YÜREĞİMİZ SOMA`DA. ÖFKEMİZ SOKAKTA!..
YÜREĞİMİZ BURADA SOMA`DA, ÖFKEMİZ SOKAKTA!
Öncelikle 13 Mayıs işçi katliamında Soma`da yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini ve meslektaşlarımızı saygıyla anıyor, yakınlarına ve tüm maden emekçilerine başsağlığı diliyoruz.
Bugün aralarında 5 maden mühendisi arkadaşımızın da bulunduğu 301 maden emekçisini unutmamak, unutturmamak için buradayız. Bugün Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği olarak tüm yüreğimizle buradayız. Bu acıyı madenci aileleriyle paylaşmak, Somalılarla dayanışmak için buradayız.
15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 44. yılında, AKP iktidarının işçi düşmanı, işçi sağlığı ve iş güvenliğini yok sayan uygulamalarına, daha fazla kar hırsıyla 19. yüzyıl kölelik düzenini aratan çalışma yaşamı koşullarına, taşeronlaşmaya, esnek güvencesiz çalışmaya "dur" demek için bugün burada Soma`dayız.
Türkiye`de işçi sınıfı sendikal yasaklara ve barajlara karşı tarihinin en büyük işçi direnişini 15-16 Haziran 1970 tarihinde gerçekleştirdi. 1970 yılında, çalışma yaşamı ve sendikal mevzuatı düzenleyen İş Yasası ve Sendikalar Yasası`nda değişiklik öngören yasa tasarısı ile temel işçi hakları tasfiye edilmeye çalışılmış, buna karşı büyük bir işçi direnişi yaşanmıştı.
15-16 Haziran 1970 tarihlerinde 168 fabrikadan 150 bin işçinin gerçekleştirdiği direnişe şiddetle müdahale edilmesi sonucu 3 işçi ölmüş, 200den fazla işçi yaralanmış, sıkıyönetim ilan edilmiş, yüzlerce sendikacı 12 Mart mahkemelerinde yargılanmış, olayların ardından 5 bini aşkın işçi işten atılmıştı. İki yıl sonra Anayasa Mahkemesi söz konusu değişiklikleri iptal etmişti. 12 Mart döneminde sermaye çıkarları doğrultusunda yeterince düzenlenemeyen çalışma yaşamı, 24 Ocak 1980 ekonomi kararlarının gerektirdiği 12 Eylül düzeni ile çalışanların aleyhine yeniden biçimlendirilmişti.
12 Eylülün devamı niteliğindeki AKP iktidarı döneminde ise 2003 yılındaki İş Yasası değişikliği ile başlayan ve "torba yasa"larla süren onlarca değişiklik yapılmıştır. Bu düzenlemelerin tamamı, sermaye güçlerinin azami kâra ve yoğun emek sömürüsüne endeksli çıkarları içindir. AKP iktidarı döneminde taşeronlaştırma, esnek, güvencesiz istihdam biçimleri yaygınlaşmış, işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri piyasaya açılmış, serbestleştirme, kuralsızlaştırma ve kamu denetiminin kaldırılması doğrultusunda önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bir ay önce 13 Mayıs 2014 tarihinde Somada 5i mühendis 301 emekçinin ölümüne yol açan katliamın altyapısı da gerçekte böylece hazırlanmıştır.
Soma`da 13 Mayıs günü yaşanan bu facianın, bu katliamın sebebi, uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaştırma, rodevans, örgütsüzleştirme, sendikasızlaştırma, köleci çalışma sistemi, kamu madenciliğinin yok edilmesi ve kamu kurumlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikiminin dağıtılması gibi neoliberal politikalardır.
Türkiye`de özellikle AKP iktidarı döneminde uygulanan politikalarla üretim; teknik bilgi ve alt yapı olarak yetersiz, deneyimi ve deneyimli uzmanı bulunmayan kişi ve şirketlere bırakılmıştır. Kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş cinayetlerinin Soma da olduğu gibi katliama dönüşmesine neden olmuştur.
Burada yaşanan kaza değil cinayettir. 301 maden emekçisinin ölümü kader değil katliamdır. Bu katliamın sorumluları hesap vermelidir.
Burada yaşanan facianın sebebi, madenciliği, mühendisliğin bilim ve tekniğinden uzaklaştıran ve mühendisi işverenin insafına bırakan yanlış madencilik politikalarıdır. Maden Mühendisleri Odamızın 2010 yılında hazırlamış olduğu "Madencilikte Yaşanan İş Kazaları Raporu"nda Soma havzasına ilişkin tespitler yapılmış ve burada bir facia yaşanabileceği konusunda siyasi iktidar uyarılmıştır.
Bugüne kadar uyarılarımızın hiçbirini dikkate almayan hükümet; "Bu işin fıtratında var" diyerek bilim ve tekniğin karşısında olduğunu ilan etmiştir. Katliamın baş sorumlusu siyasi iktidardır, istifa etmelidir.
Kuralsız ve denetimsiz çalışma yaşamına mahkum edilen emekçilerle birlikte mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları da faciaların odağına konularak, sorumlu tutulmaya çalışılmaktadır. Bu ortamı yaratan gerçek sorumlular, devlet, hükümet, işyeri sahipleri bu şekilde kendilerini temize çıkarmaya çalışmaktadır.
Demokratik mesleki kitle örgütü olarak bizlere düşen görev, gerçek sorumlulardan hesap sorulması için mücadele etmektir. Soma faciasında yaşamlarını kaybeden meslektaşlarımızın ve işçilerin ailelerinin haklarının savunmak, aynı zamanda bundan sonraki katliamların önüne geçecek, yeni can kayıplarının engelleyecektir.
Soma faciası bizlere bir kez daha göstermiştir ki; kuralsız, esnek çalışma dayatması, resmiyette olup fiiliyatta olmayan sendikal anlayışlar, resmiyette olup gerçekte olmayan denetimler sürdüğü sürece facialar son bulmayacaktır.
Çok yakın zamanda böylesine bir facia yaşanmışken, Hükümetin sorumluluğu gereği istifa etmesi beklenirken, taşeronluk kaldırılsın denirken ne yazık ki Hükümet taşeronlaşmayı daha da yaygınlaştıracak düzenlemeleri içeren bir torba yasa tasarısını Meclis`e getirmiştir.
İşçi sağlığı ve güvenliğinden uzak koşullarda, düşük ücretle, günde 10 saate kadar çalıştırılan 301 maden işçisinin hayatına mal olan hileli taşeronluk düzenlemesi rödovans (kiralama) sisteminin gerçek yüzünü ortaya çıkaran Soma faciasının ardından Meclis`e getirilen tasarıda, madenlerde rodövans (kiralama) sisteminin, taşeronlaşmanın yasaklanmasına ilişkin hiçbir düzenleme olmadığı gibi diğer sektörlerde taşeron çalışma yasallaştırılarak kapsamı genişletilmektedir. Soma benzeri facialara kapıyı açacak bu tasarıya karşı mücadele etmek tüm emek-meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, TMMOB`nin görevidir.
TMMOB; aşırı kar hırsıyla, mesleklerimizin doğru icrasını sınırlayan, meslektaşlarımızın baskı altında kaldığı taşeronluğun tamamen kaldırılması ve güvenceli bir çalışma yaşamının mesleklerimizin icrası için olmazsa olmaz olduğunu bilerek, güvenceli çalışma için mücadele edecektir.
Evet Soma`dan buradan TMMOB bir kez daha sesleniyor:
Kaza değil cinayet, kader değil katliam