YAŞANAN SELLER DOĞAL AFET DEĞİLDİR! ÇARPIK KENTLEŞME VE YETERSİZ ALTYAPI SELLERE NEDEN OLMAKTADIR!
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin (IPCC) güncel iklim öngörülerine göre, ülkemizin de içinde yer aldığı Doğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğine karşı en duyarlı alanlar arasında bulunmaktadır. İklim Değişikliğinin 2 temel göstergesi Sıcaklık ve Yağıştır. Artması öngörülen sıcaklıkların yanı sıra, yağışlarda da düzensizliklerin yaşanması beklenmektedir.
Türkiye yıllık ortalama sıcaklıklarının 2000li yıllardan itibaren ortalamaların üzerinde gerçekleştiği bilinmektedir. En sıcak yıllar, son 10 yıl içinde gerçekleşmiştir (Ek-1).
Yağışlarda yaşanacak düzensizlikler, kısa sürede yüksek miktarda yağış bırakan şiddetli hava olaylarının sıklıklarında artışlar şeklinde kendini göstermektedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yıllık olarak hazırlanan meteorolojik karakterli ve doğa kaynaklı afetler raporlarına göre 2000li yıllardan itibaren afet sayılarında önemli artışlar yaşandığı belirtilmektedir (Ek-1). 2018 yılı verilerine göre Şiddetli Yağış ve Seller, meteorolojik karakterli ve doğa kaynaklı afetlerin 3te 1inden fazlasını oluşturmaktadır.
Bursanın Kestel ilçesinde şiddetli yağış sonucu yaşanan sel felaketinde 5 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 1 vatandaşımızın ise kayıp olduğunu üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü ölçümlerine göre, son 24 saatte Bursa Kestelde sadece 14,4 mm yağış düşmüştür. Bursa ilinde ölçülen en yüksek yağışlar ise; Yenişehir ve Gürsuda 20 mm civarında gerçekleşmiştir.
Şehir sellerinin gerçek nedeni, yere düşen yağış miktarından ziyade, düşen yağışın büyük bir bölümünün toprağa süzülememesi sonucunda yüzey akışına geçmesidir.Özellikle yapılaşmanın, asfalt ve beton zeminlerin çok yoğun olduğu yerleşimlerde; düştüğü noktada 3-5 cm yüksekliğe sahip olan yağışlar, asfalt ve beton zemin üzerinde yüzey akışına geçerek daha alçak noktalara veya altgeçitlere ulaştığında metrelerce yüksekliğe erişerek sel ve taşkınlara neden olmaktadır.
Yaşanan bu son afet, kentlerimizi iklim krizine karşı daha dirençli hale getirmemiz gerektiğini göstermiştir. İklim değişikliği uyum çalışmaları yapılarak yaşanan sellerin etkisi azaltılabilir, can ve mal kayıpları enaz seviyeye indirilebilir.
Ancak, özellikle son yıllarda yerleşim birimlerinde yaşanan sel felaketlerinin temel nedenleri, iklim değişikliğinden ziyade plansız ve çarpık kentleşme, yetersiz altyapı ile merkezi veyerel yönetimlerinkentleri rant politikalarına teslim etmesidir.
Ø Çarpık kentleşme sonucu, dere taşkın alanları ve dere yatakları yapılaşmaya açılmıştır.Dere yatakları acilen rehabilite edilmeli, üzerindeki yapılar kaldırılmalı ve tekrar yapılaşmaya açılmaması için Anayasal korumaya alınması gerekmektedir.
Ø Kentsel alanların büyük bölümü asfalt ve betonla kaplandığı için, düşen yağış toprak tarafından emilememekte ve doğrudan akışa geçmektedir. Beton ve asfalt ekonomisi terk edilerek, insan ve çevre merkezli yerleşim politikaları hayata geçirilmelidir.
Ø Hızlı nüfus artışından dolayı kentlerimizin altyapısı yetersiz kalmaktadır. Özellikle büyük kentlerimizde bulunan birleşik kanalizasyon sistemleri aşırı yağışlarda yetersiz kalmaktadır.Büyükşehirler başta olmak üzere, tüm yerleşim birimlerinde ayrık sistem kanalizasyon altyapısı oluşturulması için yerel yönetimlere yeterli kaynak ayrılmalıdır.
Kentlerimizdeki park ve yeşil alanlar yok edilerek, beton ve asfalt yoğunluğu arttırıldıkça sel ve taşkınların olması kaçınılmazdır.
GÖRSELLER VE TABLOLAR AŞAĞIDADIR.