mühendisleri Odası olarak destek vermeye hazırız.
Nükleer enerji, nükleer teknoloji kuşkusuz ülkemizde olmalıdır. Ancak bunun için santral yapmak gerekmemektedir. Bunun için üniversitelerimizde ilgili bölümlerde çalışmalar yapılarak yararlı faaliyetler ve teknolojik ilerlemeler sağlanabilmektedir.
Ülkemizin kaynakları nükleer santral projeleri yerinedaha ileri teknolojilere, yenilenebilir, temiz enerji üretim biçimlerine aktarılmalıdır. Gelecek bu yeni teknolojilerdedir. Enerji verimliliğinin de en önemli enerji üretim biçim olduğu gerçeği de unutulmamalıdır
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası