TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB KADIN ÇALIŞMA GRUBU VE İZMİR İKK KADIN ÇALIŞMA GRUBU 25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

 

TMMOB Kadın Çalışma Grubu ve TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yapıldı.

TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu`nun da bileşenlerinden olduğu İzmir Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla 25.10.2019tarihinde saat 18.30`da Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi ÖSYM Bürosu önünde buluşarak bir basın açıklaması ve yürüyüş gerçekleştirdi.

TMMOB Kadın Çalışma Grubu ve TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yapılan basın açıklaması aşağıdadır.

Saygılarımızla

 TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi 


BASINA VE KAMUOYUNA; 

25 Kasım`da sokaklardayız, meydanlardayız!

1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı ile ilan edilen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü`nü ülkemizde bu kadar önemli kılan; artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olayları ile derinleşen cinsiyet ayrımcılığıdır. Her kesimden, her meslekten, her sınıftan kadına ve LGBTİ+ bireylere yönelik olarak uygulanan şiddet yaşamın tüm alanlarında yaygın olarak sürmektedir.

Biz kadın mühendis, mimar ve şehir plancıları da toplumsal ilişkilerimizde, emek alanında ve özel hayatımızda bu erkek şiddeti ile karşı karşıya kalıyoruz. Bugün, bu şiddete karşı yanyana gelme; Mirabel kardeşlerin anısına ve Şili`de polis işkencesi ve tecavüzü sonrası katledilen Daniella Carrasco için mücadeleyi büyütme günüdür.

Şiddet hem kadına yönelik ayrımcılıktan kaynaklanmakta, hem de ayrımcılığı pekiştirerek ona hizmet etmektedir.

Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Şiddetin Engellenmesi Bildirgesi`nde kadına yönelik şiddet şöyle tanımlanmaktadır:                                                                                                                                                                          

"İster özel, ister toplumsal yaşamda olsun tehdit, cebren ya da keyfi olarak özgürlükten alıkoymak da dahil olmak üzere kadına, fiziksel, cinsel yada psikolojik zarar veren yada verebilecek, cinsiyete dayalı her türlü hareket…"

            Kadına yönelik şiddet erkek egemenliğinin en belirgin tazahürüdür ve bir suçtur, amasız fakatsız cezalandırılmalıdır, şiddet son bulmalıdır.

Ülkemizde yaşamın tüm alanlarında şiddet yaygınlaştırılmıştır. Ataerki, kapitalizm ve muhafazakarlık kesişiminde kadınların bedeni, emeği ve ırkı üzerinden egemenlik ve şiddet daha artmıştır. Kadın ve kız çocuklarının aile içinde maruz kaldığı, gizli tutulan, şiddet; hakaret, aşağılama ve kötü muamelelerden başlayarak, fiziksel şiddet, cinsel istismar, cinsel taciz, tecavüz, ensest ve yaşam hakkının elinden alınmasına kadar varan olumsuz biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. 

Kamusal şiddet de emperyalist ve kapitalist müdahalelerle en aşırı noktaya savaşlarla ulaşmaktadır. Kadınlar cinsel istekler, aşağılama ya da öç alma amacı ile öldürülmekte, sistematik tecavüze uğramakta, istismar edilmekte, cinsel köleliğe ve gebeliğe zorlanmaktadır. Bugün çatışmacı, erkek egemen siyasetlerin sonuçları özellikle kadınları ve çocukları açlığa, kötü sağlık koşullarına, yersizleştirilmeye ve çok yönlü şiddete mahkum etmektedir.

"Şiddet" sadece kaba güçle yapılmamakta, işyeri yaşamında da türlü yöntemlerle, fiziksel, ekonomik, psikolojik şiddet, eril dil ve müdahalelerle, cinsiyet temelli sömürü, güvencesiz çalışma koşulları ayrımcı biçimde kadınlara dönük olarak uygulanmaktadır. Mobbing / bezdiri olarak tanımlanan; işyerinde taciz, rahatsız etme ve kötü davranış yoluyla özellikle kadınlara yönelen psikolojik şiddet ile toplumsal itibarına yönelik saldırgan bir ortam yaratılarak kişi işten ayrılmaya zorlamaktadır. Bir araştırmaya göre mobbing / bezdiri, kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda, okullarda ve sağlık sektöründe daha da yaygındır. Çalışma yaşamımızda, kadına yönelik şiddet çok yaygın ve olağan hale getirilmeye çalışılmaktadır.

Ofiste, plazada, şantiyede, üniversitelerde de tahakküm altına alınmaya çalışılan bedenimiz ve emeğimiz için kadınlar olarak mücadeleyi büyütmeliyiz.

Bilindiği gibi, kamusal alandaki kadına yönelik şiddetin bir örneği de medya tarafından işlenmekte, kadınlara yönelik tecavüz gibi cinsel suçlar medyada pornografik reyting-tiraj malzemesine dönüştürülmekte, suçun işlenişine dair her tür detaya yer verilmekte, hatta mağdur kadınların fotoğrafları ana-akımlaştırılarak, haklarındaki tüm detaylar paylaşılmaktadır. Kadınlar bu korkuyla sindirilmeye çalışılmakta ve suçlunun üzerine gidilmesi bir yana dursun medyada temsil edilen şiddet diğer kadınlar için tehdit unsuru haline getirilmektedir. Bir taraftan da, kadınlara yönelik taciz, tecavüz gibi cinsel suçlar türlü manipülasyonlarla kadınların olmayan rızasına konu edilerek, erkekler bu ağır suçlardan cezasız bırakılmakta dolayısıyla bu cezasızlık hali erkek egemenliğini güçlendirerek toplumda benzer suçların artmasına neden olmaktadır.

Ülkemizde, tüm şiddet türlerinde, siyasal iktidar AKP`nin gerici politikalar nedeniyle de son yıllarda ciddi bir artış görülmektedir. Bununla birlikte, kriz döneminde ekonomik bunalımın etkisiyle kadına yönelik şiddet daha da artmaktadır. Krizin bedelini ne bedenimizle, ne canımızla ne de sömürü ile biz kadınlar ödemeyeceğiz. 

Kadına yönelik şiddet tesadüf değil! Kadın cinayetlerindeki artış tesadüf değildir. Bu erkek egemen sistemin kökleştiğinin en aşikar halidir.

Kadının cinsiyet temelli olarak karşı karşıya kaldığı ayrımcılıkla, özel ve kamusal alanlarda yaşadığı şiddetin ülkemizde olduğu gibi, dünya genelinde de bir insan hakları felaketi haline geldiğine dikkat çekerek, kadına yönelik şiddetin, ancak eşitlikçi, demokratik ve laik bir toplumsal düzende, şiddeti engelleyici uygulamalarla, bilinçlendirici politikalarının her alanda özellikle eğitim alanında kullanılması ile mümkün olacağını ve cinsiyete duyarlı, eşitlikçi yöntemleri öneren toplumsal eğitim kampanyalarının, kadına yönelik cinsel taciz ve şiddeti ortadan kaldıracak programların, tüm eğitim kurumları, iş yerleri ve diğer alanlarda uygulaması ile önlenebileceğini biliyoruz.

Şiddetin ve eşitsizliklerin sürdüğü bir dünyada, barış, özgürlük ve eşitlik için mücadelemizi büyütmeliyiz.

Yasaklara karşı, kadınlar kamusal alanlarda biraraya geliyor ve 25 Kasım`da sokakları, meydanları bırakmıyoruz.

Kadın mühendis, mimar, şehir plancılarını 25 Kasım`da sokaklarda, meydanlarda olmaya çağırıyoruz.

Yaşamak istiyoruz, başka bir dünyayı istiyoruz!

TMMOB Kadın Çalışma Grubu 

TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu

26.11.2019 00:00
Okunma Sayısı: 72